Birinci sanayi devriminin belirleyici teknolojisi; makineler, buhar gücü ve fabrika sisteminin oluşmasıydı (1760-1840). İkinci sanayi devriminin belirleyici teknolojisi; elektrik enerjisi, seri üretim, kimya sanayi, montaj hatlarıydı (1870-1914). Üçüncü sanayi devriminin belirleyici teknolojisi; bilgisayarlar, internet, mikro çipler, robot teknolojisi, otomasyon oldu (1970’e kadar). Günümüzde yaşadığımız dördüncü sanayi devriminin (Endüstri 4.0) belirleyici teknolojileri ise yapay zekâ, siber fiziksel sistemler, büyük veri, nesnelerin interneti, makine öğrenmesi, biyoteknoloji, 3D baskı, otonom araçlar olarak karşımıza çıktı. Marx’ın deyimiyle, “Yeni, daha yüksek üretim ilişkileri, bu üretici güçlerin gelişmesiyle birlikte eski toplumun bağrında filizleniyor.”
Kapitalist bir ekonomide büyümenin dinamiği, sermayenin (makine teçhizat, bilgi işlem donanımı, fabrikalar, altyapı vb.) ve emeğin miktarına bağlı olsa da bunların faktör verimliliğini artıran unsur, sahip oldukları teknolojinin (nesneleşmiş bilgi, beceri, eğitim, inovasyon, organizasyon vb.) gelişmişlik düzeyidir. Bu nedenle, büyümede vasıfsız emeğin verimliliği giderek düşerken vasıflı emeğin ve akademik meslek mensuplarının değer yaratma kapasiteleri hızla artıyor. Burada, özellikle doğa bilimlerindeki ve matematiksel ve uygulamalı bilimlerdeki gelişmelerin katkısını vurgulamak gerekir.
Ayrıca büyüme ve kalkınma aynı kavramlar değildir. Büyüme, bir ülkenin ekonomik üretim kapasitesinin (GSYH) artmasını ifade eden niceliksel bir göstergedir. Kalkınma ise büyümeyi içeren, gelir dağılımı adaletini, yaşam kalitesini, eğitimin ve sağlığın kalitesini, hukukun ve demokrasinin gelişmişlik düzeyini, temiz çevreyi, biyosferin korunması gibi niteliksel iyileşmeleri de kapsayan bir kavramdır. Büyüme var ama kalkınma yoksa, refah toplumun geneline yayılmamış demektir.
AKADEMİK MESLEKLERİN ÖNEMİ
Bu nedenle kalkınma hedefi olan devletlerin nitelikleri, genellikle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 2. maddesinde de olduğu gibi “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” olarak benimsenmiştir. Ancak bunun için birçok alanda bütünleşik bir ilerlemenin sağlanması gerektiği açıktır.
Ben sadece akademik meslek mensuplarının ve kurumlarının, bu süreçte ne kadar önemli olduklarına dikkat çekmek istiyorum. Bunlar: Mühendisler, mimarlar, mali müşavirler, avukatlar, doktorlar, eczacılar, diş hekimleri, veterinerler ve bunların oluşturduğu oda ve birlikleridir.
Bunun içindir ki bu meslek mensuplarının oluşturduğu kurumlar (odalar, birlikler) anayasanın 135’inci maddesine göre “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” olarak kabul edilmiş ve her birinin kendi meslek yasası ve tamamlayıcı mevzuatı bulunmaktadır.
TÜRMOB VE SEÇİM SÜRECİ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik (SMMM) ve Yeminli Mali Müşavirlik (YMM) mesleği de bu mesleklerden biridir. Ben de bir yeminli mali müşavirim. 1989 yılında yayımlanan 3568 sayılı yasayla; illerde 77 SMMM Odası ve 8 YMM Odası kurulmuş. Bu odalara kayıtlı 133 binin üzerinde meslek mensubu, 20 bin civarında stajyer meslek mensubu bulunmaktadır. Odalarımızın oluşturduğu birliğimiz ise Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirler Birliği’dir (TÜRMOB). Mesleğimizin ve mensuplarının kalitesi, ihtiyaçları, hak ve menfaatleri, gelişimlerinin sağlanması, birbirleriyle ve halkla olan ilişkilerinin etik ilkelere göre düzenlemesi vb. amaçlarla kurulan meslek odalarına ve meslek birliklerine de büyük sorumluluklar düşmektedir.
Mensuplarımız; kayıtlı ekonomiye, kamu finansmanına, mükelleflerin yasalara uyumuna katkı vererek, işletmelere ve ekonomiye ilişkin doğru ve gerçek mali bilgileri, mali tabloları ve raporları uluslararası standartlarda hazırlayarak, işletmelere doğru finansal ve yönetimsel danışmanlıklar vererek, sistemler kurarak, işletmelere değer katarken, ülkenin kalkınmasına da ciddi olumlu etkide bulunmaktadırlar. Faaliyetlerimiz sadece ekonomiye değil, ülkede sağlıklı bir hukuksal işleyişe, sorumlu, hesap verilebilir, şeffaf ve adil bir siyasete de zemin hazırlamaktadır.
Mayıs ve haziran aylarında odalarımız genel kurullarını yaptılar, yönetimlerini ve TÜRMOB delegelerini belirlediler. Ekimin 18-19’unda da TÜRMOB’un genel kurulu yapılacak. Seçimlere “Çağdaş ve Demokrat Grup” olarak giren meslektaşlarımın talebiyle, bu seçime TÜRMOB genel başkan adayı olarak girmeye ve sorumluluk almaya karar vermiş bulunuyorum. “Sürdürülebilir Ekonomi, Güçlü ve Güvenilir Meslek” vizyonuyla gireceğimiz bu seçimin sonucu ne olur, bilmiyorum. Ancak bu süre zarfında yazılarıma ara vereceğimi duyurmak istiyorum. Sonra ne olur, ona sonra bakacağız. Hoşça kalın...