Bu yazı mavi kapak toplayarak geçirdim. Arada sarı, kırmızı, beyaz birkaç kapak da var. Kimi denizkabuğu toplar güne bir sunu diye, kimi küçük taşlar toplar kıyıdan, geçmişi, çocukluğu biraz deniz görsün diye.
\nBazı yazlar uzun anılar bırakarak çekilirler gölgeye. Gölge yoksulu yazları en iyi eylül anlar. Yarısı güneş, yarısı gölge olan eylül. Gölge: Karanlık güneş, karanlığın güneşi. Kara bir güneş olarak melankoli. İnsanın çocukluğunun geçtiği yer. İnsan bunu bazen unutur, eylül hatırlatır. Tıpkı ona da eylül olduğunun güzbirliğiyle hatırlatıldığı gibi.
\nBazı yazlar insan dışarıda kalır. Sözünden, gözünden, sesinden, düşünden dışarıda. Yazı bir yurt olarak bellemezsin ama, kendinden dışarı atıldığında, yurtsuz ve yersiz bir akşam gibi kapanırsın. Bazı yazlar geceleri açılır. Ve insan bütün ömrünü bir yaz gecesi rüyası sanır. Başka rüya yoktur oysa. Yazın rüyası kendisidir.
\nYaz diye bir rüyayı en iyi eylül yorumlar. Yaz artığı, göz artığı rüyalar için, kahve artığı bir eylül. Ey. “Bu benim anı artığı eski yüzüm.” Bunu da o “uzun çocuk” söylemişti, şiirini ve ölümünü eylülle bitiştiren ve bu dünyadan bir “Güzel Irmak” olarak akıp giden İlhan Berk.
\n“Güz Her Şeyi Bilir” diyen Hulki Aktunç’un sözcükleri güzle sınanmıştır elbette. Tıpkı “Yürüyoruz bütünlemeye kalmış bu sessizlikte” diyen Cemal Süreya’nın da güzdökümüne katılması gibi. Hepsi yazdan geçmiş şairler. Eylüle, güze yüzün olması için, yazdan iyi geçmelisin. Kendinden geçmenin iyiliğiyle.
\nEylüle çok şair var, eylüle borcu olmayan şair var mı? Eylüle, güze, sarıyaza, sonyaza. Şiir de bir borç ödeme biçimi olduğuna göre, anılara, çocukluğa, aşka, arkadaşlığa verdiğimiz sözü tutar gibi, borcumuzu öder gibi, ruhun iklimleri olan aylara da ödemek isteriz borcumuzu. En çok da yaza ve güze borçlanırız: “Bir gecede gittimdi hazirandan eylüle.”
\nBazı şiirlerin sessizliğe çekilmesi gibi, bazı şiirler de gölgeye çekilir. Orada bir zaman karanlık bir suda bekletilir ve karanlık terbiyesinden geçirilir. Böylece çıplak gözle şiir okunmayacağı da anlaşılmış olur, şiir karanlık bir yolculuktur, karanlığa yolculuktur, yarıgüz yarıkaranlık gözlerle okunur. Ruhta hiç gölge yoksa, şiir yazmanın da bir anlamı yoktur. Ruhun gölgesi gözlerde toplanır ve bir şiiri okumaktan yazmaktan önce, gölge diye bir şiir olmaya hazırlanır.
\n***
\nBu yazı mavi kapak toplayarak geçirdim. Kaç mavi kapak bir yaz eder? Gazoz kapakları toplasaydım çocukluğuma kadar gider miydim? Eylülde açık hava sineması hicranlı mı olur hülyalı mı? Altı ay bir güz gidince kendimizden kurtulur muyuz? Sanırım biraz daha mavi kapak toplamalıyım, sanki o zaman güze karşı mavi bir yüzüm olur.
\nYaz gözümüzü bürümüştür, herkesin gözü geçen yazlarda kalmıştır, gözlerimizi dolduransa güzdür, onu kendimizden bile korumamız gerekir. Defterde güz, anılarda göz dolduysa, insan da kendinden düşmeyi bilmelidir.
\nKendinden düşmeyi en iyi bilen Turgut Uyar’ın söylediği, eski eylülde, yeni eylülde, yolu yok hep tekrarlanacaktır: “Eylül toparlandı gitti işte/Ekim filan da gider bu gidişle/…” İnsanın kendinden düşmesi için kaç eylül gerekir ve eylül kaç şiir birden eder? Neden hep yazdırır kendini eylül? Cemal Süreya’nın “Yazmam Daha Aşk Şiiri” deyip aşkı yazmayı sürdürmesine benzer, kim ki “yazmam daha eylül yazısı” derse, herkesten ve bazen eylülden de önce o yazacaktır eylülü.
\n\n