Mehmet Ali Güller

Amerikan düzeni çözülürken

08 Ağustos 2022 Pazartesi

ABD hegemonyasının ve kurallarını Washington’un yazdığı düzenin zayıflamasının iki önemli sonucunu yaşıyoruz uluslararası ilişkilerde:

1) Ülkeler arasında dolar yerine ulusal paralarıyla ticaret eğilimi güçleniyor.

2) ABD müttefiki ülkelerin, ABD’yle ilişkililerine ek olarak Çin ve Rusya ile ayrı ve bağımsız ilişki geliştirme eğilimi artıyor.

DOĞALGAZDA RUBLE KARARI

Erdoğan ve Putin’in 5 Ağustos’taki Soçi zirvesinden çıkan en önemli sonuç, ruble kararıydı. Daha zirve tamamlanmadan Rusya Federasyonu Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak basına müjdeledi: “Liderler, görüşmeler sırasında doğalgaz teslimatlarında kısmen ruble cinsinden ödemeye başlanacağı konusunda anlaştı.” (Sputnik, 5.8.2022).

Erdoğan da dönüş yolunda uçakta ayrıntılandırdı: “Sayın Putin’le ruble üzerinde mutabık kaldık. (…) Bir de Rusya’nın Mir kartı var. Şu anda bizim beş bankamız bunun üzerinden çalışmalarını sürdürüyor.” (AA, 6.8.2022). Böylece Mir ile SWIFT dışında da bir seçenek oluşturulmuş olacak.

Bu tablo pek çok ülke açısından, ABD’nin rakiplerini hatta müttefiklerini yaptırım kartıyla tehdit ettiği ve Çin’e ticaret savaşı başlattığı süreçle hızlanan bir durum aslında. Bir süredir Çin, Rusya, Hindistan, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan başta olmak üzere pek çok ülke, ABD’nin bu tutumuna karşı, ikili ticaretlerinde ulusal paralarını kullanma yolunu seçmeyi gündemlerine aldılar.

Nitekim bunlardan en önemlisi, Suudi Arabistan’ın yakın zamanda Çin’e sattığı petrolün ödemesinin Yuan ile yapılmasını önermesiydi. Suudi önerisinin gerekçesi daha da anlamlı; rezervinde Yuan bulundurmak. (Bu arada İsrail bile merkez bankası rezervine Yuan ekleme kararı aldı.)

ŞİÖ DAVETİ

ABD’nin Soğuk Savaş düzeni ilişkileri adım adım çözülüyor. AB bile ABD’den “stratejik özerklik” arayışındaydı bir süredir. ABD o çözülmeyi önlemek için Ukrayna krizini kullanıyor; Rusya’yı “doğrudan tehdit”, Çin’i “baş rakip” ilan ettirerek stratejik özerklik arayanları NATO’yla Atlantik’e çapalıyor.

ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan gibi müttefiklerinin ise eli daha rahat. ABD ile müttefiklik ilişkisini sürdürerek Rusya ve Çin’le de pek çok alanda önemli işbirlikleri yapıyorlar. S-400, ulusal paraların kullanılması, ŞİÖ ve BRICS adaylıkları örneğin...

Suudi Arabistan; Rusya’nın S-400 füze savunma sistemi ve Su-35 savaş uçaklarıyla ilgileniyor, ABD’ye karşı petrol piyasalarında Rusya ile işbirliği yapıyor, Çin’e petrolü Yuanla satmak istiyor, “BRICS Artı Diyaloğu” toplantısına katılıyor.

Türkiye bu konularda Suudi Arabistan’dan daha da ileride. Son olarak Erdoğan Putin’in Türkiye’yi eylülde Özbekistan’dan yapılacak ŞİÖ toplantısına davet ettiğini açıkladı. Türkiye BRICS üyeliğiyle de ilgileniyor.

ÇOK TARAFLILIK

Bu tablo karşısında iki itiraz dile getiriliyor: 1) Türkiye, ABD yerine Çin ve Rusya’ya mı bağımlı olsun? 2) Türkiye, dolar yerine ruble ve Yuan ile mi borçlansın?

Türkiye, ABD’ye de Çin’e de Rusya’ya da bağımlı olmasın elbette; tam bağımsızlık hedeftir.

Çin ve Rusya’yla iyi ilişkiler geliştirmek, Türkiye’yi görünür gelecekte bu iki ülkeye bağımlı yapmaz ama Türkiye’nin ABD’ye bağımlılığını azaltır. İşin püf noktası da burada: İttifak kaçınılmaz olarak bağımlılığı ve ittifakın hedefi olanlarla hasım olmayı getirir. Bunun tersi ise herkesle karşılıklı yarara dayalı dostluktur. ABD zayıfladıkça bu eğilim güçleniyor.

AMERİKANCILIK SEÇİM KAZANDIRMAZ

Elbette Erdoğan aynı zamanda seçim yatırımı yapıyor. Ama sonuçta, Çin ve Rusya’yla işbirliği Türkiye’nin çıkarları açısından yararlı ve doğrudur. Erdoğan da dünyadaki bu esas eğilimi saptamış ve onu kendi politik geleceğinin kaldıracı haline getirme kıvraklığı sergilemektedir.

Muhalefetin asıl görmesi gereken budur: Türkiye’de artık Amerikancılık yaparak kazanılabilecek bir seçim yoktur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları