Meriç Velidedeoğlu

Lozan’dan Lozan’a!

07 Ağustos 2020 Cuma

Değerli dostlar hemen hemen her yıl “24 Temmuz Lozan Günü’nü anmak, “Temmuz” ayı ile sınırlı kalmaz, Ağustos’a sarkar.

Bu yıl “31 Temmuz” günü, yazarımız Özlem Yüzak’ın, İstanbul “Büyükada”da geçen çocukluğunu, Ada’nın yerli halkı “Rumlar”ın çocuklarıyla birlikte yaşadıklarını, zaman zaman büyüklerin de katıldığı toplantıları anlatan, okuyanları o günlere götüren yazısıyla noktalanmıştı.

Ne var ki değerli dostlar, “Lozan” şu sıralarda yine konuşulan konular arasında; bilindiği gibi Yunanistan, Türkiye’nin Oruç Reis Araştırma Gemisi’nin Ege’de, Akdeniz’de Meis Adası’nın “180 kilometre” açığında yaptığı çalışmalarından rahatsız olmuş, ileri-geri konuşmaya başlamış, dahası “Doğu Akdeniz’deki araştırmalarımıza da dil uzatmıştı; bu tutumunu yer yer sürdürüyor.

Bu durumda zaferle sonuçlanan “Kurtuluş Savaşı”mızın ardından “Lozan”da başlayan barış müzakerelerinde (görüşmelerinde) Yunan Başdelegesi Venizelos’un daha ilk toplantıda (oturumda) yaptığı “itiraf”ı, komşuya anımsatmak gerekir.

Yunanistan’ın “Yunan Ordusu’nun İzmir’e çıkıp, Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemesinin ne denli büyük bir hata olduğunu anlatan Venizelos, bu maceraya Yunanistan’ın “kendiliğinden kalkışmadığını” özellikle vurgular. (22.11.1922)

Kuşkusuz dile getirmek istediği dönemin “Emperyalist Güçleri”dir, özellikle başı çeken İngiltere’dir. Bu durumdan, yapılan kışkırtmalardan şöyle söz edip değerlendirir. Venizelos, Lozan’da yapılan “Barış Görüşmeleri’nde:

Şüphesiz, Yunanistan için askeri üslerinin yüzlerce kilometre uzağında, Anadolu’nun içerisinde savaş sürdürmek bir ‘budalalık’ olmuştur!

Tarihte yerini alan bu açıklama, bu “itiraf”, bir ulus için oldukça üzücü olmalı...

Ne var ki, günümüzün Yunanistan’ı yine aynı doğrultuda yürümüyor mu? Ege’de, Akdeniz’de Türkiye’ye karşı sorunlar yaratabilmesi için gereken desteği “Avrupa Birliği Ülkeleri”nden (AB) aldığı açıkça ortada... Üstelik bu destek sık sık yapılıp açıklanıyor...

Böylece Yunanistan, şımartılıp şımartılıp kullanılıyor.

Bu durumdaki Yunanistan’a tarafımızdan gözle görülür elle tutulur bir uyarı açıkçası bir “ders” verilmesi gerekmez mi?

Düşünülemez bile buğday satın aldığımız ülkeler arasında yer alan Yunanistan’dan aldığımız buğdayın miktarı “tam altı kat” artmış...

Üstelik satın aldığımız buğdayı -hep söylendiği gibi- makarna yapıp dışarıya satmak (ihraç) için kullanmadığımız da ortaya çıkmış; doğrudan iç tüketimde, açıkçası “ekmek” için kullanıyormuşuz... (gazeteler (4.8.2020)

Eh, bu durumda Yunanistan -bir bakıma- “Velinimetimiz” yani “Besleyenimiz” olmuyor mu?

Gazeteler bağrış çığrış yazıyor, “Piyasalar yangın yeri!”; “Tarımdan Kopuş Hızlandı!”, “40 bin çiftçi tarımı bırakacak!”...

Çiftçilerin batık kredi miktarınır son bir yılda yüzde 23.8 artarak, 5.4 milyar TL’ye çıktığı bildiriliyor...

Bu haberleri okuyunca insan öylece kalıyor... Artık, “Ne olacak halimiz?” diye bile soramıyor... Çünkü bunların ardından gelen haber şöyle:

Devlet, hastaneler için aldığı dokuz bin (9.000) liralık tıbbi malzemenin parasını ödeyemedi, alacaklı şirkete ‘nakdimiz yok!’ yazısı gönderdi!..

Ne ki değerli dostlar, öyle insanı sarsacak bir durum yaşanmıyor, alıştık...

“Ayasofya” ile ilgili bir haber çok daha ilgi çekti; “Taliban Bayrağı’nın Ayasofya’ya Asılması” daha çok konuşuldu, haber yapıldı.

Fatih Sultan Mehmet’e ilginin sürdüğü şu sıralarda dönemin ünlü Fransa Kralı’na Fatih’in gönderdiği ünlü mektup da söz konusu edilse iyi olur; hem Erdoğan’a bir devlet başkanına yakışmayacak bir dille mektup yazan ABD Başkanı Trump’a hem de o mektuba gereken ağır bir yanıt vermediği gibi cevap mektubunu, Trump’ın ayağına dek götürüp veren Erdoğan’a...

Ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları