Bakın Akşener hamlesi neden zamana yenilecek?

Bakın Akşener hamlesi neden zamana yenilecek?

30.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Siyaset, satranç gibidir. Bir yandan muhalefet ve iktidar arasında sürer bu satranç oyunu, bazen de aynı parti veya aynı ittifak içerisindeki siyasi aktörler tarafından oynanır, beklenmedik hamleler yapılır. 

Akşener’in “Cumhurbaşkanlığı’na değil, başbakanlığa adayım” sözleri, aynı yolda yürüyen iki ortağın arasında yapılan ani bir satranç hamlesidir. CHP Başkanı ve kurmayları açısından Akşener’in bu çıkışı, “çalışmadıkları yerden” gelmiştir. Millet İttifakı ve CHP içi adayların, değişik analiz ve yorumlarının gizli veya açık gündemi oluşturduğu bu dönemde, Akşener bu senaryoların dışında bir boyuttan, geleceğe bir bakış atmış oldu.

Ne Millet İttifakı’ndaki partilerin ayrı aday çıkarıp çıkarmayacağının ne de hangi ismin ortak aday olup olamayacağının hâlâ bilinmediği bir ortamda, Akşener’in güncel spekülasyonlardan uzaklaşarak seçim sonrasına ait ağır bir senaryo olasılığı üzerinden kendini konumlandırması, şaşırtıcı olduğu kadar siyasi gerçekçilik ve tercih açısından sorgulanmaya aday bir çıkıştır. 

Akşener, bu hamlesi ile kendini “Şah” adaylığından çıkarıp bütün yetkileri hükümet adına kullanacak fiili parlamenter rejim “Veziri” konumuna çekmektedir. Mantığı da şunun üzerine kuruludur: Millet İttifakı olarak biz cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine en başından beri karşı olduğumuza göre, önümüzdeki seçimi kazandıktan sonra nasıl olsa bunu değiştirmek isteyeceğiz. İşte ben de bu değişiklik yapıldıktan sonra tekrar oluşacak yeni parlamenter sistem içinde başbakanlığa, yani fiili “1 numara”ya adayım.

Akşener’in bu sözleri çok mantıklı ve tutarlı gözükebilir; zaten bu mevkiyi talep etmek, onun bir siyasi olarak özgür iradesidir, hiç kimse bunu sorgulayamaz.

Ancak Akşener’in kendisine uygun gördüğü ve Millet İttifakı için saptadığı rota, çeşitli tartışmalarla sorunlarla ve yoğun yörüngeden çıkma riskleriyle doludur.

Bunları şöyle sıralayabiliriz: 

  • Millet İttifakı hangi adayı ortaya çıkaracaksa, onunla önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması gerekmektedir. Her ne kadar iktidara karşı vatandaşın gösterdiği hoşnutsuzluk ve AKP’nin anketlerde sürekli azalan oy göstergeleri bu açıdan olumlu gelişmeler olsa da Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını gündemde ön planda tutmasına karşın, halk ve medya başta Yavaş ve İmamoğlu üzerinden farklı bakışlar getirmektedir. Dolayısıyla bu Millet İttifakı’nın adaylık koltuğuna oturmak birçok açıdan kolaylıkla yaşanacak bir gelişme olmayacaktır. Yani Millet İttifakı’nın birinci veya ikinci turda bir aday üzerinde anlaşması, seçimi kazanması ve “Cumhurbaşkanlığı” koltuğunu aktifine geçirmesi lazımdır. 
  • Bu aday, Millet İttifakı adına seçimi kazandıktan sonra ittifakı kurmuş olan partilerin parlamenter sisteme dönüş konusunda hem teorik hem de pratik açıdan anlaşması ve bu doğrultuda adımlar atmaları gerekecektir. Ancak bu adımlar seçimi takip eden aylarda kolay kolay gerçekleşemez ve hatta kesinlikle ilk aşamada gerçekleşmemelidir.
  • Neden “gerçekleşmemelidir”? Çünkü, AKP son 19 yılda iktidarını sürdürürken bürokraside üst üste sayısız değişiklikler yapmış, ülkenin devlet erkânının ve her kurumu idare eden bürokratlarının niteliklerini, mantalitesini, işleyiş sistemini hatta nefes alışverişini değiştirmiş, her şeyi tek adama bağlayarak sürekli “yeni Türkiye” diye tanıttıkları ve bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti değerlerinden uzaklaşmış apayrı bir dünya yaratmıştır. Bu “yeni Türkiye” evreninde Diyanet İşleri Başkanı (ve hatta imamları!) sanki bakanlıkların da üstünde bir halife gibi, yalnız din değil, her şey hakkında yorum yapma, ülkeyi ve yasaları yönlendirme hakkını kendinde görmektedir. Ayrıca ülkenin bürokratik, ekonomik, siyasi, askeri işleyiş çarkında ülkenin geleneksel kurumlarının artık ciddi bir demokratik ağırlığı ve söz hakkı sanki bulunmamaktadır. Zaten bu “sanki” kelimesine bile, bu yazımı okuyan aydınlar arasından çok tepki geldiğini şu anda bile duyabiliyorum! Dolayısıyla Millet İttifakı adına seçimi kazanacak yeni cumhurbaşkanının, ülkenin tüm ayarlarını gerçek Cumhuriyet değerlerine geri getirmek için ilk döneminde, kanun hükmünde kararnameler de dahil olmak üzere, Erdoğan rejiminin getirmiş olduğu tüm yetkileri, hızlı karar verme ve uygulama mekanizmalarını sonuna kadar kullanması lazım. Aksi takdirde 19 yılda adalete, demokrasiye, özgürlüklere, yaşam tarzına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine getirildiğini söylediğimiz zararlardan arınma süreci ciddi anlamda sekteye uğrar. Tıkanıklıklar açılamaz. Yani Millet İttifakı durmadan muhalefette dile getirdiği Erdoğan’a ve rejimine olan itirazlarını yaşama geçirmek için başbakanlığı değil, ilk döneminde yetkilerini kullanan cumhurbaşkanlığı yönetim modeline muhtaçtır. Yeni cumhurbaşkanının çok daha geniş istişarelerle ve ortak akıl arayışlarıyla yürüyecek olmasına rağmen, bu yetkileri “eski Türkiye’nin yeni yüzünün resmine ulaşmak için” ödünsüz ve seri şekilde kullanması gerekecektir. 
  • Sonuçta parlamenter rejime dönüş sürecini hızlandırmak için ilk iki yıl bu uğurda en hızlı şekilde kullanılsa da bu rejimi değiştirmek için yeni bir anayasa yazılması, gereken yoğun tadilatların bir konsensüsle büyük ihtimalle kavga gürültü içinde saptanması, komisyonlardan geçmesi ve bu anayasa taslağının parlamentonun 600 milletvekilinden üçte iki oy alarak (400 oy) cumhurbaşkanının onayından sonra, geçerli hale gelmesi lazımdır -ki bu da çok iyi bildiğiniz gibi hiç kolay bir olasılık değildir! Bunun yerine biraz daha gerçekçi yol, 360 milletvekilinin desteğiyle, bu anayasa taslağının referanduma taşınmasıdır. Bütün bunlar da yine çok ciddi bir seçim hazırlığı süreci, referandum kavgası ve genel seçim kadar ülkeyi kamplaşmalara götürme ihtimali olan yoğun bir siyasi kavga anlamına gelmektedir. 
  • Diyelim ki yeni Cumhurbaşkanı, hızlı hareket etti ve bütün bu gidişatı 2 - 2.5 yıl içinde ülkeyi rejim değişikliğine taşıyacak noktaya getirdi. Peki, bütün bu olasılıklar aktardığımız şekilde kavga-gürültü ve sıkıntıyla gelişirse de o zaman Millet İttifakı’nın en güçlü partisi olan CHP, neden başbakanlığı kendisinden çok daha az oy potansiyeli olduğu görülen farklı bir partiye can-ı gönülden teslim etsin? O partinin örgütü, seçmenleri bunu kolay kolay kabul edecek midir? Önceden böyle bir söz verilmiş olsa da fiiliyata geçişte hangi pazarlıklar hangi tartışmalar ortaya çıkacaktır? Sayın Akşener’in “başbakanlık” talebi, zaten anlaşılacağı gibi gündemde mucizevi olarak kalabilse bile, somut olarak en iyi ihtimalle 2024-2025’ten önce sıcak tartışmaya giremeyecektir! Ki tekrar ediyorum, bu yanlış olur. Cumhuriyet değerlerine hızlı dönüş fırsatı kaçırılmış olur. Parlamenter rejime dönmeden önce, sıfır ayarlarına dönebilmek lazımdır. Bunlar göz ardı edilemez.

Köprülerin altından daha çok sular geçecek... Ben burada şeytanın avukatlığını yapmaya çalışmıyorum. Gerçekçi olarak köşe başında bekleyen ve Akşener senaryosunun her aşamada yeniden sınanmasına, değişmesine neden olacak birçok gerekçenin tahmini dökümünü yapıyorum. Yaparken de bu yolun göründüğünden çok daha zor, meşakkatli ve sürprizlerle dolu olacağını, yaşanmışlıkların tecrübesiyle çok rahat görebiliyorum. O kadar net görüyorum ki, bu makale veya buna benzer gelecek itiraz ve yorumlarla, Akşener’in bu hamlesinden vazgeçmeye mecbur kalacağı, yakın-orta vade içerisinde kesinlikle yeni stratejilerin telaffuz edileceği bence gün gibi aşikâr. Akşener gibi ülke politikasında önemli dengeleri elinde tutan son derece değerli bir siyasinin, olayları bir de bu perspektiften değerlendirmesi yerinde olur.

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025