Yaprak
Haydar Ergülen
Son Köşe Yazıları

Yaprak

23.07.2012 03:33
Güncellenme:
Takip Et:
\n

\n

\n

\n

Akşamdır. Adalar kendilerine bir anne arar gibi, usulca inen akşamı sarınırlar. Güz adasını bilmem ama, yazın da kışın da adaya çöken, aslında sis değil, onun mantosudur, battaniyesidir, uykunun armağanı bir sıcaklıktır ve yalnızca gözlerine değil, yüreğine doğru da üflenir. Adanın annesi gecedir. \n

\n

Dağların içinden geçerken her şeyini yitirebileceğini düşünür insan ve bu boşuna değildir. Bir daha bulmamak üzere üstelik. Zaten kaybedip de yeniden bulduğunu sandığın şey, asla aynı şey değildir. Bir şeyi kaybedersin, bulduğun şey başka bir şeydir. Yine de arar insan. Birbirinin içindeki insanı arar. Her şey benden ve tenden ibaret değildir, çünkü bir insan vardır tenden içeri. \n

\n

Acı, ruhun mu fiyakasıdır aşkın mı, bilemedim. Onların da arasında bir aşk var fakat, acıyla aşkın arasında. İmkânsız bir aşk diyelim. Aşk sanki insanın mutluluk, sevinç gibi gereksinimlerini ya da eksikliklerini gidermekten çok acıyı denemesi için icat edilmiştir. Aşkın mutluluğundan çok acısı sevindirir âşığı. \n

\n

Niyet. İşte nasibin yanına eklenecek bir sözcük daha. Bir zamandır, şiirin niyet olduğunu düşünüyorum, şiir niyetiyle yazıyorsan şiirdir. Tıpkı nasip gibi. İnsan duyar bunu, sezer, nasibim yok der ve çeker gider. \n

\n

Israr hastalığı diye bir şey var, önemli bir hastalık. En çok da insanın kendisine ısrar etmesi. Gecede ısrar etmek gibi, karanlık bir yolculuk. Gece bir salgın gibi yayılır ve ısrar, arzunun da önüne geçer, insanı kendisinden sızdırır. \n

\n

Nar. Eskiden kederin de ödünç olduğunu düşünen birisi için, hâlâ öyle düşünürüm, ama bu sevincin payına bir çoğaltma değildir, şimdi her şeyin nardan ödünç olduğunu düşünmek de sanırım kederle ve şiirle çelişmez. Her şeyi hem biricik olduğu için, tanem, bir tanem, hem de çoğul olduğu için, çok taneli, çoğulum, çoğalt beni, bizi diye sevmiyor muyuz? Bir ve çok, hem nar oluş, hem yar oluş.\n

\n

Adı olan şeylerden adsızlığa doğru gitmek. Bazen atlarla dolu bir nehir düşlerim. Atların su gibi aktığı. Yelelerinden terin, ağızlarından köpüğün hayat suyu gibi yayıldığı, havaya karıştığı bir nehir. Su gibi atlar, dalga dalga atlar, yeşil ile maviyi sağrılarında buluşturan atlar. Aşk olsun rengini suya da, hayata da, dünyaya da sunan her şeye, aşk olsun sese: Her ses bir renge yakışır.”\n

\n

Neyse başlıklı bir yazı yazmıştım çok zaman önce. İnsan bazen çoğaltmak hevesine kapılıyor, keşkeyi de yazsaydım, oysayı da diye de epey gönül gezdirmiştim harfler aleminde. Sonra belki tam da o sıralar şuna benzer bir incelik duymuştum: Ben öyle inceydim ki / bir yapraktan önce düşerdim”. Fazla ince mi gelmişti, aşırı yüklü mü her neyse, onu şöyle anımsıyorum şimdi, ikinci bölümünü: Bir yapraktan önce düşerdim size”. Düş ey yakın yaprak düş ince deftere!\n

\n

Nehirler boyunca... Bruegel tablosuna benzer bir söz söyleyebilseydim keşke, okuyan, Şu resme bak!deseydi, bazen isterdim bunu. Nehir yerine dere de olabilirdi, dere boyunca şiirler söyleyip, şaraplar içip, çimenlerle göz göze gelmek ve ağacın büyüklüğüne, gölgesinin hoşgörüsüne sığınıp kendini unutmak, kendini kendinde unutmak... Sırf unutmak için unutmak ey kış büyük yalnızlığını dünyanın. Kış yerine yaz. Dıranasın büyük yalnızlığını yıllarca büyülüdiye okuduktan sonra... Demek ki şiirlerle birlikte yalnızlık da büyürmüş!\n

\n

Esrik olmanın gölgesi eski anılardan yenilerine dek uzanır. Sanki bir ağaç gibi. Her zaman göğe yükselmez bazen de komşuluğa, iyiliğe, yakınlığa doğru açılır kendinden. Bir ağaç olmak, biraz da insanların birbirlerinin gölgesine sığınmasıyla anlaşılır. Tut beni, bana tutun, beni sıkı sar, dal, budak, gövde, diş, yaprak. Sarhoşluğun üzümden eski olması gibi.\n

\n

Sevmek. Unutmaya karşı bir savaş gibi. Bellek gibi. Yalnızca geçmişi değil, geleceği de anımsamak gibi. \n

\n

İyileşmek. İyilik adası. Çokluk. Nar tanesi. Birlik. Yakınlık. Sen gel bizi güzel vakitlere çıkar der gibi. İyileşmek ve iyileştirmek yakınlığa da sayılır, sevgiye de.

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Devamını Oku
21.03.2017
Üvey Sayfa

Devamını Oku
14.01.2013
Cemali Mektup

Devamını Oku
07.01.2013
ODTÜ 'Üniversite'dir!

Devamını Oku
31.12.2012
Mevlana'dan Yunus'tan...

Devamını Oku
24.12.2012
Dünya Cemevi

Devamını Oku
17.12.2012
Tarzan Zor Durumda

Devamını Oku
10.12.2012
Kibir Korosu

Devamını Oku
03.12.2012
Sami Baydar'ın 'Dünya'sı

Devamını Oku
26.11.2012
Cumartesi Annem

Devamını Oku
19.11.2012
Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Devamını Oku
12.11.2012
Eskişehir'e Gidecek Olanlara Bazı Uyarılar

Devamını Oku
05.11.2012
Kırık Kalpler Müzesi

Devamını Oku
29.10.2012
Düşyazdım...

Devamını Oku
22.10.2012
Köşeden Köşeye...

Devamını Oku
15.10.2012
Split Işığı

Devamını Oku
08.10.2012
Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

Devamını Oku
01.10.2012
'Zamanın Farkında'

Devamını Oku
24.09.2012
Latife'nin Zeytin Ağacı

Devamını Oku
10.09.2012
Yeni Eylül

Devamını Oku
03.09.2012
Çocukluğun Ölümü

Devamını Oku
27.08.2012
Emirgân - Teşvikiye

Devamını Oku
20.08.2012
Yol Durumu

Devamını Oku
06.08.2012
Yazla Nişanlı

Devamını Oku
30.07.2012
Yaprak

Devamını Oku
23.07.2012
İki

Devamını Oku
16.07.2012
Yaz Diye...

Devamını Oku
09.07.2012
'Merdivende Üç Şair'

Devamını Oku
02.07.2012
Alican Geldi!

Devamını Oku
25.06.2012
Dün Hazirandı

Devamını Oku
18.06.2012
'Ama...'

Devamını Oku
11.06.2012
Anıların Uğurladığı

Devamını Oku
04.06.2012
Haftaya Haziran...

Devamını Oku
28.05.2012
Yaz Bir Şiir!

Devamını Oku
21.05.2012
Enis Batur'u Sevmek

Devamını Oku
14.05.2012
Eskişiir Eskişehir

Devamını Oku
07.05.2012
1'i Kırmızı...

Devamını Oku
30.04.2012
Salak

Devamını Oku
23.04.2012
Bir İstanbul Klasiği

Devamını Oku
16.04.2012
Köşeboşu

Devamını Oku
09.04.2012