Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Kaynağın amacı, haberin zamanlaması’
Cumhuriyet’in yankılanan haberiyle ilgili önemli bulduğum bir eleştiriyi özellikle bir iletişimciden geldiği için burada tartışmak istiyorum. Esra Arsan Evrensel gazetesinde yayımlanan makalesinde, alıntı uzun olacak ama, şöyle yazdı:
“MİT TIR’ları haberi ile birlikte gazetecilik meselesi yeniden gündeme geldiği için yazmak gereği duyuyorum. Artık bu ülkede aklı başında her insan biliyor ki, anlıyor ki, bu MİT TIR’larında silah taşındığına dair görüntüler Gülen Cemaati tarafından basına sızdırılmıştır. (...) Cumhuriyet bu sızıntı haberi yayımlayarak iki şey yapıyor: 1- Hükümetin savaş suçu işlediğini kamuya duyuruyor, ki bu gazetecinin asli görevidir. 2- Tam seçim öncesi politik paralellik içinde olduğu CHP’nin AKP karşıtı manevrasına destek veriyor. Yani, haberin zamanlaması manidar. Kimsenin söylemediğini açıkça ortaya koymakta fayda var diye bu notu düşüyorum. Çünkü olay sadece ‘basın ve ifade özgürlüğü’ çerçevesinde düşünüldüğünde evet, haber değeri taşıyan bir bilgi ve MİT TIR’larında taşınan silahlar haber olmalı. Bu haberi yaptı diye gazeteciye dava açılamaz. Gazeteci, görevi gereği hükümetlerin yanlış işlerini izlemeli ve bulduğunda da haberini yapmalı. Ama gazetecilikte bir başka önemli şey daha var. O da yayımladığınız haberi size getiren kaynağın hedefi ve haberin zamanlaması. Haber yapılmasın diye değil, yapılan gazeteciliğin kalitesini ölçmek açısından önemli bu.”
Şu “manidar” sözünden ve “politik olarak paralel olduğu CHP” gibi yanlış ve anlamsız klişelerden artık bıktığımı söyleyeyim de eleştiriyi ve yanıtımı sisler içinde kalmaktan kurtarmaya çalışayım. Şu günlerde Cumhuriyet için “ulusalcı” “Cemaatçi” “CHP yandaşı” “HDP destekçisi” “yetmez ama evetçi liberal” klişeleri havada uçuşuyor. Hepsinin aynı anda farklı çevrelerce dillendirilmesi de Cumhuriyet’in gazete olmakta direndiğini gösteriyor bana sorarsanız.
Esra Arsan gazetecilikle ilgili yeni bir “ilke” öneriyor bize: “Yayımladığınız haberi size getiren kaynağın hedefi ve haberin zamanlaması”. Doğrusu böyle bir ilkeyi kabul edemeyeceğim. Kim olduğunu Can Dündar’a sorma gereği duymadığım kaynağın hedefi, haber gerçeği yansıtıyorsa ve o kaynak konusunda gazetenin ve gazetecinin eleştirel tutumu, görüşü açık ve netse, gazetecinin umurunda olmamalı. Ölçümüz kamu yararıdır.
İkincisi gazeteci haberde zamanlama kaygısı gütmemelidir. Eğer böyle bir kaygı güderse habere de, gerçeğe de ihanet etmiş olur. Gazeteci “bekleyeyim de kimseye zarar vermeyeyim, kimseyi ürkütmeyeyim, uygun bir zamanda çakarım haberi” diyemez. Gazeteci için zamanlama değil, haberin doğruluğu, gerçek olup olmaması esastır. Gazeteciyi olsa olsa topladığı belgelerin, edindiği bilgilerin gerçekliği konusunda emin olmak için gereksindiği zaman ilgilendirir. Esra Hanım yanılıyor; gazetecilikte eğer haberin gerçekliğini zedelemiyorsa “kaynağın niyeti” ya da “zamanlama” diye bir ilke yok. Haberin gerçekliğinden emin olmak gibi bir ilke var. Kime yarar, kime zarar verir kaygısı gütmez gazeteci; bilir ki gerçek her zaman halka yarar ve halkın onu bir an önce bilmesinde yarar vardır. Ölçümüz yine kamu yararıdır.
Esra Hanım’ın haberin yapılmasına itirazı yok, ama “kalitesine” varmış. Haberin kalitesini ölçmek isterseniz, etkisine, gerçeklerin yaygınlaşmasını sağlayıp sağlamadığına, kamu yararına hizmet edip etmediğine baksanız daha iyi olmaz mı?
Konuşulan ve etkili olan haber
Seçim öncesinin en fazla konuşulan haberi herhalde Cumhuriyet’in MİT TIR’ları ile ilgili haberidir. Hem haberin kendisi, hem iktidar partisinin ve liderlerinin akıl almaz karalamaları ve öfkesi gündemden düşmedi.
Haberle ilgili çok sayıda övgü benim e-posta adresime de düştü. Bu iletilerden birisi Prof. Dr. Engin Kurtay aracılığı ile geldi. Kurtay’ın ilettiği ve sendika. org internet sitesinde de yayımlanan mesaj Slovaj Zizek’e aittir. Şöyle diyor: “Can Dündar, 21. yy’a özgü kahraman tipini temsil eden, belli bir kişi, zümre, çıkar odağı için değil, “halk için, insanlık için casusluk” olarak tanımlanan GERÇEK GAZETECİLER Julian Assange, Bradley Manning, Edward Snowden zincirinin son halkasıdır. İlerici aydınlar ve dünya halkları bu kahraman tipinin arkasında durmalıdır.” Gelen yüzlerce ileti ise Cumhuriyet’in haberinin okurların sıradan değil gündem yaratacak, doğru haberlere susadığını gösteriyordu. Özel bir ileti ise meslektaşım ve dostum kadim Cumhuriyetçi Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici’den gelen iletiydi. Faruk, “Ben de sorumluyum” listesi içinde yer almak istediğini belirtmişti, ama ne yazık ki yetiştiremedim. Özrümün kabulünü diliyorum. Okurlardan gelen iletilerin tümüne yer vermek ne yazık ki olanaklı değil. Farklı mesajlar ileten örneklerle yetinmek durumundayım. İlginize sunuyorum:
Kimileri hak etmiyor
Yanınızdayız başlığı altında Can Dündar’a destek veren ünlülerin yorumlarını paylaşmışsınız; ancak Hülya Koçyiğit’in açıklamasının destekleyici olduğunu düşünmüyorum. Aksine; devlet sırları konusunda duyarlı olmak gerekiyor diyerek Can Dündar’ı eleştirenlerden pek farkı olmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca hükümeti alenen destekleyen birinin isminin bu haberde geçmesi de bir Cumhuriyet okuru olarak beni rahatsız etti. Teşekkürler... Algı Acarbay
Biz de sorumluyuz
“SORUMLU BENİM” manşetiyle bütün gazete yönetimi, yazarları, çizerleri, muhabirleri, çalışanları (emekçileri-kâğıtları taşıyanlar ya da teknik iş yapanlar) yine hep birlikte dimdik ayaktasınız. Bütün bir gazeteyi ülkesi için dimdik ayakta dururken görmek beni çok gururlandırdı. Yıllardır bu gazeteyi okuduğumda yanılmadığımı bir kez daha kanıtladınız. Yalnız “sorumlu benim” manşetinde okurlarınıza sorumluluk yeri ayırmamışsınız. Okurlar da sorumludur, yazmalıydınız. Yazmamışsınız, CAN’ınız sağ olsun dedim. Fakat bilmenizi isterim ki ben sizlerle sonuna kadar sorumluluğu paylaşıyorum. Yazdığınız her haber ve yazı ülkenin aydınlık geleceğine atılmış bir adımdır. Anıl Vural
Sorumluluğa ortağım
Okurlarınız arasında “SORUMLU BENİM” kampanyası açmanızı öneriyorum. Bu veya benzeri bir kampanyanıza öncelikle katıldığımı, tüm hukuki sonuçlarını kabul ederek bilgilerinize sunuyorum. Doç. Dr. Temel Pamir
Eleştiriyorduk ama
Sayın Öz, son zamanlarda sıkça eleştirdiğimiz gazetenize karşı yöneltilen hukuk dışı suçlamalardan dolayı duyduğumuz üzüntüyü iletmeyi bir borç olarak görüyor, habercilik konusunda gösterdiğiniz cesarete ve emeğe saygımızı sunuyoruz. Basık Ailesi
Desteğim sizinle
Sayın Okur Temsilcisi, 10 gün kadar önce bir mail ile gazetemizin değişmekte olan çizgisini eleştirmiştim. Son 4-5 gün içinde yaptığınız başarılı habercilik bağlamında gazetemizin arkasında olduğumu ve destek verdiğimi bildiriyorum. Saygılarımla... Dr. Tuncay Özgün
Haberinize katkılar
Gazetemizin, Suriye’ye giden TIR’ların silah yüklü olduğunu, fotoğraflarla kanıtlayan haberi, tam bir gazetecilik örneğidir. Buna karşı yargı yoluna gidilmesi, hele Cumhurbaşkanı’nın, iddianame şeklindeki suç duyurusu ise tam bir hukuksuzluk örneğidir. Bu konudaki görüşümü dile getirdikten sonra bir de eleştiride bulunacağım. Gazetenin 31 Mayıs tarihli sayısının ilk sahifesinde üst başlık olarak “İtiraf Ettiler”, 14. sahifesinde de “İtiraf gibi sözler” şeklinde verilen haber içeriğinin, başlığın altını tam doldurmadığı görüşündeyim. İçerdeki başlık, ilk sahifedeki başlıkla pek uyumlu görünmüyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın sözlerinden ima yolu ile böyle bir anlam çıkarılsa da bunu, “itiraf ettiler” şeklinde ilk sahifede üst başlık olarak verilmesini ciddi bulmuyorum. 4 Haziranw tarihli gazetenin yine ilk sahifesinde “Validen Bomba İtirafı” üst başlıklı haberi de yanlış bir yorum olarak değerlendiriyorum. Şöyle ki, valinin sözlerinden, kendisinin TIR’larda bomba olduğu görüşünü değil, görevlilerin bu görüşte iseler, tedbirli olmaları gerektiğini ifade ettiği görüşündeyim. Aslında, Cumhuriyet gazetesindeki haberin başka bir yolla kanıtlanmasına hiç gerek yoktu. Her şey ortada iken, çelişkili olduğu gerekçesiyle istismar edilebilecek bu tür yazı ve başlıkların habere gölge düşüreceği kanısındayım. Gazetemizin inanılırlığına ve gerçekçiliğine gölge düşürür endişesiyle kaleme aldığım bu iletinin “şeytanın avukatlığı” şeklinde yorumlanmayacağı inancıyla saygılar sunuyorum. Ali Niyazi Öz
KISA... KISA
Denizdeki kırmızılık
Merhaba, aşağıdaki linkte yayımlanmış olan bir haberdeki yanlış bilgilendirmeyi düzeltmek istiyorum. Linkteki haberde denizdeki kırmızılığın nedeninin cevre kirliliği değil, balık yumurtası olduğu belirtilmiş. Bir deniz biyoloğu olarak bu bilginin yanlış olduğunu belirtmek isterim. Bu kızıllık denizlerde yaşayan alg adı verilen canlıların sayıca çok ve hızlı çoğalması sonucu oluşan alg patlamasıdır (algal bloom) ve sebeplerinden bir tanesi deniz kirliliği olabilir. Bilgi vermek istedim. İyi çalışmalar... Yaprak Arda
Sağ olun
Pazartesi günü tekrar haftanın sanat olaylarını başlattığınız için ben, arkadaşlarım, komşularım çok çok teşekkür ediyoruz... Saygılar. Füsun Dinar
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası