Askerlerin çıplak fotoğrafının öyküsü
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Askerlerin çıplak fotoğrafının öyküsü

24.12.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

BirGün’de de gördüm Cumhuriyet’te de. Basın İlan Kurumu’nun kısıtlamasına karşı yayımlanmıştı. Kimi ilanların altında eski harp okulu öğrencilerinin numaraları vardı. Arkadaşlarım gösterince “Bazılarını tanıyorum” dedim.

Anlatayım...

Jandarma baskına hazırlandı. Metris Cezaevi’nde ansızın girecekleri koğuşun bir farkı vardı. İçeride yatanların çoğu eski silah arkadaşlarıydı. 14 Ocak 1984’te, topluca girdikleri odada, yasaklı madde aramıyorlardı. 3 gün sonra mahkemeye çıkacak tutukluların kıyafetlerinin peşindeydiler. Pantolon, gömlek, ceket hepsine el kondu.

Neden mi?

Çünkü “Mustafa Kemal’in askerine tek tip giydiremezsiniz” diyen THKP/C Üçüncü Yol davası sanıkları, tek tip kıyafeti reddediyordu. Düşünüldü, taşınıldı. Sıkıyönetim komutanları bir formül buldu. “Giyecek başka elbiseleri olmazsa...” denildi.

17 Ocak 1984: Sıkıyönetim Komutanlığı 2 No’lu Askeri Mahkemesi’ndeki duruşmanın günü.

3 gün koğuşta don-atlet gezen askerler kararlıydı. Bu kez döve döve giymeye zorlandılar. Onların da bir B planı vardı. Tek tipler giyildi. 123 sanık salona girdi. Kelepçeler çözüldü. Basın içeri alındı. Hesap belliydi. Ertesi gün gazeteleri açanlar, üniforması çıkarılan askerleri tulum içinde görecekti.

Ama kimsenin beklemediği bir şey oldu. Saniyeler içinde hepsi tek tipleri parçaladı. Çıplak kalmışlardı. O anın fotoğrafını Cumhuriyet muhabiri Deniz Teztel çekti.

Askerler salondan çıkarıldı. Tarihi fotoğrafa da o gün yayın yasağı geldi. 31 Ocak’ta görülen bir sonraki duruşmada, salon yine atlet-külotlu adamlarla dolunca, mahkeme karar aldı: “Duruşma inzibatını bozdukları gerekçesiyle yargılamanın sanıkların yokluğunda yapılmasına...”

Bir zamanların hikâyesi

Yalan söylemeyeyim.

Darbe mağduruyuz” dediklerinde aklıma başkaları gelmişti. Buluştuğumuzda anladım. 12 Eylül’ün ve 12 Mart’ın ardından tutuklanan, yargılanan, işkence gören ve nihayetinde üniformaları üzerlerinden sökülen askerlerdi.

Masaya oturduğumuzda ilk sorum şuydu: “Yetmez Ama Evetçi” misiniz?

Nereden çıktı” demeyin. Çok değil, 10 yıl önceki 12 Eylül referandumunda, onlar konuşulmuştu. Asıl niyet; yargıyı, AKP desteğiyle FETÖ’ye teslim etmekti. Mezardakiler kalkıp oy kullanacaktı. Vitrine ise 12 Eylül-12 Mart mağdurları konmuştu. Karşı çıkanlara “darbeci” deniliyor, “darbelerle hesaplaşıyoruz” masalı anlatılıyordu.

Öyle ya, FETÖ’cü savcılar bu sırada yurtsever askerleri Silivri’ye tıkmıştı. Sanki Türkiye’nin tüm günahlarının kefaretini onlara ödeteceklerdi. İşte o referandumda, darbe mağduru askerlerin de gündeme geldiğini, içlerinden bazılarının ekranlara, gazetelere çıkarıldığını hatırlıyordum.

Üstelik...

Buluşmamızda bana 50 yıllık mağduriyet hikâyelerini ve mücadelelerini anlatan “Kışlada Sol Kırım” başlıklı bir kitap verdiler. Arka kapağında, bugün Sabah gazetesinde yazan iki gazetecinin satırlarının olması dikkatimi çekmişti.

Bu bir çifte standart

12 Mart’ın ve 12 Eylül’ün ardından yapılan yargılamaları konuştuk. Darbecilerin kendi hukuklarıyla yarattıkları sıkıyönetim mahkemelerinde yaşadıklarını sıraladılar. İşkenceleri yeniden yaşar gibi anlattılar. Kurtulmak için bileklerini kesenlerden, camdan atlamaya çalışanlardan bahsettiler. 11981-18 sicil numaralı Harbiyeli Ahmet Reşit Erdoğdu’nun kayıtlara “intihar” diye geçen hikâyesini de konuştuk.

Peki, bugün? Bugün neden yaşadıklarını yeniden gündeme getiriyorlardı? İmza kampanyası başlatmış, milletvekillerine mektuplar göndermişlerdi? Gazetecileri teker teker dolaşıp ne istiyorlardı?

Sebebi; geçen haziranda Meclis’ten geçen, 1 Temmuz 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 7248 sayılı yasayla ilgiliydi. Yasa, Adnan Menderes ve arkadaşlarını idam cezasına çarptıran Yüksek Adalet Divanı kararlarını hükümsüz hale getirmişti. Doğan zararları da devletin tazmin etmesine karar vermişti.

Karşılar sanmayın! Tam tersine, destekliyorlar.

Ama basit bir şey söylüyorlar: 27 Mayıs’ın ardından kurulan “özel mahkeme” kararlarını gayri meşru ilan ediyorsunuz da 12 Mart’ın ve 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemeleri için neden aynısını yapmıyorsunuz?

Üstelik sadece mağdur askerler için bunu söylüyorlar sanmayın!

Örneğin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararını veren General Ali Elverdi, sonrasında Adalet Partisi’ne katılmıştı. “Sadece askeri görevi yerine getirmedim, üzerime düşen politik görevi de yerine getirdim” demişti. Yani niyeti adaletten başka bir şeydi!

16 Mart 1971 tarihinde yakalanan Gezmiş’i yargılayan sıkıyönetim mahkemesi, 2 ay sonra, 13 Mayıs 1971 tarihinde çıkarılan Sıkıyönetim Kanunu ile kurulmuştu. Yani sıkıyönetim mahkemeleri; Yassıada yargılamalarında olduğu gibi, yargılamaya konu eylemlerin gerçekleştiği tarihten sonra kurulmuştu. Doğal mahkeme ilkesine aykırıydı. Darbecilerin isteğiyle kurulmuş, bağımsız olmayan, üyeleri kimi zaman hâkim bile olmayan askerlerdi.

Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi?”, “Adalet yerini bulsun diye bir sağdan bir soldan asıyorduk. Eğer sağdan 2 asmışsak ertesi gün 2 de soldan asıyorduk” gibi sözleri de mahkemelerin çalışma ilkelerini yeterince anlatıyordu.

Kandırılanlar da kandırdı

Peki, 27 Mayıs’tan sonraki mahkeme kararlarını tanımayanlar, bu mahkemelerin kararlarını neden hâlâ tanımaya devam ediyorlardı?

Konuştuğum mağdurlar, “Bu, darbeler arasında ayrımcılıktır” dediler. “Darbeler ve mağdurlar arasında ayrımcılık da darbe virüsü kadar tehlikeli ve zararlıdır” diye tamamladılar.

Gerçekten de anlattıklarına göre muhafazakâr iktidarlar, 27 Mayıs’a “darbe” değerlendirmesi yaparken, 12 Mart’a ve 12 Eylül’e geldik mi ayak sürüyordu. Bunun en büyük delili, “27 Mayıs mağdurları”na özel 4 ayrı yasa yapılmasıydı. Örneğin 12 Aralık 1992 tarihli 3854 sayılı yasa, 27 Mayıs’ta emekli edilenlerin “göreve devam etmiş olsalardı elde edecekleri mali hakları”nı tanıyordu. Geçen haziranda Meclis’ten geçen ise 27 Mayıs ile yüzleşme defterini tamamen kapatıyordu.

Görüştüğüm eski askerler, 12 Mart ve 12 Eylül’den sonra sıkıyönetim mahkemelerinin verdiği kararların da ilgasını, mağdurların haklarının iadesini, bütün idam kararlarının iptalini istiyorlar.

Bunların hepsi 10 yıl önce olacak sanıyorduk. Meğer olmamış. Belli ki sürekli kandırılanlar, kandırmayı da öğrenmiş!

Beyaz, mavi ya da yeşil. Hürriyet belki de mahkemelerde ya da yasalarda değil, içimizdeki dondadır!

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025