Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ilısu'yu Soğutanlar
ÇEVRECİLER, arkeologlar, tarihçiler, sanatçılar, kısacası “kültürcü”ler çoğu zaman haklıdırlar ama, haklı davalarını savunmakta bazen yanlış davranıp başkalarının amaçlarına yarar durumlara kolayca düşebiliyorlar.
Ilısu’dan daha iyi örnek bulunamaz bu ikilem için.
Hasankeyf’in “kurtarılması” yönünde yapılması gerekenler yapılmış olsaydı, yine mutlaka yapılması gereken baraj da çoktan yapılmış olurdu. Daha doğrusu, kültürel açıdan haklı olanlar, barajı engellemek için harcadıkları çabayı ve vakti “Hasankeyf”in kurtarılması için harcasalardı, şimdiye kadar her iki konu da çözüme bağlanmış, başkalarının hesapları da suya düşmüş olurdu. Ne yazık ki, baraj yapımının en “kritik” sorunu sayılan dış borç ve yabancı teminat konusunu bu “başka hesaplar”la baltalamak isteyenler “şık” gerekçe olarak böyle kültürel nedenleri ileri sürmeyi daha “medyatik” buluyorlar.
Barajcılar, iktisatçılar, enerjiciler hiç “Hasankeyf önemsizdir” dediler mi? Arapça’da “Hısn Kayfa”, yani “kaya kale” denen yerin Roma, Abbasi, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan yapıtların değerini kimse yadsımıyor. Bunları kurtarma, taşıma ve saklama işleri, UNESCO’yu aynı çabaya ortak ederek dünyadan toplanacak bağışlarla çok önce başlayıp tamamlanmış olurdu.
Örnek mi? Yukarı Mısır’ın Nil üzerindeki Assuan Barajı dolayısıyla gündeme gelen Abu Simbel tapınaklarının tarihsel ve kültürel değeri Hasankeyf’tekilerden daha mı azdı? Tam tersine, Firavunlar döneminin o görkemli yapıtları, dev boyutlarıyla, bugün hâlâ hayranlıkla seyredilebiliyor.
Ama, vaktiyle oldukları yerde değil, baraj suyu dışına taşındıkları yerde.
Çünkü sert kayalara oyulmuş olan bu dev heykeller UNESCO’nun ve elli devletin katkıları sayesinde kırk yıl önce bile çeşitli teknik yöntemler denenerek kayalardan sökülüp 60-70 metre yükseklerde bir yerlere yeniden dikilebilmişti. Türkiye’nin Hasankeyf’çileri böyle bir kampanya başlatamazlar mıydı?
Üstelik böyle bir kampanya bu konudaki “başka” niyetlerin iyice ortaya çıkmasını kolaylaştırmış olurdu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu’nun o köşesine bir daha yerinden kımıldatılamayacak biçimde yerleşmesini, bölgenin ve insanların kalkınmasını, refahın cumhuriyetin emeğiyle sağlanmış olmasını, oralarda sözde bağımsız bir Kürt devletinin kurulmasına set çekilmesini istemeyenlerin niyetleri meydana çıkmış olurdu bu yoldan; Avusturya, İsviçre ve Almanya bankaları kötü niyetli lobilerin korkusuyla kendileri için son derece kârlı bir mali girişimin dışına kaçmazlardı. Türkiye de, GAP’tan sonra ikinci büyüklükte bir enerji kaynağından bunca yıldır yoksun kalıp petrole ve gaza bunca para dökmezdi. Projeyi soğutmanın asıl zararı bu.
Ülkeyi sevmek, geçmişinden daha çok geleceğini sevmekle olur.
Çocuklarını sevmek gibi.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası