AKP ve Türkiye’de köylünün ‘uyanışı’

31 Mayıs 2022 Salı

AKP dönemindeki politikalar ve uygulamalar Türkiye’de kırsalın ve köylünün “uyanışına” yol açtı. Çünkü AKP’nin uygulamaları köylünün “elindeki üretim gücünün azalmasına yol açtı”. Üretim gücü azaltılan köylü fakirleşti ve AKP’nin getirdiği sistem gereği sonunda, “traktörünü, tarlasını ve hatta ineğini”, icra yoluyla elinden çıkarmak zorunda kalıyor.

Şeker fabrikaları özelleştirilip kapatılınca pancar üreticisi, tekstil fabrikası elden çıkınca pamuk üreticisi, sigara fabrikası kapatılınca tütüncü gelirsiz kaldı. Tarımı süt, et ve toprak mahsullerinde destekleyen kamu kuruluşları AKP tarafından tasfiye edilince, bu alanda girdi üreten köylü, ürününü değerlendiremez hale geldi.

Özelleştirmeler yolu ile yabancılara ve yerli “yandaş” tekellere satılan kurumlar ortadan kalkınca tarımsal ürünler büyük ölçüde ithal edilir hale geldi. İşin ilginç yanı, ben dahil Türkiye’de konuyu inceleyen uzmanların hemen hemen tamamı AKP’nin yanlışlarını yazmamıza, doğru yolu ve ulusal çıkar uygulamalarını ortaya koymamıza karşın AKP yönetimi bunu “göstere göstere yaptı”. Yandaş şirketler ve onların yabancı şirketleri ile bağları sonucu olan oldu ve Türkiye’de tarım sektörü bugünkü aciz durumuna getirildi.

AKP’nin iktidara gelişinde en büyük katkıyı sağlayan tarım sektörü ve kırsal bölgeler, AKP iktidarından en ağır darbeyi yiyenler durumuna düştü. İşte bu acı sonuçlar, köylünün (ve kırsalın) iktidara karşı, “işçi sendikalarından bile daha büyük ve etkili bir duruş sergilemelerine yol açtı”. Çünkü onlar yanlışları ve uğratıldıkları zararları, doğrudan doğruya köylerinin yanında açılan taşocakları, derelerin yolunu değiştiren HES’ler ve en verimli sulak alanlarının imara açılması ile gördüler ve yaşadılar. 10 metrede su çıkan kuyulardan 50 metrede su çıkmaz oldu. Traktörlerinin, tarlalarının kamusal destek ortadan kalktığı için ellerinden çıkışını yaşamaya başladılar.

Ve akılları başlarına geldi: dün iktidara getirdikleri AKP’nin uygulamalarının kendi aleyhlerine sonuçlar verdiğini günübirlik yaşar hale geldiler. İşte bu durum, uyanmalarına ve en etkili tepkilerin köyden (ve kırsal alandan) gelmesine yol açtı.

1980’li yıllardan itibaren Güneydoğu Anadolu Projesi’ni incelemiş ve bu alanda yayınlar yapmış bir insan olarak işlerin GAP’tan bugünkü noktaya nasıl getirildiğini gördüm. (*)

Önümüzdeki seçimler bir yönü ile Türkiye’deki kırsal alanın ve onun insanlarının kader seçimi olacaktır.

Bu arada, son sayısını “Zeytin ağacına ve üretimine” ayırarak özel bir yayın yaptığı için, Bodrum Gündem dergisini kutlarım. Ben dahil, çok sayıda düşünürün ve uzmanın bulunduğu bu sayı, “çevrecilik ve zeytin” ilişkileri açısından önem taşıyor. 

Bir de Erol Gezeroğlu’nun hazırladığı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan “Tepe Tepe İstanbul” kataloğunu anmam gerekiyor: Vefa Lisesi ile birlikte benim adımın da yer almasından, özellikle de Vefa Lisesi’nin bu yıl kutlanan 150. yılında çok mutlu oldum.


(*) E. Manisalı, “the Southeast Anatolia Project”, MEBB Centre, 1988 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları