Dr. Şeyhmus Gökalp neden tutuklu?

Dr. Şeyhmus Gökalp neden tutuklu?

08.02.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Dr. Şeyhmus Gökalp, Türk Tabipleri Birliği “Onur Kurulu üyesi”.

Daha önce de iki kez TTB Merkez Konseyi üyeliği yapmış, seçkin ve saygın bir hekim.

Diyarbakır Tabip Odası’nın aktif bir temsilcisi.

İtirafçı bir gizli tanığın iftira niteliğindeki ifadesi ile evinden alınarak tutuklanıyor ve halen de hapiste.

Bu olay, bir hekimin başına gelen haksız bir uygulamadan çok daha fazlasını anlatıyor.

Bugün Türkiye’de kimsenin yasal bir güvencesi yok.

Herkes, ama herkes iki sözcükle suçlanabilir, iki kelimelik yazı ile suçlu duruma düşürülebilir.

Olay, Dr. Şeyhmus Gökalp olayı değil, çok daha derin bir “insan hakları olayıdır”. 

Haksızlığa uğrayan bir kişinin haklarına sahip çıkmak, bir toplumun bütün insanlarının haklarına sahip çıkmaktır.

Elbette bu olayın bir de Türk Tabipleri Birliği’nin özerkliğine yönelik saldırı yanı var.

Covid-19 salgınına ilişkin bilgilerin tartışılmasına duyulan iktidar öfkesinin yansıması da bu olayın bir parçası.

Bir yurttaşın en büyük güvencesi “anayasal hakları ve yasalarla korunan özgürlükleridir”. 

Eğer “anayasal hakları ve yasalarla korunan özgürlükleri” olmazsa bir toplumun hiçbir üyesi güvenlik içinde olamaz.

Anayasal haklar demişken

Anayasal haklar” diyoruz. “Yasalarla korunan özgürlükler” diyoruz.

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olaylar, bütün bunların ülkemizde olmadığının güncel kanıtları değil mi?

Üniversiteye bir rektör atanıyor: Prof. Melih Bulu.

Bu rektörün atanışı, öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından kabul edilmiyor. Atanan rektör “kayyım rektör” olarak niteleniyor.

Aslında üniversitelerin siyasal iktidar tarafından kontrol altına alınışı yeni değil. YÖK döneminden beri üniversiteler siyasal iktidarın kontrolü altına alınmaya çalışılıyor.

Ama gene de üniversiteler, rektör seçiminde oylama ile adaylar belirliyor, cumhurbaşkanı bu adaylar arasından birini seçiyor.

Ama artık rektör seçimleri söz konusu değil. Yeni iktidar sisteminde “Tek Adam” yetkisinde olan cumhurbaşkanı, rektörü görevlendiriyor. 

Boğaziçi Üniversitesi’nde kabul edilmeyen de bu atama. Onlar “rektör üniversitenin seçimiyle gelmelidir” görüşüyle harekete geçiyorlar. 

Olay “otokratik atama” ile “demokratik seçim” arasındaki tartışmaya dönüşüyor. Tartışma siyasal iktidarın polis müdahalesiyle tek taraflı çatışmaya dönüşüyor. 

Aynı zamanda kendi partisinin başkanı da olan Cumhurbaşkanı olaya doğrudan giriyor, öğrencileri “terörist olmakla” suçluyor, atadığı rektörün önüne geçerek “Yürekleri elverse Cumhurbaşkanı’nı istifaya çağıracaklar” diyerek kendi konumunu belirliyor.

Demek ki bu ülkede “Cumhurbaşkanı istifa etsin” demek suç sayılıyor. Artık terör suçu mu, casusluk mu, vatana ihanet mi belli değil ama suç.

İleri demokrasi buralara varmış demek ki.

Yeni anayasa yapmak mı?

Cumhur İttifakı’nın lideri R. T. Erdoğan, “Yeni bir anayasa yapmanın zamanı geldi” diyerek konuyu görüşmeye açıyor.

Yeni bir anayasa mı?

Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu hakkında verdiği karar yerel mahkeme tarafından kabul edilmiyor.

Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar tartışmaya açık olmadan uygulanmalıdır” hükmü, iktidar tarafından kabul edilmiyor.

Aslında, siyasal iktidar anayasayı kabul etmiyor, anayasanın bağlayıcı olduğu kabul edilmiyor.

Öyleyse “neyin yeni anayasası?

Artık anlaşılıyor ki Cumhur İttifakı’nı oluşturan AKP ve MHP’nin başkanları, kendi iktidarlarını sürdürmek amacıyla yapacakları değişikliklere zemin hazırlığı içindeler.

Seçim yasalarını değiştirerek, seçim barajını değiştirerek azalan oylarıyla iktidar olabilme yollarını açmanın peşindeler.

Bir yandan da Millet İttifakı’nı oluşturan partileri bölmek, içlerini karıştırmanın oyunlarını kurguluyorlar.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi içinde bölünmeler, ayrılmalar yaratarak kendi zayıflayan güçlerini artırma peşindeler.

Olaylara bu açıdan bakınca gelişmelerin niteliği de değişiyor.

Mehmet Ali Çelebi’nin istifası

Tam da bu gelişmeler sırasında CHP’de üç milletvekili bir mektup yazarak parti politikasını eleştiriyor. Başkan bu üç milletvekilini dinliyor ama ikna olmuyorlar ki üçü de partiden istifa ediyor.

İki milletvekili değil ama Mehmet Ali Çelebi’nin istifası tartışmalara yol açıyor.

Teğmen Mehmet Ali Çelebi, Atatürk’ün hedeflerini izleyen karakter sahibi bir idealist. Ergenekon kumpasında hiçbir ödün vermeyen, hapis yatarken tahliye istemeyen duruşuyla tanınmış bir Cumhuriyet simgesi. Bütün bunlarda hiçbir kuşku yok ve olamaz.

Onun idealizmiyle siyaset pratiğinin pragmatizmi elbette çatışacak.

Baştan bunu bilmek gerekiyordu. 

Bu idealizm-pragmatizm çatışmasının bir ayrılığa yol açması ise zamanlama bakımından tartışmaya açıktır.

Mehmet Ali Çelebi ya bu çatışmayı düşünüp milletvekilliği teklifini kabul etmemeliydi ya da eğer katlandıysa bu kritik zamanda da safını terk etmemeliydi.

Doğrusu, partisinden istifa ettiği zaman milletvekilliğinden de istifa etmesidir. Çünkü, onu milletvekili yapan bugün suçladığı o partidir.

Dr. Şeyhmus Gökalp yalnız değildir. Demokrasi ondan yanadır. Adalet ondan yanadır.

Sonunda kazanacak olanlar da onlardır...

Yazarın Son Yazıları

Çalınan gelecek!...

Çalınan gelecek!...

Devamını Oku
29.04.2024
Istakozun intikamı!

Istakozun intikamı!

Devamını Oku
22.04.2024
Başarının psikolojisi...

Başarının psikolojisi...

Devamını Oku
15.04.2024
Özeleştiri?...

Özeleştiri?...

Devamını Oku
08.04.2024
Kaderinizi seçtiniz mi?...

Kaderinizi seçtiniz mi?...

Devamını Oku
01.04.2024
Hapishanedeki Ali Sirmen...

Hapishanedeki Ali Sirmen...

Devamını Oku
25.03.2024
Liderlerin ruhsal durumu...

Liderlerin ruhsal durumu...

Devamını Oku
18.03.2024
Ben başkan olamazsam?

Ben başkan olamazsam?

Devamını Oku
11.03.2024
Kimi neden seçiyoruz?

Kimi neden seçiyoruz?

Devamını Oku
04.03.2024
Erdal Atabek yazdı...

Ruh sağlığımızı koruyalım...

Devamını Oku
26.02.2024
Kendi iktidarının sömürgesi...

Kendi iktidarının sömürgesi...

Devamını Oku
19.02.2024
Erdal Atabek yazdı

Seçilecek aday...

Devamını Oku
12.02.2024
‘Körü körüne inanç’...

‘Körü körüne inanç’...

Devamını Oku
05.02.2024
Bilinçaltı itirafları...

Bilinçaltı itirafları...

Devamını Oku
29.01.2024
‘Çetelerin’ siyaseti...

‘Çetelerin’ siyaseti...

Devamını Oku
22.01.2024
Aday...

Aday...

Devamını Oku
15.01.2024
Tarihle savaşmak!...

Tarihle savaşmak!...

Devamını Oku
08.01.2024
Atatürk’ün adı yetti!...

Atatürk’ün adı yetti!...

Devamını Oku
01.01.2024
2024: Çatışma yılı mı?..

2024: Çatışma yılı mı?..

Devamını Oku
25.12.2023
Şiddet!...

Şiddet!...

Devamını Oku
18.12.2023
PISA gerçekleri...

PISA gerçekleri...

Devamını Oku
11.12.2023
Prof. Dr. Orhan Öztürk...

Prof. Dr. Orhan Öztürk...

Devamını Oku
04.12.2023
Eğitim kimin derdi?

Eğitim kimin derdi?

Devamını Oku
27.11.2023
Fenomen!...

Fenomen!...

Devamını Oku
20.11.2023
Saray darbesi mi?

Saray darbesi mi?

Devamını Oku
13.11.2023
Cumhuriyet Halk Partisi...

Cumhuriyet Halk Partisi...

Devamını Oku
06.11.2023
Rauf Bey sendromu ve Cumhuriyet...

Rauf Bey sendromu ve Cumhuriyet...

Devamını Oku
30.10.2023
Savaş budur!

Savaş budur!

Devamını Oku
23.10.2023
Zehirli miras: Nefret...

Zehirli miras: Nefret...

Devamını Oku
16.10.2023
Hafız...

Hafız...

Devamını Oku
09.10.2023
Hatamızdan ders alabilmek!...

Hatamızdan ders alabilmek!...

Devamını Oku
02.10.2023
Karakter ne midir?

Karakter ne midir?

Devamını Oku
25.09.2023
Psikolojik dayanıklılık...

Psikolojik dayanıklılık...

Devamını Oku
18.09.2023
Atam nereye bakıyor?...

Atam nereye bakıyor?...

Devamını Oku
11.09.2023
Misyon ruhu...

Misyon ruhu...

Devamını Oku
04.09.2023
İşgale direnen toplum...

İşgale direnen toplum...

Devamını Oku
28.08.2023
Beyin yıkama...

Beyin yıkama...

Devamını Oku
21.08.2023
Medrese...

Medrese...

Devamını Oku
14.08.2023
İlkeler-başkanlar-örgütler...

İlkeler-başkanlar-örgütler...

Devamını Oku
07.08.2023
Önce laiklik demiyorsa?

Önce laiklik demiyorsa?

Devamını Oku
31.07.2023