Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Neredeeeen Nereye!

01 Mayıs 2014 Perşembe

Kişiler için de, ülkeler için de öyledir; itibarınızı tuğla tuğla döşersiniz, duvar duvar yıkarsınız.
Türkiye’nin uygar dünya sahnesinde yer alış süreci, kuruluşun da öncesinde kurtuluş günlerinden bu yana adım adım ilerledi.
Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda uluslararası ilişkiler yeniden yapılanırken kurulan Milletler Cemiyeti’ne Türkiye’nin üye olması gündeme geldiğinde, Atatürk’ün çevresinden bir kesim heyecanla, “Hemen başvuralım paşam” der. Atatürk de Türkiye’nin bağımsız bir devlet olarak dünya sahnesinde en etkili şekilde yer almasını istemektedir ama “Biz başvurmayalım” der, “onlar davet etsin.”
Kısa bir süre sonra davet gelir ve Türkiye de üye olur.
O günlerden bugünlere geldik...
Başbakan’ın diliyle söylemek gerekirse; neredeeen nereye!

***

Bugün hangi noktadayız?
12 yıllık AKP iktidarının genel bir özetini yapmak gerekirse; bütün dünyayı arkalarına alarak iktidara geldiler, şimdi tüm dünyayı karşılarına alarak devam etmek istiyorlar.
Her ikisi de Türkiye gerçeklerinin dışında. AKP’nin ilk yıllarını kısaca anımsatmak gerekirse; tüm dünya onlara hayrandı. Türkiye bu iktidarla birlikte reformlara doyacaktı. En geç 2013 yılında AB’ye tam üye olacaktı. Bunun gerçekçi olmadığını söyleyenler çağın dışında kalmış, statükoculardı. Özgürlükler çok hızlı gelişecekti...
Bu hava estirilirken iktidarın temsilcileri ülke ülke dolaşıyor, arada bir Türkiye’ye uğruyordu. Türkiye bir dünya devleti olmuştu. Birbirinden ayrı kalmış medeniyetler bu iktidar sayesinde buluşacaktı. Başbakan gözüne kestirdiği her uluslararası kuruma üye olmayı hak sayıyordu. Öyle ki bir ara hızını alamadı, Sosyalist Enternasyonal’e de kendilerinin daha uygun olduğunu söyledi.
Gelinen noktada AKP değil medeniyetleri buluşturmak, adeta medeniyetleri bozuşturmak yolunda ilerliyor. İçeride tüm kurumları ya çökerttiğini ya da kendi kulvarına soktuğunu düşünen Başbakan, dünyada da kendine ters herkesi hizaya getirmenin farz olduğu görüşünde!
Türkiye’nin her türlü olumsuzluklara karşın, artılarıyla eksileriyle oluşturduğu uluslararası birikimi tüketen AKP, bu “başarıyı” yakaladıktan sonra kendi devletini kurmaya girişti.
İçinden geçmekte olduğumuz sürecin özeti budur.

***

Yerel seçimler AKP’nin bu politikalarına karşı olan kesimleri bir doz daha karamsarlığa itti. Muhalif gazetelerdeki ortalama yüzde 10’luk tiraj düşüşünün başlıca nedeni bu. Ancak karamsarlığın yerleşmesine ve derinleşmesine izin vermemek gerekiyor.
AKP’nin her türlü yıkımına karşın Türkiye’de hâlâ buna direnenler olduğu gibi, direnme gücünü harekete geçirmeyen toplumsal kesimler de var.
Bunca zulme, dayatmaya, bayramları bile farklılıkları öne çıkarma günü yapma girişimine rağmen bu karanlığın yırtılacağı muhakkak.
1 Mayıs’ı bu duygularla kutlamalıyız. Bir haftadır vurgulamaya çalıştığımız gibi 1 Mayıs’ın alabildiğine gergin geçmesi için her şeyi yapan iktidara inat, başlıca hedef emeğin ve dayanışmanın kazanması olmalı.
Diyalektiğin dediği gibi; hiçbir sorun yoktur ki içinde çözümü de barındırmasın.
İktidarın kendisini çok büyük görüp etrafını da, hatta yıllarca birlikte yürüdüklerini de biçmeye girişmesi aynı zamanda çözümdür.
Bir güç ne kadar büyük olursa olsun, yalnızlaştıkça güçsüzleşir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Asgari ortalama ücret! 12 Aralık 2024
Atatürk bakışı gerek 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları