Mesaj mı? Ne Mesajı?..

10 Haziran 2013 Pazartesi

Kadıköy vapuru Beşiktaş İskelesi’ne yanaşıyor.
Ben de öteki yolcularla birlikte vapurdan iniyorum. Çevreme bakıyorum. Kadın, erkek, çocuk, genç, her yaştan yolcularla birlikte iniyoruz. Kimileri minibüslere yöneliyor, kimileri taksi arıyor. İşine giden insanlar, gideceği yere araç bakınanlar.
Ama o da ne? Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan vapurdan çıkanlara bakıyor, başını iki yana sallıyarak “benden değil bunlar” diyor. Hiç aklıma gelmezdi, kendisi söyledi. Fatih Altaylı ile konuşmasında bunları söyledi, şaştım kaldım. Meğer nelere bakıp öfkelenirmiş de haberimiz olmazmış. Kızarmış ama sesini de çıkarmaz, tahammül edermiş. İşte demokrasi varmış da o nedenle vapurdan çıkar çıkmaz polisin copunu yemiyormuşuz. Burası sözün bittiği yerdir.
Gene o programda Fatih Altaylı
“iki ayyaş”ı soruyor. Atatürk ile İsmet İnönü mü kastedilmiştir? Başbakan “evet” diyemiyor, “hayır” da demiyor, “sözün gelişine” gibi ortaya karışık şeyler söylüyor. Aslında söyleyeceğini söylemiştir.
İçki içenler
“alkolik”tir. “Ayyaş”tır.
Gezide gezenler
“çapulcu”.
Dindar olmayanlar
“dinsiz”.
Başbakan, bilinçdışı kendi inancının katı kurallarıyla dolmuş, başka görüşlerin, başka düşüncelerin tümüne kapalı bir zihinsel biçimlenmeyi gösteriyor. Herhangi bir yönetici için bile çok yanlış bir durum olan bu “tek doğrulu yaklaşım”, ülkenin en yetkili yöneticisinde “tartışmaya kapalı bir otokrat” yaratıyor.
Burada AKP’yi de aşan bir durum var. İstanbul Belediye Başkanı ağzını açamıyor. Başbakan Yardımcısı
Bülent Arınç, ancak Başbakan’ın yokluğunda farklı bir tavra cesaret edebiliyor. Cumhurbaşkanı farklı sözler söylediği zaman da hemen Başbakan’ın azarlı yanıtı geliyor. Cumhurbaşkanı “mesaj alınmıştır” mı dedi? Yanıt gecikmiyor: “Mesaj mı? Ne mesajı alınmış?” Her zamanki gibi, önemsememe, küçümseme, beğenmediğini ortaya koyma, haddini bildirme, azarlama.
Bu durum artık kendi başına bir faktördür.

\n

***

\n

Gezi olayları ne kesilen ağaçlardır ne de bir alanın düzenlenmesi... Gezi olayları, bir toplumun;
İnatla görmezden gelinmesine direnmesidir.
Atatürk’ün silinmek istenmesini reddetmesidir.
Atatürk Cumhuriyeti’nin ortadan kaldırılmasına karşı çıkmasıdır.
Yaşam tarzına yapılan Sünni dinselleştirmelere tepki göstermesidir.
Eğitimin dinsel inanç yönünde düzenlenmesini kabul etmemesidir.
Hukukun adaletsiz uygulamalara araç yapılmasına karşı çıkan vicdanını dile getirmesidir.
Medyanın korkutularak, satın alınarak susturulmasının farkında olunmasıdır.
Politik sistemin demokrasi adı altında otokrasiye kaydırılması, bu sistemde bir diktatörün ülkeyi kendi inançları doğrultusunda yönetmesinin kabul edilmemesidir.
Bir yandaş kesiminin hızla zenginleşmesinin, geri kalanının sadakaya mahkûm edilişinin artık görülmesidir.
Dinin her alanda politikaya alet edilmesini, haksızlıklara örtü olarak kullanılmasına karşı çıkılmasıdır.
Alınamayan mesaj budur.

\n

***

\n

Mesajın önemli yanı da “toplumun lidersiz olduğu”nun ortaya çıkmasıdır.
Başbakan, toplumun değil, kendi kesiminin lideridir. Bu ortaya çıkmıştır.
Muhalefet lideri de
“toplumun lideri” olamamıştır.
Ortaya çıkan bir başka gerçek de;
Atatürk’ün bugün de
“toplumun tartışmasız lideri” olduğunun anlaşılmasıdır.
Bundan sonrası mı? İşte, önemli olan da budur.

\n

***

\n

Yarına “iktidarın doğruları” mı egemen olacaktır?
“Doğruların iktidarı” mı egemen olacaktır?
Gelecek kimlerin ellerinde biçimlenecektir?
İrdeleyeceğiz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çalınan gelecek!... 29 Nisan 2024
Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları