Cezaevi kapısında...

Cezaevi kapısında...

07.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok! Bugünlerde, yakınlarına sarılmak ve dirençlerini paylaşmak için cezaevi kapısında olanlar “umut” sözcüğünü arayacak. Bu ülkenin yazgısını yüreklerinde taşırken yine kuşaklar boyunca bilinen Tevfik Fikret’in, “Çiğnendi, yazık, yine milletin ümmidi bülendi/ Kanun diye kanun diye kanun tepelendi!” sözleri dillerden dökülecek. Tarihimiz, onca yasak, gözdağı, baskı, sansür, gizli sansür ve hatta satın almanın uygulanma çalışmasıyla dolu. Dönemin padişahı, “Serveti Fünun” dergisini Hüseyin Cahit’in Fransız yazar Lacombe’den çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” yazısında, “Fransız İhtilali’nden bahsediyor!” gerekçesiyle kapattı ama Tevfik Fikret’lerin önünü açtığı özgür düşünme yolunu kapatamadı!

***

Nâzım, “Ben içeri düştüğümden beri/ güneşin etrafında on kere döndü dünya/ ona sorsanız: ‘Lafı bile edilmez/ mikroskobik bir zaman’/ Bana sorarsanız: ‘On senesi ömrümün’” diye yazdı dizelerinde. Piraye’ye, “Size bir adet fotoğrafımı göndereceğim. Fakat aksiliğe bak, saçlarımızı yeni gelen müdürümüz sıfır numara ile tıraş ettirdi” dedi mektubunda. Ve içeride insanı özledi bol bol. Onu hapse mahkûm ettirenlere bile dert anlatacak kadar koca yürekliydi: “Hapiste insan, insanın kıymetini biliyor. İnsan denilen mahluk yeryüzünün en ilgi verici şeyi. Bunun bir kitap cümlesi, bir lakırtı değil de, bir gerçek olduğunu insan ancak insansız kalınca yahut çok az insanla bir muhitte uzun yıllar zoru zoruna yaşatılınca anlıyor.”

***

Hasan İzzettin Dinamo, “Vatan Şarkısı” şiirinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra “Yeni Edebiyat” dergisinin sahibi Suat Derviş ona bir kâğıt uzatıverdi. “O ne?” diye sordu Dinamo. Makinede yazılmış resmi kâğıtta, “Derginiz yazarlarından Hasan İzzettin Dinamo’nun Vatan Şarkısı şiiri, sınıfları ve zümreleri birbirine düşürücü mahiyette görüldüğünden, derginiz Vekiller Heyeti kararıyla süresiz olarak kapatılmıştır” yazıyordu. Bu kadarla kalmamış, Dinamo bir de yargılanıp cezaevine gönderilmiştir.

***

Sait Faik’in Medarı Maişet Motoru, “Yeni Mecmua” dergisinde önce tefrika edildi. Sonrasında da yazar annesinden aldığı yardımla kitabını bastırdı. Roman, henüz dağıtıma girmemişken Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılıverdi. Sait Faik yılmadı, Bu defa yeni bir öykü kaleme aldı: “Kestaneci Dostum” Kestane pişiren çocuğun mangalına tekme atılıyordu öykünün bir yerinde. Çok geçmeden Sait Faik, yine karakoldan çağırıldı: “Kim attı tekmeyi?” “Çocuğu bul! Okusun adam olsun. Kestanecilik etmesin!”

***

A. Kadir 12 Eylül’de son şiirleri üzerine gözaltına alındı: “Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğu gecenin sabahında evimden alındım ve Samandra’da bir garnizona götürüldüm. Orada iki ay kaldım. Üç defa gözlerim kapalı sorguya çekildim. ‘Bütün yaşamın suç’ dediler bana. Tüm yaşamımın hesabını verdim.” O günlerden şu dizeler kaldı: “Dayan, yorgun yüreğim/ dayan/ sıkışsan da, çırpınsan da, çatlasan da/ dayan...”

***

Bu ülkenin aydınlarına ölümü düşündürecek denli çileli bir hayatı dayatmamızın ardında ne var? Nedeni çok basit! Böyle bir trajedi bizden daha geri ülkelerde yaşanmaz. Çünkü onların aydınları yok denecek kadar azdır. Genellikle de ülkelerini terk etme yolunu tutmuşlardır. Bizde ise aydın düşmanlığı siyasal bir gelenek halini almıştır. Kamplaşmanın kökeninde bu gerçeklik yatar!

***

Melih Cevdet Anday “Yanyana” kitabından ötürü hakkında yedi buçuk yıl hapis istemiyle dava açıldığında, Jean Paul Sartre’nin bir sözünü anımsamıştı: “Önemimizi Alman işgalinde anladık.” Bugün örgütlenmiş cehalet bizi toplumsal çürümeye doğru adım adım götürmeye çalışırken, bağnazlık alıp başını gitmişken, nefes almak bile zorlaşmışken uygarlık bilincimizin kaynaklarını korumak her şeyden önce boynumuzun borcu. Melih Cevdet’i yedi buçuk yılla yargılayan zihniyetle, bugün ülkeyi yangın yerine çevirenlerin karanlık yüzleri birbirine ne kadar da benziyor. Ama bizim yangın söndürme ustalığımız da Spartaküs’lerden, Bedrettin’lerden, Pir Sultan’lardan, Melih Cevdet’lerden geliyor.

***

Dostum Nihat Genç yoğun bakımda. Bugünlerde onun yeniden yaşama dönmesi hepimizin yeniden direnci olacak. Dayan Nihat! Dayan!

İlgili Konular: #CEZAevi #bayram

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025