Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İnsanlığın, Ölmeden Önce Yüzleşmesi Gereken İvedi Gerçekleri
Vicdan, gerektiğinde kalleş ve ikiyüzlü de olabilen sanal bir organ.
Geçmişle yüzleşmenin hesabını yapmakta gösterdiği ustalığı, bugünün hesaplaşmalarında göstermiyor.
Kurnazlık yapıp, işi akla ve mantığa bırakıyor.
Kalbin altından beynin arkasına süzülüp içgüdüsel bir refleksle kendisini korumaya alıyor.
Zaman geçsin, sorumluluk gölgelensin, mesafe artsın, her şey geride kalsın... Anca o zaman kalbin altındaki yerine geri iniyor.
Vicdan, gerektiğinde politik ve dolayısıyla tehlikeli de olabilen bir organ.
Bu sayede:
Şu kadın, yağmurlu bir havada yerde sürünerek dilenen bacaksız başka bir kadının yanından, güle oynaya geçebiliyor.
Şu şoför, trafik ışıklarında durduğunda arabanın camına yapışmış çıplak ayaklı bir delikanlıyı bir el işaretiyle def ediveriyor.
Şu adamın kulakları, yemek yediği masanın yanı başında yere bırakılmış kir içindeki bir çocuğun zar zor üflediği flüte sağır.
Şu genç kızın gözleri çöp kutularından yemek toplayan yarı deli evsize kör.
Şu yaşlının kalbi, savaştan kaçıp gelmiş çocukların tehlikeli sokaklarda gece yarısı tiner koklayarak dolaşmasına dayanıyor.
Dünya, bizler gözlerimizle gördüklerimize katlandıkça daha da çirkin dönüyor.
Susuyoruz.
Daha önce de sustuğumuz gibi.
Sustukça sıra bize geliyor.
Daha önce de geldiği gibi.
Buna rağmen geçmişle yüzleşmekte gösterdiğimiz ısrarın zerresini bugünle yüzleşmekte göstermeye yanaşmıyoruz.
Sistem etrafımızdaki yoksulların ve tutunamayanların ve azınlıkların soyunu kırıyor.
Bizim kalbimiz hâlâ sapasağlam.
O kolektif suç, verdiğimiz ödünler yüzünden çağlardan çağlara yuvarlanarak ve tüm suskunları bünyesinde toplayarak büyüyor.
Biz onu eski zamanlara ait bir günah sayıyoruz; saygıyla yasını tutuyoruz.
Ama aynı günahı her gece yatağımıza yattığımızda ve her sabah kahvaltı sofrasına oturduğumuzda ve her sokağa çıktığımızda ve bize dayatılan değerleri sorgusuz sualsiz her kabul edişimizde ve hiç ama hiç isyan etmeyişimizde yeniden işliyoruz.
Soy, sadece savaş zamanları bir halkın başka bir halkı kendi çıkarları için kasten ölüme göndermesiyle kırılmaz.
Soy, barış zamanları insanların yanı başlarında, gözleri önünde, ayakları dibinde süren insanlık dışı hayatlara, kendi çıkarları için kayıtsız kalmasıyla da kırılır.
Yaşadığımız çağ, tutunamayanların soyunu kıran bir çağ.
Yaşadığımız çağ azınlıkların yok sayıldığı bir çağ.
Yaşadığımız çağ bizi yoksullukla tehdit eden bir çağ.
Tehdide boyun eğerek sistem dışı kalanı hep birlikte görmezden geliyoruz.
Ne sistemin paketleyip elimize tutuşturduğu standart ahlak ve vicdanla yetinmekten utanıyoruz ne de toplumsal geçerliliği olan bahaneleri bir madalyon gibi yakamızda taşımaktan...
Geçmişte yapılan hatalarla yüzleşmek evet çok önemli...
Bugün yapılmakta olanlarla yüzleşmekse ne yazık ki keyfekeder...
Bu yüzden her çıkmaza girişinde “Dünyayı ben mi kurtaracağım” diyebilen insanlığın, ölmeden önce yüzleşmesi gereken ivedi gerçeklerinin en başında kendi bencil tahammülü var.
Atalarının günahlarıysa en sonda.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi