Cennet ve cehennem yurdum - 2

05 Eylül 2021 Pazar

Büyülenmiş gibiyim, karşımdaki dağa ayın şavkı vurmuş ve en sevdiğim opera parçaları adeta uçarak bütün bir mekânı kucaklıyor. Dalıp gitmişim, bu bellek tuhaf bir şey, aklıma birden Alman yönetmen Werner Herzog’un Fitcarraldo filminden sahneler düşüyor. Filmin kahramanı opera tutkunu bir adam, bir opera binası yapmak için keresteye ihtiyacı var, teknesiyle Amazonlar’a geliyor. Ve tekne Amazonlar’da bin bir güçlükle ilerlerken o, yanında eksik etmediği gramofonla çok sevdiği ünlü opera sanatçısı Enrico Carusu’nun söylediği opera parçalarını hiç durmadan, saniye ara vermeden çalıyor, çalıyor. Carusu’nun sesi tüm Amazonlar’da yankılanıyor. Gerçeküstü bir sahne. Böyle inatçı adamlar var ve iyi ki varlar. Gerçek bir hikâye bu. 

Işıl, kendini çimdikle ve bugüne dön. Evet, daha önce de sözünü ettiğim Datça’da (Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi) UKKSA’dayım. Yaka köyünün dağ yamacına kurulmuş akademide bu kez açılış var. Akademinin seramik, heykel, resim işliklerinde çalışan, üreten sanatçıların sergileri açılıyor ve akademinin artık geleneksel hale getirdiği Yaşam Boyu Onur Ödülleri veriliyor. Akademinin avlusunda inanılmaz bir şenlik var. Yöre halkı, ödül alacak ve verecek dostlar neredeyse delice bir sevinç içindeyiz. Vallahi de billahi de sarılmak denen eylemin tadını çıkarıyoruz, epey zamandır yapmadık ya şimdi sevindirik olduk.

Festivalin adı, Knidos’un Sırrı. Altı kişisel serginin açılışı var. Resim Ertuğrul Ateş-Ali Düzgün, heykel Emel Vardar-Funda Tarakçıoğlu, seramik Ece Kazan-Mehmet Oral. Mehmet Oral’ın bana şaşkınlıkla bakan yavru fokunu ve Funda Tarakçıoğlu’nun en baba erkek denizatlarını pek bir beğendiğimi söylemeliyim.UKKSA Yaşam Boyu Onur Ödülü töreninde kadın dayanışması. Ben, Halime Güner rahat konuşsun diye ödül heykelini kapmışım, Filiz Erman mikrofunu tutuyor. Halime, tüm kız kardeşler adına konuşuyor.

Yaşam Boyu Onur Ödülleri ise öylesine isabetli seçilmişti ki tüm katılımcılar ödül alanları kucaklama isteğiyle dolup taştı. Ödül alanlardan Ekrem İmamoğlu ne yazık ki işleri gereği katılamadığı törene samimi bir mektup göndermişti. Pandemi döneminde başarılı yönetimiyle tüm dünyanın selam durduğu Yeni Zelanda’nın ödülünü Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton aldı. Yıllardır kadına şiddet, çocuk gelinler, kadına eşitlik programlarını başarıyla yürüten ve Uçan Süpürge Kadın Festivali’ni 24 yıldır tüm güçlüklere rağmen sürdüren Uçan Süpürge Yönetim Kurulu Başkanı Halime Güner ödülünü tüm ekip arkadaşları ve tüm kız kardeşleri adına aldı. Ödülü ona ben verdim ve ülkemizde kadın dayanışmasının bir neferi olarak çok onur duydum. Pandemi döneminde kahramanca savaşan sağlık çalışanlarına verilen ödülü Türk Tabipleri Birliği adına Prof. Dr. Hakan Erbay aldı. Bölgenin sevgilisi, gazeteci Esmer Alev Ekebaş’a da ödül verildi. Ödülünü alırken heyecandan titriyordu. Canım benim. Uzun yolculukların yazarı Nedim Gürsel bu ödülü hak ettiğini sevimli bir şekilde itiraf etti ve herkes onayladı. Ödül alacaklardan Görkemli Hatıralar yapımcısı Serhan Asker ne yazık ki programın sonuna yetişebildi, çok şey kaçırdığını söyleyebilirim. 

Ve sonra dağları taşları, gökyüzündeki ayı, tüm börtü böceği, zıplayan keçileri soprano Bilgül Su Arıç ve ona piyanoda eşlik eden Mehmet Arıç teslim aldı. İyi ki aldılar.

Cennetten usul usul çıkıp gelelim cehenneme. Bu ülkenin ender yetişen değerlerinden, sanatçılarından Ferhan Şensoy, “Pardon” diyerek aramızdan ayrıldı. Ben de durdum ve bir an Ferhan Şensoy’un bu ülkenin yaşamına, bizlere neler kattığını düşündüm. Sadece Ses (Ortaoyuncular) Tiyatrosu yeter. Tiyatroların tek tek kapandığı günlerde o inanılmaz inadıyla tiyatrosunu ayakta tuttu. Adeta cümle âleme haykırdı: “Beyoğlu’nda tiyatro yapılır!” Yaptı da. Ülkenin her yerinde tiyatro yaptı! Ne yazık ki ölen pek çok değerimizin uğradığı saygısızlığa o da uğradı. “Ulusalcıymış”, “haddini bilmeyen bir adammış”, “tuhaf davranışları varmış”. İşte cehennem bu! Yahu adamın bedeni bile henüz soğumamışken bu nasıl bir linç! Binlerce insanın, çocuğun, gencin hayatına dokunan biri için nedir bu düşmanlığınız.

Bunları düşünürken aklıma Can Yücel geldi. Onun da içkisi, yaptığı espriler sık sık gündeme geliyor. Ferhan’ınki de gelecek! Şiirler yazmışlar, binlerce kez oyun oynamışlar, sürüp giden faşizme karşı dimdik durmuşlar. Bunları nasıl unutursunuz? O cesur “Şahları da Vururlar”ı o cesur “Aşk Olsun Sana Çocuk Aşk Olsun” dizelerini nasıl unutursunuz ? 

Ne yazık ki artık şöyle düşünüyorum: Vasatın her alanda egemen olduğu günümüzde en zekiler, en yaratıcılar, en çok göze çarpanlar en çok kıskanılanlar oluyor. Bu böyle! Dünyaca ünlü müzikçi Theodorakis bile bizim vasat kıskançlığımızdan payını aldı. Ülkesi ise üç gün yas ilan etti. Bu da bize kapak olsun!

Ah unutmadan, cenneti süklüm püklüm terk ederken UKKSA’nın atom karıncaları, Nevzat Metin, Emine Özkarslıoğlu ve Filiz Erman Immich bana şu müjdeyi verdi: Eylül ve ekim aylarında bir heykel sempozyumu yapılacak. Heykellerin teması, yangınlarda yaşamını yitiren kahramanlar, ölen börtü böcek, çığlık atan kuşlar olacak ve yapılacak heykel onları gelecek kuşaklara anlatacak. Heykel 29 Ekim 2021 tarihinde yangının kararttığı Marmaris ormanlarında yerini alacak. Hadi başlayın dostlar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları