Soprano ve şef Barbara Hannigan’ı 2023’te İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde ve BİFO eşliğinde dinlemiştik. O zaman da Charles Ives ve Pierre Boulez gibi çağdaş bestecileri kendi anlatımıyla sunmuştu. Bu kez kendini bile aşmış bir dinletiyle çıktı karşımıza. Tiyatro muydu, dans mıydı, opera mıydı, yoksa hepsinin karışımı mı? Anlatmaya nereden başlayacağımı bilemiyorum.
Her zamanki konser süresine göre kısa, arasız ve soluksuz bir dinletiydi. Hannigan önce Richard Strauss’un (1864-1949) 23 yaylı çalgı için Metamorfozlar’ını yönetti. Tam 30 dakika süren bu yapıt savaş yıllarının ağırlığını tek çizgi, tek nefes içinde sadece yaylı çalgılarla yansıtıyordu. Baş kemancı Pelin Halkacı Akın’ın gösterdiği özeni ayrıca kutlarım. Yaylıların yayı hep aynı nefeste çalıyordu.
Yıllar önce bize bu yapıtı Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserlerimizde Cem Mansur tanıtmıştı. Cem hep yaratıcı programlar hazırlar, parlayan gençlerden oluşan orkestralar kurar ve onlara çeşitli konser olanakları, turneler yaratır. Konserlerine seçtiği dağarcık da alışagelmişin dışındadır. Richard Strauss’un Metamorphos’unu ilk kez onun yönetiminde dinlemiştik.
FRANCİS POULENC VE ALTILAR
BİFO konserindeki ikinci yapıt Francis Poulenc’in Jean Cocteau’nun metni üstüne yazılan “İnsan Sesi” adlı soyut bir çalışmaydı. İki dünya savaşı arasında kalan ağır ve yoksul yıllarda, daha güleç, daha hafif müzik yaratmaya özen gösteren Fransız Altıları (Les Six)- Darius Milhaud, Francis Poulenc, Arthur Honegger, Georges Auric, Germeaine Tailleferre ve Louis Durey adlı altı besteci ve öncüleri Eric Satie, savaşın acılarını unutmak üzere daha neşeli bir müzik dili seçmişlerdi. Aslında anlatımları ne denli neşeli olursa olsun, derinlerdeki savaş acıları yine satır aralarından duyuluyordu.
İnsan Sesi (Le Voix Humaine) “Elle” adlı bir kadının yarım saat süren telefon konuşmasını anlatır. Ayrıldığı sevgilisiyle konuşmaktadır güya. Karşısında konuştuğu kimse var mıdır, yoksa hayalinde mi oluşmaktadır bilemeyiz. Telefonun sürekli kesilmesine isyan etmektedir.
Barbara Hannigan hem orkestrayı yönetiyor hem şarkı söylüyor hem de karşısındaki yansıtıcı ile bütün mimikleri ve isyanlarını perdeye döküyor ve bütün beden dilini kullanıyordu. Biz izleyiciler de bu düzen içinde böylece onun hiçbir mimiğini kaçırmıyorduk.
Bir başka şey daha öğrendim: Barbara’nın menajeri bizim çok yönlü sanatçımız ve ünlü emprezaryomuz Tuğçe Tez imiş. Barbara’nın bütün dünya sahnelerindeki bağlantılarını Tuğçe sağlıyormuş.
“İnsan Sesi” başlıklı tek kişilik dinletiyi ilk kez 1988’de rahmetli sopranomuz Zehra Yıldız’dan izlemiştik. Geçen hafta aynı tarihte Süreyya Operası’nda da Zehra’yı anma gecesi yapılıyordu. Ben Barbara’yı izlemek için ne yazık ki “Genç Zehralar” sahneye çıkarken bu yıl orada olamadım. Cuma akşamı da Murat Cem Orhan yönetimindeki İDSO konserini kaçırdım! Üzgünüm.