Ataol Behramoğlu
Ataol Behramoğlu ataolbehramoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Reichstag Yangını Mahkemesi

25 Ocak 2009 Pazar

Arkasında devletin olduğu bir provokasyonun kokusu duyulduğunda akla hemen Reichstag yangını ve onu izleyen düzmece mahkeme gelir.

İnternete girdiğinizde bu konuda basınımızda yayımlanmış yazılarla karşılaşırsınız.

Ali KırcanınReichstagı Kim Yaktı?” başlıklı yazısı (Sabah, 13 Eylül 2005) bunlardan biri.

Aynı konuda Ali Sirmen de Reichstag Yangını Nasıl oldu?başlıklı bir yazı yayımlamış (Cumhuriyet, 25 Mart 2008).

Her iki yazarın da yazı başlıklarını soru işaretiyle noktalamış olmaları rastlantı değil. Reichshtag binası yangını ve onu izleyen mahkeme üzerindeki soru işaretleri günümüzde de sürmekte.

Fakat kesin olarak bilinen, bir kundaklama sonucu gerçekleşen yangını kim, nasıl çıkarmış olursa olsun, Hitler yönetiminin bu olayı bütün muhaliflerini temizlemek için kullandığı ve bunda da büyük ölçüde başarıya ulaştığıdır.

***

Ansiklopedik bilgimizi yenileyelim:

Almanya Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, 31 Mart 1932 seçimlerinde oyların yüzde otuz yedisini almakla birlikte parlamentoda çoğunluğu sağlayamayan Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi kurucusu ve başkanı Adolf Hitleri Ocak 1933te başbakanlığa atıyor.

Kapitalizmin korkusu, komünistlerin bir genel grevle ülkede devrimci durum yaratmasıdır.

Hitlerin partisinin Katolik Merkez Partiyle istikrarlı bir koalisyon kuracakları umulmaktadır.

Reichstag (Alman parlamento binası) bu atamadan bir sonraki ay, Şubat 1933te kundaklanıyor.

Bu olay, Hitlerin iktidara bütünüyle el koymasının ve Komünist Partisi başta olmak üzere her türlü muhalefeti kısa süre içinde yok etmesinin de başlangıcıdır.

***

Şu günlerde benim Reichstag yangını ve mahkemesiyle ilgilenmem de rastlantı değil.

Tahmin edilebilecek nedenin yanı sıra bir başka neden, şu günlerde okumakta olduğum muhteşem bir kitapta anlatılanlar.

Peter Weissın Direnmenin Estetiğinden söz ediyorum (YKY, Çağlar Tanyeri-Turgay Kurultay çevirisi.)

Kitabın olağanüstü önemi ve değerinin yanı sıra, çevirinin de eşine az rastlanır seçkinlikte bir çeviri emeği olduğunu belirtmek gerekir.

Büyük boy 820 sayfalık bu kitabı, acele etmeksizin, sindirerek okuyor (başka türlüsü zaten olanaksız!) ve diyebilirim ki her sayfasından bir şeyler öğreniyorum.

Direnmenin Estetiğine belki bir anı-roman denebilir.

Aynı zamanda bir siyasi tarih kitabı, yanı sıra da edebiyat ve sanat kuramı alanında bir başyapıt

Sayfalar boyunca Almanyada komünist, sosyalist, sosyal demokrat ya da demokratik sol partiler ve kişiler arasında dinmek bilmeyen çatışmaların, kamplaşmaların, düşmanlıkların Hitleri ve partisini adım adım iktidara nasıl getirdiğini ibretle okuyorsunuz

Ve.. başka başka ülkelerde de olsa, tarihin nasıl bu kadar göz göre göre tekrar ettiğine şaşırarak

***

Burada ayrıntıya girmemin olanağı yok. (Başka vesilelerle ve nedenlerle Weissın kitabından daha sonraları da mutlaka söz edeceğim.) Şimdilik Reichstag yangını ve sonrasındaki düzmece mahkeme konusunda gözlemim ise, kundaklamayla suçlanarak tutuklanıp Berlindeki Moabit Hapishanesinin avlusunda volta atmaya gönderilen, sonuçta da yaşamları şu ya da bu biçimde Gestapo’nun elinde sona eren seçkin aydın, yazar, gazeteci, siyasetçi ya da sendikacı arasında Hitler faşizminin hiçbir ayrım gözetmemiş olduğu

Solun kılı kırk yaran tartışmaları ve sonsuzca sürüp giden bölünmeleri, Nazizmin toptancı yargısı önünde hiçbir anlam taşımıyor.

Bu ayrışıp bölünmeler, sadece ve ancak, solun ve yanı sıra da her türlü muhalefetin Nazizm tarafından kökünün kazınmasını kolaylaştırmaya hizmet etmiştir.

***

Alman parlamento binası yangını ve sonrasındaki düzmece mahkeme tipiktir

Totaliter sistemler provokasyonu sever.

Tarih burada tekrar ediyor ve edecektir de

Şaşırtıcı olan, bundan ders çıkarması gerekenlerin ders çıkarmamakta ısrar etmeleri, yaklaşan büyük tehdidin karşısında birlik olmayı başaramayışlarıdır.

ataolb@cumhuriyet.com.tr

Faks: (0212) 343 72 64



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye kimin? 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları