Terör, bir iktidarı, bir gücü zorla kabul ettirmek amacıyla sistemli şekilde şiddet kullanma, yıldırma, korkutma, tedhiştir.
“Terörsüz Türkiye.” Günümüzde ülkede silahlı terör değil, yargı terörü geçerli. Gözaltılar, tutuklamalar, onur kırıcı baskınlar, ev aramaları, davranışlar, sonu açık unsurları takdiri suçlamalar, kayyım atamaları, gizli tanıklık, etkin pişmanlık gibi yozlaştırılmış deliller, suçla orantısız cezalar, hatta dert 4 bin sayfaya yakın iddianame, sokak röportajlarında dahi suç aramalar, gözaltılar, tüm bu uygulamalar vatandaşta korku, en azından “Konuşma içeri alıverirler” tedirginliği yaratmaya yönelik şiddet kullanımıdır. Ülkede iktidara yakınlığa göre muhalefete çifte standart uygulama yapılmakta, tahliyelerde dahi çifte standartlı davranılmaktadır. Bu uygulamalar, terör tanımı kapsamındadır. Amaç da Erdoğan’ın iktidar süresini uzatmaktır. Amaçlı şiddet uygulaması terördür. Partizan, tarafgir yargı olamaz.
Ülke sınırlarını korumak, iç güvenliği, huzuru sağlamak, adalet dağıtmak, devletin asli görevlerindendir. Günümüzde devletin bu görevleri gereği gibi yerine getirdiği en azından tartışmalıdır.
Görevi gereği gibi yerine getirmemenin siyasal ekonomik, toplumsal etkileri, sonuçları da olmaktadır.
Ülke, hukukun üstünlüğü, güvenlik açılarından dünya genelinde alt sıralarda yer almakta, itibar kaybına uğramaktadır. Piyasalarda ülkenin risk priminin yüksekliğinde güven eksikliği etkili olmaktadır. Güven olmaması, ekonomide birikimleri yastık altına gömmeye yöneltmekte, üretken uzun vadeli endüstriyel yatırımlar görece azalmakta, yurtdışına sermaye çıkışı hızlanmakta, kısa vadeli spekülatif arayışlar, ataklar artmaktadır. Altın gramının 6 bin TL’ye yaklaşmasında da ekonomik etkenlerden çok güven eksikliği etkili olmaktadır. Ekonomik politikalarda yanlışlığa, yönetim beceri eksikliğine bir de yargı terörü eklendiğinde, ekonomik dengeler sağlanmıyor, dış ticaret açığı, manipüle edilmemiş cari işlem açığı, bütçe nakit açığı büyüyor, iç ve dış borçlar sürekli artıyor, maliyetleri de yükseliyor.
Yargı terörü, korku kültürü yaratma, çeteleri artırıyor. Toplumu bahisçiliğe, lotaryacılığa, rantiye olmaya yöneltiyor, ahlaki çöküntüye de yol açıyar. Adaletin etik yönü de vardır. Romalı ünlü hukukçu Ulpianus’un adalet tanımında yer aldığı gibi, onurlu yaşam adaletin öğesidir.
Ekonomik güçlüklerden yakınılıyor. Temelindeki yargı terörü görülmüyor ya da vurgulanmıyor. Temel neden 1839 tarihli Tanzimat Fermanı’nda da görülmüş, fermanda “Güvenliği olmayan kişi devletine, ulusuna ısınamaz, ülkenin kalkınmasına katkıda bulunamaz, sürekli tedirginlik içinde yaşar”, “Hakça düzenli yasalar yapılmadan güçlenme, huzur kalkınma olmaz” maddeleri yer almıştır.
Yargı bağımsız demekle çözülmüyor, tersine alalanıyor. Sorunun temelinde eğitim, liyakat, ehliyet yetersizliği vardır. Ülkede yargı terörü giderilmeden ekonomik sorunlar da çözülemez. “Terörsüz Türkiye” deniyorsa öncelik yargı terörünü önlemek olmalıdır.
Komisyon, demokrasiye, hukuk devletine, hukukun üstünlüğüne, Erdoğan’ın süresinin uzatılmasına, Öcalan’a umut hakkına indirgenmiş, saplanmıştır.