Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,
Haydar Ergülen
Son Köşe Yazıları

Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

01.10.2012 03:59
Güncellenme:
Takip Et:
\n

\n

Cahilden dünya, ezelinden ikrar Sözcükleri değiştir, görürsün değişen hiçbir şey olmayacak. Yürürden dağ de gönülden abdal. Tam burada bırakacakken bir ses işmar etsin, gönülçelen bir ses, gönülgezen bir huy, sen de gönlünü ona bırak. Ağız, el, göz, burun, kulak, altıncı duyu organı gönül. Birinciye gelmesi şart değil adam, öyle birinci, üçüncü, altıncı davası güdüp, abdalın sesine gücenik düşürmeyin.

\n

Abdalın küsmesinden ne olur, soyka gönül akşam burulur, biraz yorulur, sabahınan durulur. Bir yorulmaz Neşet emmi vardı, bir durulmaz, aha o da ne dağıysa anam, oraya gitti. Yürüre dağ, abdala gönül mü dayanır? Garip imiş, garasıfatlıyımış, ayağınızın türabı, gönüllerinizin hızmetkârıyımdermiş de millet birbirine bakarmış, ‘Bu Allahın garibi bu lafları nerden biliyor, nerden buluyor?dercesine. Okuması yazması var mıymış, beşten diploma mı almış?

\n

Bana da bu lafları söyletip yazdırıyorsunuz emme, benim aklım da başımda mı? Neşeti sorduğunuzu biliyorum, o kadarına aklım eriyor, hoş benim aklımdan kime ne fayda? Herkesin aklı almış yürümüş, yolu da geçmiş, akıl dediğin hiç öyle gönül filan dinler mi, gönülü de dağı da aşmış, gelmiş. Abdalın gönüllendiğine bakma öyle olura olmaza, vara yoğa, abdalda gönül çoktur. Yüzünü karartsa, gönlünü de kararttı derler, o sebepten abdalın içi dışından, gönlü de yüzünden okunur.

\n

Kara yazılı Neşetim vadesi yetip de Allah emri olunca bir tevatür bir kıyamettir koptu, bir kimse de çıkıp, milletin önüne düşüp demedi ki, Behey bulanıklar, muhterisler, tefeciler, yakışıksızlar, perdahlılar, matruşlar, goygoycular, malumatfuruşlar, çatalağızlılar, karadilliler, günoğulları, dışarlaklar, siz ne anlarsınız onun dediklerinden, çalıp söylediklerinden de daha demediklerini, henüz çalıp söylemediklerini tefsire kalkışırsınız!

\n

Vay Neşet ağam! Senin söylediğin sözlerin derinine, verdiğin avazların yüksekliğine, değdiğin gönüllerin cümlesine bakmayanlar, bakmaya gözü olmayanlar, baksa da gördüğünü anlayamayacak olanlar, aldılar sazı ellerine, kendileri çalıp kendileri dinlediler. Böylece senin deyişinle bu gıymatlı misafirlerin hepsi de seni kendilerinden bildiler. Bilsinler bunda ne kötülük var? Ne kötülük olabilir hemi de bir garibesahapçıkmakta? Çıksınlar da biraz da senin aslına baksınlar.

\n

Abdalın aslı yoldur, gönlü teldir. Tel koparsa ahenk ebediyen kesilir. Neşet de bir yol oğludur, yol sefilidir. Aşikâr olanı bilmezden gelmenin ne yararı var? Biz de mi dava güdelim, o bizden, o değil diye? Abdal yoldaki Alidir, Ali yolunda gidendir. Kazak Abdaldan Kaygusuza Pir Sultan Abdala abdalın yolu birdir, bellidir. Şimdi nasıl bedel ödetiyorlarsa abdala, eskiden de yolunun bedeli ödetilmiştir.

\n

Abdal bağıra bağıra gelmez, benlik, kimlik davası güderek yürümez. Kimlikten kinlik üretmez, yolu da halincedir dili de. Abdal bağırmıyor, kendi türküsünü çağırmıyor diye, onun inancı, kültürü, geleneği yok mu sayılacak, bu ne aymazlıktır, bu ne kibirdir? Öyleyse ben de kimliğimden, inancımdan, yolumdan kuşku mu duymalıyım? Aslında biz yokuz, böyle bir inanç, böyle bir kültür de yok, Bektaşiler yok, Aleviler de yok, onların yürür, gezer kolu abdallar da yok,Âşık Veyselden Arif Sağa, Ali Ekber Çiçekten Âşık Mahzuni Şerife, Sabahat Akkirazdan Âşık Şah Turnaya, Hacı Taşandan Neşet Ertaşa, cemiyle demiyle, sazıyla sözüyle, yüreğinin dili gönlünün teliyle, Alevi tasavvufunun büyük birikimini dillendiren seslendiren, deyişiyle, nefesiyle, semahıyla, gamdan neşeye gönül dağını kuranların hiçbiri de yok demektir öyleyse.

\n

Öyleyse gurban olduğum Neşet gelmiş anam, Neşet gelmişdiye, akrabaları geldiği için Eskişehiri bayram yerine çeviren komşumuz abdallar da yok, Keskinde Hüseyin dedemin eline uzanıp niyaz eden, Neşet Ertaşın Hacı Emmimdediği akrabası Hacı Taşan da yok Yalnızca devletin mezhebi var! Çok üzgünüm kara yaşlı Neşet emmi, gönül abdal, beni de ardından böyle bir yazı yazmak zorunda bıraktılar. Işık abdalları kılavuzun olsun.

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Devamını Oku
21.03.2017
Üvey Sayfa

Devamını Oku
14.01.2013
Cemali Mektup

Devamını Oku
07.01.2013
ODTÜ 'Üniversite'dir!

Devamını Oku
31.12.2012
Mevlana'dan Yunus'tan...

Devamını Oku
24.12.2012
Dünya Cemevi

Devamını Oku
17.12.2012
Tarzan Zor Durumda

Devamını Oku
10.12.2012
Kibir Korosu

Devamını Oku
03.12.2012
Sami Baydar'ın 'Dünya'sı

Devamını Oku
26.11.2012
Cumartesi Annem

Devamını Oku
19.11.2012
Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Devamını Oku
12.11.2012
Eskişehir'e Gidecek Olanlara Bazı Uyarılar

Devamını Oku
05.11.2012
Kırık Kalpler Müzesi

Devamını Oku
29.10.2012
Düşyazdım...

Devamını Oku
22.10.2012
Köşeden Köşeye...

Devamını Oku
15.10.2012
Split Işığı

Devamını Oku
08.10.2012
Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

Devamını Oku
01.10.2012
'Zamanın Farkında'

Devamını Oku
24.09.2012
Latife'nin Zeytin Ağacı

Devamını Oku
10.09.2012
Yeni Eylül

Devamını Oku
03.09.2012
Çocukluğun Ölümü

Devamını Oku
27.08.2012
Emirgân - Teşvikiye

Devamını Oku
20.08.2012
Yol Durumu

Devamını Oku
06.08.2012
Yazla Nişanlı

Devamını Oku
30.07.2012
Yaprak

Devamını Oku
23.07.2012
İki

Devamını Oku
16.07.2012
Yaz Diye...

Devamını Oku
09.07.2012
'Merdivende Üç Şair'

Devamını Oku
02.07.2012
Alican Geldi!

Devamını Oku
25.06.2012
Dün Hazirandı

Devamını Oku
18.06.2012
'Ama...'

Devamını Oku
11.06.2012
Anıların Uğurladığı

Devamını Oku
04.06.2012
Haftaya Haziran...

Devamını Oku
28.05.2012
Yaz Bir Şiir!

Devamını Oku
21.05.2012
Enis Batur'u Sevmek

Devamını Oku
14.05.2012
Eskişiir Eskişehir

Devamını Oku
07.05.2012
1'i Kırmızı...

Devamını Oku
30.04.2012
Salak

Devamını Oku
23.04.2012
Bir İstanbul Klasiği

Devamını Oku
16.04.2012
Köşeboşu

Devamını Oku
09.04.2012