İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) 12 Aralık akşamı Murat Cem Orhan yönetiminde verdiği konserle 80. yaşını kutladı. Kökü daha da derinlerde olan orkestranın geçmişine bu vesileyle kısa bir yolculuğa çıkalım:
İstanbul Belediye Konservatuvarı (İBK) muallimlerinden Nimet Vahit Hanım 22 Haziran 1929’da yayımlanan demecinde “Memleketimizde musiki hareketleri çok az. Halbuki Viyana’da insan daima operaya giderek istediği parçayı dinleyebilir. Burada öyle mi ya? İstanbul’da opera yok, orkestra yok. Musiki ihtiyacını ancak plaklar temin ediyor” demişti. Padişahlığa bağlı müzik kurumu Cumhuriyetin ilanından sonra yok olma sürecini Osman Zeki Üngör’ün girişimiyle atlatmış, Ankara’ya gitmişti. İstanbul’da düzenli orkestra konseri verilmez olmuştu. Seyfettin ve Sezai Asal, Cemal Reşit Rey ve Mesut Cemil Tel gibi sayılı sanatçıların oda müziği etkinlikleri sayılıydı. Özel operet heyetleri yanında 1930’da belediye teşvikiyle bir opera cemiyeti kuruldu, amatör bir orkestra Kadıköy’de konser verdi. Yabancı müzisyenlerin varlığıyla Türk müzisyenler işsiz kalmıştı.
CUMHURİYET’TEN YARIŞMA
700 bin nüfuslu şehrin yetim çocuklarına verilen değer ve görevle Şehir Bandosu kurulmuş, özen görmüştü. Cumhuriyet gazetesi müthiş bir işe imza atarak Garp musikisi alanında ses yarışması açmış, bu alana ilgili artırmaya odaklanmıştı. Bld. Bşk. Muhittin Üstündağ’ın öncülüğünde Darül Bedaü’deki operet çalışmaları hızlanmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’u ziyaretlerinde Riyaseticumhur Musiki Heyeti bağlısı senfoni ve armoni orkestraları da başkentten gelerek çeşitli semtlerde konserler vermişti. Ferid Alnar’ın “Yalova Türküsü”nü, Mustafa Kemal Paşa da izlemişti.
Joseph Marx’ın danışmanlığında İBK’nin yapılanması sürecine girilmiş, seviyenin yükselmesi için çaba artmıştı. İstanbul Şehir Tiyatrosu (İŞT), Rey kardeşlerin “Üç Saat” operetini temsil etmişti. Yine Cumhuriyet, Peyami Safa imzalı “Musikimiz hangi yola girmeli?” başlıklı röportaj serisine girişmişti. Alnar’ın “Sarı Zeybek” opereti İŞT tarafından sahnelenmişti. Bu vesilelerle sayılı müzisyen bir araya daha sık gelir olmuştu. Nihayet Cemal Reşit Rey’in yönetiminde İstanbul musiki sanatkârları cemiyeti merkezinde 45 kişilik bir orkestra buluşmuş, 17 Mayıs 1933’te ilk konserini “İstanbul Senfonik Orkestrası” adıyla vermişti. Marx da muallimlerle öğrencilerinin buluşacağı bir orkestra kurulması fikrini ortaya atmıştı. Yılın sonlarında gelen Alfred Cortot da “Şehrinizde her şeyden önce yapılacak şey bir orkestra kurulmasıdır” demişti.
İSTANBUL FLARMONİ DERNEĞİ
Nihayet 1930’da temeli atılan çalışma 1934 yılı başında Şehir Bandosu’na dair yeni bütçe çalışmasıyla Şehir Orkestrası haline getirilmesi şeklinde planlamaya kavuşmuştu. Konservatuvar muallimlerinin yaptığı toplantı sonucu Şubat 1934’te İBK bünyesinde yaylı sazlar konser heyeti Rey şefliğinde oluşmuş, ilk konser Ferdi Ştatzer solistliğinde 5 Nisan’da verilmiş ve “Konservatuar Orkestrası” adıyla gerçekleşen sonraki etkinlikler de hayli rağbet görmüştü. 1940’lı yılların ortalarında “İstanbul Şehir Orkestrası” adı benimsenmiş, Nadir Nadi’nin başkanı olduğu İstanbul Filarmoni Derneği kurulmuş ve orkestra yapılanması buna göre gelişmişti. 1963’te ise Milli Eğitim Bakanlığı’na farklı bir statüde bağlanarak “İstanbul Senfoni Orkestrası” adı alınmıştı ve Rey’in yardımcısı Demirhan Altuğ olmuştu. 1970’li yılların başında CSO’dan kurucu müdür olarak tayin edilen Mükerrem Berk ve beraberindeki sanatçılarla sınavlar yapılmış, günümüzdeki Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı konumu netleşmişti. 18 Kasım 1972 Cumartesi günü Gotthold Efraim Lessing yönetiminde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) adıyla gerçekleşen ilk konserin solisti (Suna Kan’ın rahatsızlanması nedeniyle) son dakika değişikliğiyle çellist Reşit Erzin olmuştu.
Lessing, CSO’daki gibi İDSO’ya da büyük değer kattı. Orkestra ise sanatçıları ve şefleriyle, özellikle yılmaz dinleyicileriyle günden güne gelişti, şehrin kendi işbirliğinin örnek kurumu olarak en önemli sanat kuruluşlarından biri haline geldi. Nice yıllara…
(ersin@muzikoloji.org)