'Ama...'
Haydar Ergülen
Son Köşe Yazıları

'Ama...'

11.06.2012 03:44
Güncellenme:
Takip Et:
\n

\n

Aşağıda bir bölümünü okuyacağınız Ama...başlıklı yazıyı 18 Ekim 2006da Radikal gazetesindeki Açık Mektupköşesinde yazmıştım. Orhan Pamuk bilindiği gibi o günlerde Nobeli kazanmasından çok, bu ödülün siyasi gerekçelerle verildiği tartışmalarının ortasında kalmıştı. Ben de tam o tartışmaların ortasında yazmıştım:

\n

Orhan Pamuk memlekete sıkı bir deprem yaşattı, bir akıl sarsıntısı yaşattı. Kuvvetli bir akıl tutulmasını da açığa çıkardı. Kendi aramızda tartışıp dövüşürken, Orhan Pamukun Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmasıyla gündem birden değişti. Çünkü gündemi doğrudan doğruya bir edebiyat olayının belirlemesi memleketimizde pek de alışıldık bir durum değildir.

\n

Türkiyede ya da Doğu toplumlarındaki dönüşümlerde, aydının yerine ikame edilen şairlerden, yazarlardan çok şey beklendiği, onlara öncülükgörevi yüklendiği bilinir. Namık Kemal vatan şairidir, Osmanlının son yıllarındaki baskı rejimine karşı sesini yükseltmiştir. O ve başka şairler, yazarlar tam da bir yazarın varlık nedeni olan aykırı ve muhalif olma niteliklerinden ötürüöncüsayılırlar. Dünyanın büyük şairlerine, romancılarına bakın, başta kendi ülkesini eleştirmeyen, sisteme muhalefet etmeyen kaç örnek bulabilirsiniz? Bu rejimin mutlaka faşist, kapitalist, dinci olması da gerekmez, büyük yazarlar sosyalist düzenlere de muhalefet etmişlerdir, işte Boris Pasternak, işte Anna Ahmatova.

\n

O yazarların, şairlerin söylediklerinin de yüzde yüz doğru olması, sizin de o düşüncelerle uyumlu olmanız gerekmez. Paylaşmazsınız, karşı çıkarsınız, eleştirirsiniz, ama o görüşlerin yasaklanmasını ve yazarların konuşmalarından ötürü cezalandırılmasını savunamazsınız. Yoksa o zaman Türkiyenin de Avrupa Birliğinin de eleştirdiği Fransanın durumuna düşersiniz. İki cümle arasına yerleştirilen bir ama’, ilk cümleyi geçersiz, değersiz kılıyorsa, o cümleyi kurmanın, söylemenin ne anlamı kalır ki? Bir haftadır yapılan bu: Orhan Pamukun ödülüne sevindim ama... Böyle kurulan cümleler, ne yürekten bir kutlamaya işaret eder ne de içten bir paylaşıma. Tam tersine gizlendikçe açığa çıkan bir kıskançlığı, sindirememeyi gösterir. Ben romancıların da ne kadar kıskanç olabileceğine, Orhan Pamukun ödülü dolayısıyla tanık oldum ve doğrusu ürktüm. İçinde en çok amageçen cümleleri de romancılar kurdu.

\n

Orhan Pamuk benim için, ilk romanıCevdet Bey ve Oğullarından başlayarak büyük romancıdır. Kumaşın kalitesi ilk metresinden belli olurdedikleri gibi, Orhan Pamukun kumaşının kalitesi de o romanıyla belli olmuştu. Öte yandan, iyi bir şairgibi çalıştığını ve yazdığını düşünüyorum. Yazısının arkasında büyük şairlere özgü bir çaba vardır. Tıpkı çok katmanlı şiirler gibi. Onları bir okuyuşta tüketemezsiniz. Pamukun romanları da böyledir. Halit Ziyadan Tanpınara, Orhan Kemalden Yaşar Kemale, Adalet Ağaoğlundan Oğuz Ataya, o büyüyerek süren geleneğin içinde görüyorum Orhan Pamuku.

\n

Yazının önemli bir bölümünü aldım buraya. Çünkü bugünlerde benzer bir haksızlık da Fazıl Saya yapılmakta. Say, Stefan Zweigın çok sevdiğim kitabının adıyla Yıldızın Parladığı Anlar duygusunu yaşatan pek az sanatçıdan biridir. Bu ülkenin Fazıl Say gibi sanatçılara gereksinimi olmayabilir, ama yeryüzünün vardır. O yüzden onunla ilgili tüm olumsuz yargılar, kötü düşünceler öncelikle yeryüzüne haksızlıktır. Televizyonda gördüğüm bir tarihçi bozuntusu piyanist, piyanistdiye aklı sıra Fazıl Sayı aşağılıyordu, bir gazeteci bozuntusu da, adı yokmuş gibi ya da adını anmayarak onu küçümsediği düşüncesiyle piyanistdiye söz ediyordu ondan. Ne zavallılık! Manşetlerinde Ahmet Kayayı yargılayan, Nâzım Hikmetten Ruhi Suya, Yılmaz Güneyden Hırant Dinke, kin kusanlardan geriye kinleri bile kalmayacak! Peki geriye kim kalacak? Elbette hepsi kendi göğünün yıldızlarıolan bu isimler kalacak. Bize de düşüncelerinden, söylediklerinden ötürü linç edilmek istenen bu yıldızlarıamademeden desteklemenin, onların yanında yer almanın övüncü kalacak elbette.

\n

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Devamını Oku
21.03.2017
Üvey Sayfa

Devamını Oku
14.01.2013
Cemali Mektup

Devamını Oku
07.01.2013
ODTÜ 'Üniversite'dir!

Devamını Oku
31.12.2012
Mevlana'dan Yunus'tan...

Devamını Oku
24.12.2012
Dünya Cemevi

Devamını Oku
17.12.2012
Tarzan Zor Durumda

Devamını Oku
10.12.2012
Kibir Korosu

Devamını Oku
03.12.2012
Sami Baydar'ın 'Dünya'sı

Devamını Oku
26.11.2012
Cumartesi Annem

Devamını Oku
19.11.2012
Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Devamını Oku
12.11.2012
Eskişehir'e Gidecek Olanlara Bazı Uyarılar

Devamını Oku
05.11.2012
Kırık Kalpler Müzesi

Devamını Oku
29.10.2012
Düşyazdım...

Devamını Oku
22.10.2012
Köşeden Köşeye...

Devamını Oku
15.10.2012
Split Işığı

Devamını Oku
08.10.2012
Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

Devamını Oku
01.10.2012
'Zamanın Farkında'

Devamını Oku
24.09.2012
Latife'nin Zeytin Ağacı

Devamını Oku
10.09.2012
Yeni Eylül

Devamını Oku
03.09.2012
Çocukluğun Ölümü

Devamını Oku
27.08.2012
Emirgân - Teşvikiye

Devamını Oku
20.08.2012
Yol Durumu

Devamını Oku
06.08.2012
Yazla Nişanlı

Devamını Oku
30.07.2012
Yaprak

Devamını Oku
23.07.2012
İki

Devamını Oku
16.07.2012
Yaz Diye...

Devamını Oku
09.07.2012
'Merdivende Üç Şair'

Devamını Oku
02.07.2012
Alican Geldi!

Devamını Oku
25.06.2012
Dün Hazirandı

Devamını Oku
18.06.2012
'Ama...'

Devamını Oku
11.06.2012
Anıların Uğurladığı

Devamını Oku
04.06.2012
Haftaya Haziran...

Devamını Oku
28.05.2012
Yaz Bir Şiir!

Devamını Oku
21.05.2012
Enis Batur'u Sevmek

Devamını Oku
14.05.2012
Eskişiir Eskişehir

Devamını Oku
07.05.2012
1'i Kırmızı...

Devamını Oku
30.04.2012
Salak

Devamını Oku
23.04.2012
Bir İstanbul Klasiği

Devamını Oku
16.04.2012
Köşeboşu

Devamını Oku
09.04.2012