Tramvay da şık yayalar da...

17 Mayıs 2022 Salı

İstanbul’da Taksim’deki metro istasyonunun içinde, 1999 yılından beri asılı duran dev resimde Taksim Meydanı, bir tramvay ve önünde bir bayan görülüyor, 1956’da çekilen bu resmin altına bu yazının başlığı konmuş.

Ya bugün 2022’de, 66 yıl sonra Taksim Meydanı ve Beyoğlu’nun durumu! Suriyeli seyyar satıcı ya da Afganistan’dan gelmiş garibanlardan oluşan bambaşka bir mekân, sanki değişik bir ülkeye gelmiş gibi. Ülke aynı ama sosyal ortam değişmiş. Ortaokul birinci sınıfını Sıraselviler’deki Yeni Kolej’de yatılı okumuştum. Annem ve babam Silivri’de öğretmendi.

Ben 10-11 yaşımda bir çocuk olarak çarşamba günleri aynı yaştaki arkadaşımla birlikte Lale, Atlas sinemalarına gidebiliyorduk, bir pastanede çayımızı içebiliyorduk. Bir de bugün Beyoğlu’nun haline bakın. İpini koparıp sınırı geçenler bu mekânı doldurmuş, yürürken bile yolda kaçacak yer arıyorsunuz.

Ülke kirlenmiş, Beyoğlu kirlenmiş, ortalığı dilini bile hiç anlamadığımız garip insanlar almış.

Beyoğlu’nda (ve Cihangir’de) uzun yıllar oturmuş bir insan olarak ara sıra Taksim-Tünel tramvayına binip “içerideki ve dışarıdaki insan manzaralarını” gözlerdim. Bu değişimi santim santim yaşadım.

Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’um”(*) kitabımda  bunları yaşarken, İstanbul’u (ve Türkiye’yi) uzunca bir süre “yöneten” ve “yönetmekte olan” AKP’nin bugün, İstanbul’u kaybettikten sonra bile neler yapmakta olduğunu ibretle izliyoruz.

Ekrem İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu’na karşı yürütülmekte olan inanılmaz tutum ve baskı, iktidarın önümüzdeki seçimlerdeki niyetinin açık bir göstergesidir.

50 yıllık bir akademisyen olarak tedrisinden geçmiş 30 bin öğrenci ve Fatih-Beyoğlu hattı, benim için bir laboratuvar oldu. Öğrenciliğimin başladığı 50’li yıllardan emekliliğime kadar geçen uzun yıllar boyunca, yalnız “Türkiye’nin uzantısı olmuş İstanbul’daki değişimi” değil Türkiye’yi de gözledim. Öğrencilerim ve akademisyen dostlarımla birlikte mücadele verdik.

İstanbul siyasi ve sosyal olayların merkezi durumundaydı. Ve tabii Taksim Meydanı (ve Gezi Parkı) olayların yaşandığı eski amfitiyatrolardan farksız bir durumdaydı.

Bugün İstanbul’u seçimle kaybeden iktidar, ulusal boyuttaki kavgasını İstanbul üzerinden sürdürürken adeta İstanbul’u fethetmeye çalışan kimi kadim güçleri andırmaktadır. 

Bu yazının başlığına gelince 1956 yılında Taksim’de yürürken, tramvayın önünde bulunan, kitabımın kapağındaki kadın, öğretmen Elçin Manisalı’dır, yani benim annemdir. Vefatından uzun yıllar sonra, Taksim Meydanı’nın halleri dolayısıyla, kapak olma hakkını da hak etmiş oldu.

***

Rahmi Koç Müzesi’ni bir mücevher taşı misali İstanbul’a kazandıran sayın Rahmi Koç’a bana armağan ettiği bir bastonu için çok teşekkür ederim. Koleksiyonumda çok özel bir yeri olacak.


(*) Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’um, Tarihçi Kitapevi, 2022   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları