Köy Enstitülü öğretmenin öyküsü
Güven Baykan
Son Köşe Yazıları

Köy Enstitülü öğretmenin öyküsü

24.11.2025 12:49
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhuriyet’te ilk köşe yazıma nereden başlayacağımı uzun uzun düşündüm. İnsan ilk cümlesini bir kapı eşiği gibi kuruyor; içeriye neyi alacağını, ardında neyi bırakacağını tartarak. Ben o eşiği, babamla yaptığımız Köy Enstitüsü sohbetlerinden birinde duyduğum bu yaşanmışlıkla geçmek istedim. Çünkü hem benim öğretmenliğe, eğitime, Cumhuriyet fikrine bakışımın kökleri orada, hem de Öğretmenler Günü’ne yakışır bir hatırlama taşıyor içinde.

Babam anlatmıştı; ben de bu hafta, onun sesiyle zihnime kazınan bu küçük ama derin hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum:

“Yıl 1945. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, okulumuzda yapılan çalışmaları yerinde görmek üzere ziyarete geldiler. Vakfıkebir’e gidip kaymakamlık makamına uğrayacaklardı. Yöremizde o hafta olan afet sonucunda Çamlık Köprüsü’nün ayağını sel alır. Bu tahribatı yerinde görmek isteyen bakanımız yürüyerek gitmek zorunda kalır.

Okul bahçesinde bir grup arkadaşımla sohbet ederken, okul müdürümüz yanında sarı saçlı bir çocukla yanımıza geldi, ‘Misafirimize sahip çıkın’ dedi ve onu bize teslim etti. Biz de misafirimizle birlikte okul bahçesinde oyunlar oynadık, hazırladığımız öğle kahvaltısını da birlikte yaptık.

Akşamüstüne doğru Milli Eğitim Bakanımız bizim de bulunduğumuz masaya geldi, ‘Can, oğlum iyi zaman geçirdin mi?’ diye sordu.

‘Baba, ağabeylerimle oyunlar oynadık, türküler söyledik; hatta hep birlikte yemekler hazırlayıp beraber yedik’ deyince, o sarı saçlı çocuğun Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in oğlu Can Yücel olduğunu öğrendik.

Bu sürprizin sevinciyle okul bahçesi bir anda şenlendi; oturan kızlı erkekli arkadaşlarımız ayağa kalktı, el ele verip bir horon halkası kurdu. Ben de kemençeyi elime aldım, halkanın ortasında onlara çalmaya başladım. Arkadaşları coşturmak, rahatlatmak için şöyle bir dörtlük söyledim:

Ha bu Karadeniz’in

Ucu görünür ucu

Karşımda görüyorum

Baba İsmail Hakkı Tonguç’u

diyerek bir karşılama türküsü attım. Horondaki arkadaşlarla hep birlikte türküye devam ettik:

Sisdağı’nın başında

Horaya bak horaya

Sayın bakanımızı

İstiyoruz buraya

Bunun üzerine sayın bakanımız Hasan Âli Yücel ile İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç horona katıldılar. Kübik Bina’nın bahçesinde halkın da katılımıyla büyük bir şölen oluştu.

Bitiminde bakanımız bana dönerek,

‘Adın ne oğlum?’ dedi.

‘Hasan Baykan efendim.’

‘Oğlum, bu genç yaşta şerefli ve onurlu iki meslek sahibi oldun. Türk Milli Eğitimi ve folkloru ileride senden çok hizmetler bekliyor’ dedi.

O gün hayatımda hiç unutmadığım gibi meslek yaşantımda da binlerce çocuğa okuma yazmayı ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Büyük Önder ve Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitimle ilgili fikir, ideal ve düşüncelerini aktardım. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in bana söylediği bu şerefli, onurlu söze bağlı kalarak hizmet etmeye çalıştım.”

Babamın hikâyeciğindeki gibi Cumhuriyet böyle bir ülküyle büyüdü: Öğretmenin elinde bilgiyle, yüreğinde memleketle, ayaklarında toprakla. Bir çocuğu oyunla karşılayacak kadar sahici; bir bakanı horona çağıracak kadar eşitlikçi; bir türküyü eğitim fikrinin içine katacak kadar hayatın içinde bir ülkü…

Bugün dönüp baktığımda, bu anlatıda beni en çok sarsan şey, o kısacık buluşmanın bütün bir ömre nasıl yön verdiği. Bir cümle, bir bakış, bir omuz dokunuşu; insanı hem öğretmenliğe hem yaşama bağlayan görünmez bir yemine dönüşebiliyor. Babam, Hasan Âli Yücel’in “şerefli ve onurlu” dediği o iki mesleğe -öğretmenliğe ve folklora- ömrünce sadakatle tutunmuş. Binlerce çocuğa yalnızca harfleri değil, Cumhuriyet’in aydınlık fikrini de taşımış.

İşte ben ilk köşeyazımı Öğretmenler Günü'ne denk gelen eski bir yazımla, babamın bu hatırasını yan yana koyarak açmak istedim. Çünkü benim için öğretmen, yalnızca ders anlatan değil; memleketin yarınını kuran insandır. Bazen sınıfta, bazen okul bahçesinde, bazen bir horon halkasında kurar o yarını. Ve o yarın, bir çocuğun gözündeki ışıkla büyür.

Bu ülküye bağlı kalıp hizmet eden tüm öğretmenlere saygı ve minnetle. Babamın, Köy Enstitülü bütün öğretmenlerin ve bugün hâlâ aynı inançla sınıfa giren tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun.