Hikmet Çetinkaya

Daidalos'un Dilsiz Saatleri...

08 Mayıs 2011 Pazar
\n

\n\n\n

Sağır bir günün ortasında, dilsiz saatlerin başındaydık belki... Belki söylencelerin tam ortasında Cevat Şakiri dinliyorduk.

\n

Hüzün ve tutku iç içeydi...

\n

O gece yıldızların altında Daidalosun iki ortağı Ünal Karakaş ve Bülent Karakaşla geçmiş zaman mevsimlerini konuşuyorduk.

\n

Genç bir kız, kemanıyla Mozartın bir yapıtını çalıyordu...

\n

Sanırım üç yıl önceydi...

\n

Mimar Ünal Karakaş, bin bir emekle Taylıeline o güzel yapıyı nasıl yapmıştı?

\n

Bir mimarlık şaheserini o zaman anladım, Ünalı dinlerken...

\n

Tüm Türkiyenin yapılarının öyle olmasını istedim...

\n

Zamanın genişliğinde fora edilen o sevinçler, çekilen acılar, yaşam ve tutku...

\n

Gözyaşlarında bir iz... Aydan bir şafak... Cana yakın bir gece...

\n

Küçük teneke fenerler sanki Daidalosun çatısında titriyordu...

\n

Galataportun, bankaların satıldığı, limanların özelleştirildiği bir Türkiyede güzel şeyler de oluyordu...

\n

Yorgo Seferisin dizelerini anımsamıştım o gece....

\n

Üç güvercin, alın yazımızı çiziyordu ışıkta.

\n

***

\n

Zamanı nasıl yakalar insan? Ölüm nedir? Sevgiyi nasıl çoğaltabiliriz?

\n

Bu sorulara bile yanıt vermedim...

\n

Sustum...

\n

Ulucanlar Cezaevi geldi aklıma, nice ölümler kıyımlar...

\n

12 Eylül günleri... Günde on kez İstiklal Marşı okutan, on kez Türküm, doğruyum, çalışkanım dedirten astsubay...

\n

Ben bunları Balçiçekin programını izlerken düşündüm...

\n

Robert Desnosun bir tümcesi geldi aklıma yazımı yazarken:

\n

Sen varsın, beklediğim feda edilmiş son gecede...

\n

Feda edilmiş salt geceler miydi?

\n

Nice arkadaşımızı feda etmiş, nice ölümler görmüştük biz...

\n

Baskılar!

\n

Yıldırmalar!

\n

YSK ve ÖSYMde yaşananlardan sonra şimdi sıra internete geldi...

\n

Baskıcı rejimlerin özelliğidir erişim yasağı koymak...

\n

Benim kuşağım hep yasaklarla büyüdü...

\n

Ve 2011 Türkiyesinde yine yasaklar başladı...

\n

Mehmet Aksoyun Karstaki İnsanlık Anıtına karşı Başbakanın o sözleri unutulacak gibi değildi:

\n

Kaldırın bu ucubeyi oradan!

\n

Baskıcı rejimler hep tepeden bakarlar... Kenan Evren de öyle bakıyordu...

\n

İlk işi Türk Dil ve Tarih Kurumunu kapatıp mallarına el koymak oldu.

\n

Şimdilerde ise darbecilerden hesap soracağızderken, Ahmet Şık, yazılmamış kitabı bombaolarak görüldüğünden Silivride...

\n

Alın size demokrasi ve özgürlük...

\n

Tepe tepe kullanın...

\n

***

\n

Özgürlüklerin giderek budandığı bir ülkede yaşıyoruz artık...

\n

Bunun farkındayız...

\n

Neredeyse üç yıl önce Daidalosta uzun uzun konuşmuştuk Bülent, Ünal ve Serdar Kızıkla...

\n

Ben Burhaniyenin dibindeki Taylıeli köyünü çok seviyorum... Oradaki gençleri... Hele hele köy kahvesinde maç izlemeyi...

\n

Tüm köylerimiz böyle olmalı...

\n

Uyanık...

\n

Olup bitenleri izleyen...

\n

Siz bu yazımı okurken ben yollarda olacağım... Belki Köyceğizde göl kıyısında ya da Datçada Mesudiyede...

\n

Sancılı bir toplum ne düşünüyor seçimler hakkında?

\n

Azgelişmişlik ve demokrasi...

\n

İnternete uygulanan sansür!

\n

Salt gençler konuşuyor, kimsenin umrunda değil.

\n

Bir ülkede gazeteciler tutuklanıyorsa, bini aşan gazeteci yargılanıyorsa Orhan Erinç gibi sormak lazım:

\n

Bu nasıl basın özgürlüğü söyler misiniz?

\n

***

\n

Bakın Taylıelinden girdik, Datçadan, Köyceğizden çıktık...

\n

Yazıma, Orhan Erinçin sözleriyle noktayı koyayım:

\n

Yargılanan ve tutuklanan gazeteciler gündeme geldiğinde Yargı görevini yapıyorsöylencesinin ardına sığınıp topu yargının üzerine atmak, artık inandırıcı gelmiyor.”

\n

Elbet gelmiyor...

\n

İktidarlar yasaları değiştirmiyor... Basın ve ifade özgürlüğünü önemsemiyor...

\n

Bunun adına azgelişmişlik denmez de ne denir?

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları