Haydar Ergülen
Haydar Ergülen haydaree@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yol Durumu

06 Ağustos 2012 Pazartesi
\n

\n

Yolun üstünde deniz duruyor. Mavi bir gözyaşı gibi sevinçli. Sonsuzluğun şarabını kana kana içecek kadar hayat var yolda. Her şey akıyor. Yan yana. Dağlar, bağlar ve sular. İlk kez onlarla birlikte uzun uzun bir akışın içindeyim ben de. Adı yolculuk mu bunun? İki hacı. Değnekleri boylarından uzun, yollarından kısa. Birbirlerine tutunarak ilerliyorlar. Dağların, bağların ve suların çölü değil ama, şehir savurabilir onları, birbirlerinden de yollarından da. Şehirde savrulurlarsa diye üçüncü bir hacı gibi taşıyorlar yanlarında değneği. Uzun hacı: Bir çöl işareti değil, yol işareti. Ağustos birkaç yerinden güneş alıyor. Temmuzun güneşi gökten, ağustosun güneşi insandan. Şiirin insana düşmesi gibi. Şiirin bir insanda ışıması, şavkıması gibi çıkıveriyor güneş çok eski bir ağustostan. Gözlerin kamaşması, gönlün kamaşmasına dönüştüğünde beliriyor şiir. Ağustos birkaç yerinden şiir sızdırıyor. Bu sabah otel odasında kızım Nar İnsanlar hiç ölmese ne olur? diye sordu. Bir haftadır rüyalarımızı anlatıyoruz birbirimize, yolculuk rüyaları. Bu gece rüya görmek istemiyorum cümlesiyle uyumuştu. Sabah bu soruyla uyanınca irkildik. Neden sonra annesinin aklına pencereyi açmak geldi. Bir yanıt olarak mı? Yoksa 5 yaşındaki bir çocuğun erken sorusunu odadan ve yolculuktan uzaklaştırmak için mi? Yoksa hepimiz o soru karşısında çocuklar gibi korktuğumuz için mi? Her gün yollarda olmaktan yorulduğu, bıktığı için otel odasında kalmak istiyor Nar ve otel odasında kalır gibi dünyada uzun zaman oturmak istiyor. Yolculuk sorular da istiyor ama yanıtlarını istiyor mu, bilmem. Bu yazıyı yazıp yollayınca bavulları toplayıp ayrılacağız bu şehirden. Güneye, hep güneye akan hayat gibi, birbirlerinin güneyine karışan insanlar gibi biz de güneye hep güneye gideceğiz. Türkiyede olsak, güneye inmek derdik buna, ama biz pek inmezdik nedense. Güney, bir bengisu gibi. Arınmak, yunmak, yıkanmak, yenilenmek için midir güney duygusu hep? Yoksa artık güney kalmamış mıdır, yol duygusu değil sadece bir yön duygusu mudur güney? Nar bu gece rüya görmedi ya da bana anlatmadı, bana da sormadı ne gördüğümü. Dört şair gördüm bu gece rüyamda. Önce Seyhanı (Erözçelik) gördüm, uzun uzun konuştuk özlemle, hatta ben onu güldürecek pek çok şey söyledim, sonra da gidip sarıldım ona, Ölmedin değil mi, buradasın diye. Enis Baturu gördüm, rüya arşivinden eski rüya parçalarını yaz geceleri tekrar mı gösteriyorlar acaba, bu ağustos gecesinde, güney yolundaki rüyada, kışlık giysiler içindeydi. Ahmet Güntanı gördüm, küçük, tek katlı Anadolu evlerine benzer, aşı boyalı bir evi vardı, bir gözünde kendisi oturuyor bir gözünü bakkal yapmış, üstünde öyle yazıyordu. Sonra karşıdaki iki katlı, girişi merdivenli ferah evin kapısında Nilgün Marmara göründü. Nilgünün bir ilkokul fotoğrafı vardır, saçları örülü, önlüklü. O resmin Nilgünüydü, bakkala gidiyordu. Şiiri yarım anımsıyorum: Kendini çocukluğun saf akışına bırakmak / yiten bu işte.Bu rüyayı en çok rüya içindeki Seyhana anlatmak isterdim, o bir rüya yorumu yazardı buna. Yolda durup baktım, bunları gördüm rüyamda, rüya akıp gidiyordu gözleri dolu dolu yolcular gibi.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları