'Zamanın Farkında'
Haydar Ergülen
Son Köşe Yazıları

'Zamanın Farkında'

24.09.2012 03:59
Güncellenme:
Takip Et:
\n

Güz okuması mı sayılır yoksa düpedüz güz kitabı mı demek gerekir, bilemedim. Güzün de yazın da bir kıymeti var tabii, olmaz mı; insan sanırım geçeni, kalanı en çok güzün düşünür, güzün kendisine acır. Yoksa kış çok zor geçer, insan kendine güzden bunca acıyıp merhamet duymazsa, kış uzar yüzyıl olur. Demek ki mevsimlerin tabiatının insanların haleti ruhiyeler üzerindeki etkileri de en çok güzleri ortaya çıkıyor. Fakat şu da unutulmamalı: İnsan kendisine hep acıyor, hiç merhamet duymuyor. Acıdığı kadar da merhamet duysaydı Bu cümlenin herkes için farklı bir devamı olduğunu düşünüyorum.

\n

Bir kitaptan söz edeceğim. Bir gazetenin kültür-sanat sayfasında yazan birinin böyle bir cümle kurması biraz tuhaf gelebilir, ama burası da kitap tanıtma yeri değildir. Birkaç kitaptan, bazılarından doğrudan, bazılarından dolaylı olarak söz ettim burada. Bazen denk düşer, bazen de şimdi olduğu gibi bu zamansız kitap nerden çıkıp geldi diye, düşünmezsiniz hayır, daha başka bir şey yaparsınız, şaşırıp kalırsınız. Kitabı okumaya başlayınca da anlarsınız ki, aslında bu da hayreti değilse de şaşkınlığı artırıcı bir şey olarak ayrıca övgüye değer, ama sanırım bazen yazardan önce, kitabın kendisi, yani her biri ayrı bir hevesle derlenmiş sözcükler, o hevese kapılarını açmış cümleler, bunları kat kat çıkacağına bir bahçe içinde görmeyi istemiş sayfalar, hem bu şaşkınlığın onu yanlış gözlerle de tanıştıracak olmasından duyduğu kaygıyla, hem de bu övgünün onun derdini boğacağı endişesiyle, bir de tabii yazarın da bundan mahcup, belki de rahatsız olacağı düşüncesiyle, diyelim, bunu istemez.

\n

Bazı kitaplar öyledir, şimdi öteki bazılar hangileriydi hatırlayamayacağım, ama bu kitabın daha ilk hikâyesi Müzik Hocasından başlayarak, zaten hepi topu da ikisi uzun, beş hikâye var kitapta; beş ömür, bir yandan da beş benzemez hayat var; söylediği şey, İster feyz al ister zevk al, ister rüyalan ister derde dal. Bu alıştığımız anlattığım senin hikâyendir klişesine hiç mi hiç benzemeyen bir şey. Doğrusu ne olduğunu da pek kestiremediğim bir şey. Derin bir boşluk içindeki yaşamları, yazarımız derin bir doluluk içinde anlatıyor desem, doğru ama uygun bir şey söylememiş olurum. Aslında belki de boşluk dediğim/dediğimiz halin insanın gerçek doluluk hali olduğunu sezdiren, hatta kafamıza vura vura anlatan hikâyeler bunlar. Okudum ve kitabın anafikri olarak şunu çıkardım: İnsanın boşluğu, her şeyin farkında olmasından. Nokta.

\n

İnsan her şeyi fark ettiği için, küçük büyük boşluklara düşüyor. İnsan yalnızca Zamanın Farkında değil, gerçi sırrımızı verdiğimiz zaman mahlukunun farkında olunca, hemen her şeyin de farkında olmuş sayılırız ya, yine de insanın en çok da kendisinin farkında olduğunun söylenmesi gerekiyor. Kendimizin, zamanın, hayatın, başkalarının, dünyanın bu kadar farkında olunca da, artık o boşluk gibi duran doluluğa da, düşmek değil, çarpmak kaçınılmaz oluyor. İnsan da kendisine bu kadar çarpsın artık değil mi? Değil.

\n

İnsanı kendisiyle yüzleşmeye, hesaplaşmaya iten, çağıran, sürükleyen kitaplar vardır. Bazen geçtiğimizi, çoğunlukla da geçemediğimizi buluruz onlarda, bazen de nerde kaldığımızı kestirmeye çalışırız. Hepsi de zor yaşanmışlıkların, güç zamanların, çetin koşulların, çileli hayatların sonucunda yazılmış, saygıdeğer, sevgideğer çabaların, emeklerin ürünü kitaplardır. Öyle etkilerler ki insanı, bazen yazan ya da anlatan kişiye, bunları bizim yerimize de yaşamış olduğu için teşekkür etmek gelir içimizden. Doğrusu bize yol gösterdikleri ve yaşanacak acıları, mutsuzlukları önledikleri için de bunu hak ederler. Onlara bir saygı duruşunda bulunuyor ve geçiyoruz.

\n

Bu kitap onlardan değil. Müzik Hocası ve Zamanın Farkında başlıklı iki uzun hikâyenin bize kendilerini ve başkalarını bir sohbet içinde anlatan kahramanları, boşlukla yer değiştiren doluluğu, yalanın bir gerçeklik olarak doğru gibi yaşanabileceğini, kişisel bir içdökümünün de okuru nasıl yaralayıp kendini suçlu hissettirebileceğini, sanki tuhaf bir düet yaparak gösteriyorlar. Şule Gürbüzün Zamanın Farkında” (İletişim) adlı kitabı ve özellikle andığım iki hikâyesi benim klasiklerim arasındaki yerlerini aldılar bile.

\n\n

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

Devamını Oku
21.03.2017
Üvey Sayfa

Devamını Oku
14.01.2013
Cemali Mektup

Devamını Oku
07.01.2013
ODTÜ 'Üniversite'dir!

Devamını Oku
31.12.2012
Mevlana'dan Yunus'tan...

Devamını Oku
24.12.2012
Dünya Cemevi

Devamını Oku
17.12.2012
Tarzan Zor Durumda

Devamını Oku
10.12.2012
Kibir Korosu

Devamını Oku
03.12.2012
Sami Baydar'ın 'Dünya'sı

Devamını Oku
26.11.2012
Cumartesi Annem

Devamını Oku
19.11.2012
Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Zorunsuz Âşıklama (Ya da Eskişehir)

Devamını Oku
12.11.2012
Eskişehir'e Gidecek Olanlara Bazı Uyarılar

Devamını Oku
05.11.2012
Kırık Kalpler Müzesi

Devamını Oku
29.10.2012
Düşyazdım...

Devamını Oku
22.10.2012
Köşeden Köşeye...

Devamını Oku
15.10.2012
Split Işığı

Devamını Oku
08.10.2012
Yürürden Abdal, Gönülden Dağ,

Devamını Oku
01.10.2012
'Zamanın Farkında'

Devamını Oku
24.09.2012
Latife'nin Zeytin Ağacı

Devamını Oku
10.09.2012
Yeni Eylül

Devamını Oku
03.09.2012
Çocukluğun Ölümü

Devamını Oku
27.08.2012
Emirgân - Teşvikiye

Devamını Oku
20.08.2012
Yol Durumu

Devamını Oku
06.08.2012
Yazla Nişanlı

Devamını Oku
30.07.2012
Yaprak

Devamını Oku
23.07.2012
İki

Devamını Oku
16.07.2012
Yaz Diye...

Devamını Oku
09.07.2012
'Merdivende Üç Şair'

Devamını Oku
02.07.2012
Alican Geldi!

Devamını Oku
25.06.2012
Dün Hazirandı

Devamını Oku
18.06.2012
'Ama...'

Devamını Oku
11.06.2012
Anıların Uğurladığı

Devamını Oku
04.06.2012
Haftaya Haziran...

Devamını Oku
28.05.2012
Yaz Bir Şiir!

Devamını Oku
21.05.2012
Enis Batur'u Sevmek

Devamını Oku
14.05.2012
Eskişiir Eskişehir

Devamını Oku
07.05.2012
1'i Kırmızı...

Devamını Oku
30.04.2012
Salak

Devamını Oku
23.04.2012
Bir İstanbul Klasiği

Devamını Oku
16.04.2012
Köşeboşu

Devamını Oku
09.04.2012