Hikmet Altınkaynak

Kalbimizi sevgiyle ve şiirle korumak...

14 Şubat 2019 Perşembe

Bugün 14 Şubat, Dünya Sevgililer Günü. Büyük bir kesimin coşkuyla kutladığı bir gün. İnsanları tüketime zorlaması nedeniyle, bu tür günlere karşı olanlar da yok değil. Olabilir. Aslında kalplerimizi sevgiyle doldurmak için gerekli. Çünkü sevmek, psikolog Maslow’a (1908-1970) göre, insanın en temel gereksinimlerinden biri. Ayrıca sevginin yılın bir gününde sevgililerce dile getirilmesinin ne sakıncası var ki! Tam tersine toplum ne çekiyorsa, zaten sevgisizlikten, insanların birbirini anlamamasından çekmiyor mu?
Sevgi deyip geçmemek gerekir. İngiliz bilim insanı, devlet adamı, yazar Francis Bacon (1561-1626) Sevgi Üstüne adlı deneme kitabında (çev. Akşit Göktürk, haz. Güven Turan, YKY, 2018) “Evlilikteki sevgi insanlığı doğurur, arkadaşça sevgi insanlığı yüceltir, uçarı sevgi ise bozar, bayağılaştırır” diye yazar, yüzyıllarca önce. Haksız mı? Hayır!
Yakın dönemde ünlü ruhbilimci, toplumbilimci Erich Fromm da (1900-1980) sevmeyi sanat olarak niteler. Sevme Sanatı adlı kitabında (çev. Yurdanur Salman, De Yay. 1967) bu duyguyu anlatır. Bunu kazanmak için de çaba gösterilmesi gerektiğini, bunun da zor olduğunu vurgular. Çünkü sevmek, kolay ve yalın bir şey değildir. Başarmak için de asla vazgeçmemek gerekir, der. Örnek olarak da edebiyatta, müzikte, resimde uzmanlaşmak için özel bir emek harcanıyorsa, sevmek için de emek harcamak gerektiğini söyler. Bu yapılırsa, kalbimiz korunur, diye ekler.
Mitolojideki öykülere göre, sevgi için neler yapmamış ki Tanrılar! Aynı şey bizim geleneksel aşk masallarımızda da vardır.
Öte yandan şairlerimiz, yazarlarımız sevgilerini dile getirmek için binlerce şiir, kitap yazmıştır/yazmaktadırlar. Bu şairlerimizden biri vardır ki onun sevgisini ve sevgilisini tüm dünya bilir. Sevgilisine yazdığı şiirleriyle, mektuplarıyla, küresel bir şair olmuştur. O şairimiz hepinizin bildiği gibi, Nâzım Hikmet’tir.
Nâzım Hikmet, bir kavga adamı olarak en güçlü şiirleri yazmıştır ama en güzel sevda şiirleri de onun kaleminden çıkmıştır. Ömrünün 13 yılını hapishane duvarları arasında geçiren Nâzım Hikmet’in yazdığı şiirler bu duvarları delerek, dilden dile ülkeden ülkeye dolaşmış herkesin ezberlediği şiirlere dönüşmüştür. Tüm seven kalplere güç ve direnç vermiştir.
Piraye’ye olan sevgisini 17 yıl şiirlere, mektuplara döker Nâzım Hikmet. Hapishaneden yazdığı son mektupta da “Ömrümün en güzel senelerini, en iyi eserlerini sana borçluyum. Onlar manen ve maddeten senindir” diye vurgular. Saat 21-22 Şiirleri’nde Piraye’ye şöyle seslenir:
“Ne güzel şey hatırlamak seni :/ölüm ve zafer haberleri içinden, / hapiste /ve yaşım kırkı geçmiş iken... //
Ne güzel şey hatırlamak seni :/bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin /ve saçlarında /vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının... /İçimde ikinci bir insan gibidir /seni sevmek saadeti... /Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının, /güneşli bir rahatlık /ve etin daveti : /kıpkızıl çizgilerle bölünmüş /sıcak /
koyu bir karanlık... / Ne güzel şey hatırlamak seni, / yazmak sana dair, / hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :/ ”
Sevgililer Günü’nüzü kutluyorum. Severek ve de Nâzım Hikmet’in ve tüm şairlerimizin sevgi şiirleriyle kalbimizi güçlendirelim, diyorum...

***

Teşekkür: Ansızın rahatsızlanan sevgili eşim Aysel’i, özel ilgi, bilgi ve sevecenliğiyle iyileştiren, Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Sayın Elif Altuğ’a yürekten teşekkür ediyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları