Bedri Baykam
Bedri Baykam bedri.baykam@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Covid yılı bile kadın cinayetlerini azaltamadı!

31 Aralık 2020 Perşembe

Sevgili okurlarım,

İtiraf edeyim, aslında yine gündemdeki siyasi konulardan birini yazmıştım bugün sizlere... Türkiye’nin bitmez tükenmez çileli politik hayatının, içi mantıksızlık ve gerilim yüklü konularından birini.

Sonra, o yüzümüzü kızartan iğrenç ve vahşi kadın cinayetleri yine üzerimize yağmaya başladı. Aslında biliyorsunuz, bu cümle de yanlış; çünkü kadın cinayeti olmayan bir gün yaşarsak, o günü “istisna” diye not ediyoruz! Şiddet, ister ölümle sonuçlansın ister sonuçlanmasın, her koşulda asla kabul edilmeyecek bir davranış. Bazı zamanlarda ise erkek vahşetinin utanmazlık ve acımasızlık dozu, bizleri yaşadığımıza ve insan olduğumuza pişman eden zirvelere yükseliyor! Yani günlük siyasi ve ekonomik kavgaların ortasında, sürekli bir döngü olarak işlenen kadın cinayetleri birden mesela aynı gün 3-4 adede ulaşarak insanların sabrını taşırıyor! Yalnız iki gün önce yine üç kadınımız yaşamdan koparıldı. Bunlardan biri daha önce kadına karşı şiddet konusunda televizyonlara çıkmış değerli bir akademisyen, İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Aylin Sözer, acımasızca Maltepe’de bir insan müsveddesi tarafından öldürüldü ve ardından cesedi yakıldı. Diğer kurbanlarımız, Malatya’da oturan Selda Taş, diğeri Gaziantep’ten Vesile Dönmez...

Bu arada, CHP milletvekilinin Muğla’da katledilen Pınar Gültekin’in babasına telefon ederek “Şikâyeti geri çek” dediği yönünde gündemi meşgul eden iddialar hakkında parti, objektif değerlendirmeyle birkaç gün içinde acilen bu durumu netleştirmelidir! Geçen yıl işlenen 418 cinayetin üzerine, bu yıl -son iki ay hesaba alınmadan- 382 rakamına ulaşmışız! Kimsenin neredeyse evden çıkamadığı bir yılda, caniler yine ortalıkta cirit atmış! Böyle bir ortamda, hâlâ İstanbul Sözleşmesi’nin çeşitli akıl almaz yorum ve bahanelerle yürürlüğe girmemiş olması, iktidarın bir utancıdır! Bu konuda muhalefet yoğun baskıyı sürdürmelidir!

Bu vahşetlerin bitmez tükenmez dökümlerini yapma şansım yok, hiçbir meslektaşımın da bunları makalelerine sığdırması mümkün değil! Olaylar bu evrene, dünyaya ve insanlığa sığmayacak boyutlara çıktı. Yıllar geçtikçe yavaş yavaş eğitimli medeniyetle söner gider dediğimiz bu alçaklıklar, trafik kazalarından beter bir şekilde günlük rutin haline geldi.

Erkekler artık dinleyin!

Bu katliamları gerçekleştiren hemcinslerime sesleniyorum: Hangi yobaz ortamda yetiştiniz, hangi şefkat eksikliği ortasında büyüdünüz veya hangi ruh bozukluğu ile beyninizde bir deformasyona gittiniz de bu cani davranışlara kayabildiniz, bilmiyorum. Ama bunların bir bahanesi veya özrü yok. Her biriniz ağırlaştırılmış müebbet hak ediyorsunuz ve bu cezanızı hafifletecek hiçbir kravat, hiçbir “iyi hal veya sahte masum bakış” yok! O duvarların arasına girin ve bu ülkenin aydınlarının çabalarıyla ölüm cezasının kaldırılmış olmasına oturup kalkıp şükredin. O duvarlara boş boş bakın ve “Ben nasıl bir canavarım ki bu alçaklığı yapabildim!” diye ömür boyu kendinizi sorgulayın.

Tüm erkeklere sesleniyorum: Daha kaç kere bunları duymanız gerekecek? Kadınlarla, rızalarını aldıysanız, önerileriniz karşılık bulduysa, size “evet” diyerek yeşil ışık yakmışlarsa gidin aşk yaşayın, sevişin, ister evlenip yuva kurun, ister serbest yaşayın, gezin-tozun, ne istiyorsanız yapın! Anlaşamıyorsanız da medenice ayrılın, dost kalmayı başarın. Terk eden hanginiz olursa olsun, saygılı olun, birbirinizi tehdit etmeyin, seviyeyi düşürmeyin, karşınızdaki insanla empati kurarak onu acıtmamak için elinizden geldiği kadar size düşeni yapın. Kadın-erkek ilişkileri zaten sonunda kaçınılmaz gözyaşı olan, her iki taraf için de zor; insanların yüzde 90’ı için de tüm bunlara rağmen vazgeçilmez bir tutku!

Sevgili erkekler, kadınlar “malınız” değildir. Bir aşk yaşadıktan sonra kadın sizden ayrılmaya karar verebilir; bu, onun hakkıdır. İster evli, ister nişanlı, ister flört seviyesinde olsun, buna sizin ne kadar hakkınız varsa, onların da o kadar hakkı var. Çok üzülebilirsiniz, ağlayabilirsiniz, intiharın eşiğine gelebilirsiniz, onun fikrini değiştirmek için konuşmak isteyebilirsiniz, mesaj gönderebilirsiniz, aracı koyabilirsiniz... Ama, son karara saygı göstermekten başka hiçbir şansınız yok. “Ya benim olacaksın ya da toprağın” lafı kadar tiksinç, egoist, evreni algılayamamış bir cümle olamaz. Yani siz bir kadını zorla mı sevgiliniz yapacaksınız? Sonuçta sevgiliniz, eşiniz her kimse sizi terk ederse ve bu kararı uygularsa, size düşen bir arkadaşınızla rakınızı/çayınızı içip derdinizi paylaşmak ya da sayfayı çevirerek gönlünüze ve yaşamınıza daha uygun yeni bir partneri aramak için gözünüzü ve radarlarınızı açmaktır. Şunu unutmayın ki, bitmiş büyük aşklar derin yaralar bırakır ama hiçbir insan karşısındakini bütün dünya insanlarını deneyip en iyisini seçerek elde etmemiştir. Belki karşılıklı olarak birbirinizi çok daha fazla mutlu edeceğiniz bir başka insan, iki gün veya 200 metre ötenizde sizi beklemektedir. Bir ilişki bitti diye ne bir kadının hayatını bitirin ne de kendinizinkini!

Erkekler, kadınların namusu sizden sorulmaz. Sizden ayrılan kadın, başka erkekle isterse flört eder ister nişanlanır ister evlenir, sizi ilgilendirmez. Kıskançlığınızın veya hatıralarınızın veya sahiplik duygunuzun gözünüzü kör etmesine izin veremezsiniz, buna hakkınız yoktur. Karşınızda, sizinle eşit haklara sahip, size bağımlı olmayan, isterse kendi kararı ile sizinle yaşayacak bir dünya vatandaşı vardır. Bunu anlamakta zorluk çekiyorsanız, o zaman kadın erkek ilişkilerinden çıkın, istiyorsanız yalnız evinizde heyecanlı filmler izleyin yoksa aksi takdirde, bir kadının canını alıyorsunuz, tüm sevenlerinin hayatlarını bitiriyorsunuz. Beyninizi bu konuda rahatlatamıyorsanız, şaka yapmıyorum yol yakınken dönün.

Sevgili okurlarım!

Cumhuriyet okur duyarlılığıyla, yaşadığımız her kaybın, sizin içinizi bir yakınınızı kaybetmiş kadar acıttığını biliyorum. Bu kadar yoğun zorluklarla boğuştuğunuz bir yılda, eminim Covid çevrenizden insanları da hedef almışken, yaşam şartları bu kadar zorlaşmışken, kendimizi kitaplarla, filmlerle, güzel televizyon yayınlarıyla besleyerek direnmemiz lazım. Dayanışma içinde bu zor günleri, aşının da etkili olacağına inanarak atlatabilmemiz lazım. 2021’in gerçekten daha sağlıklı, mutlu, normal ve sizler için başarı ve keyif dolu bir yıl olmasını diliyorum.

Bugün de ev keyfinizi gönül rahatlığıyla aile ve arkadaşlarınızla sıcak bir ortamda geçirirsiniz umarım…

Sizlere kucak dolusu sevgiler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kâbus gibi bir kasım... 28 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları