Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hırvatistan 28. Üye Oluyor
50 yıl önce başlayan Türkiye’nin AB serüveni, senaryosu ve senaristi bulunmayan absürd bir temsile benziyor. Aklıma gelen en yakın örnek, Pirandello’nun “Altı Kişi Yazarını Arıyor” temsili…
Belirsizliğin, anlamsızlığın, saçmalığın tavan yaptığı absürd tiyatronun simgesi sayılan Pirandello temsillerinde, karekterler nasıl gerçek yaşam ile rolleri arasında açmaz yaşarsa; Türkiye’nin AB serüveni de böyle: Ha bire çıkışını, yazarını, belirsizliğe mahkûm sonunu ve senaryosunu arıyor…
Pirandello’nun bir diğer absürd tiyatro örneği olan “Size Öyle geliyorsa Öyledir!” oyunundaki gibi veya…
Açılmayan fasıllar, açılıyormuş gibi sunuluyor; “Avrupacılık”/ “Avrupa uygarlığına” en aykırı aktörler, “reformcu Avrupacı” kontenjanından gazlanıyor…
Heba olan on yıl
“AB’ci görünüyorsak, öyleyizdir!” rüzgârıyla avunan AKP hükümeti, son 11 yılı -önceki hükümetler gibi- heba etti. O kadar heba etti ki, bugün 3 Ekim 2005’te birlikte müzakereye oturduğumuz Hırvatistan 28. üye olarak topluluğa katılıyor, Türkiye ise “Altı Kişi Yazarını Arıyor”un şaşkın karakterlerini andırıyor:
“Zavallı yavrucak, neredeyiz demek ister gibi, iri gözlerinle şaşkın şaşkın bakıyorsun!” diyen Pirandello’nun karakterleri gibiyiz tıpkı:
“Bir tiyatro sahnesindeyiz şekerim. Sahne nedir mi? Bir yer ki, orada gerçek olaylar canlandırılır, oyunlar oynanır. Şimdi biz de oyun oynayacağız. Felakete bak ki, burada her şey yalancıktan…”
Türkiye’nin AB oyununda da böyle “her şey yalancıktan”…
Başka ortakların oyunları sırayla sona ulaşıp gerçek olurken Türkiye’ninki hep “yalancıktan” kalmaya mahkûm bırakılıyor.
“Tarih için tarih” almakla başladığımız müzakere oyununda fasılları açmak için “tarih almak” noktasına geldik. Bu hezimet kamuoyuna “başarıymış” gibi sunuluyor.
Erdoğan; “Sıkıntı yok. Karar beklediğimiz yönde” diyor. Davutoğlu “Doğru yönde adım” buyuruyor. Avrupa ile başlı başına sorun olan Başmüzakereci Bağış “absürd tiyatro” geleneğini hedeften vuran bir replikle, 22. faslın şartlı tarihle açılma sözünü “Çözüm sürecine anlamlı katkı veren bir süreç oldu” sözleriyle karşılıyor!
Türkiye’ de bunlar yaşanırken Zagreb’in “Jelacic Meydanı”nda bu gece “mutlu sonla biten” AB süreci havai fişeklerle sonlanacak. AB ileri gelenleri, Hırvatistan bayrağının yanına Avrupa bayrağının çekilmesini bayramla kutlayacak.
Türkiye’ye benzer bir perspektif, görünür bir gelecekte sunulmayacak. Türkiye, Hırvatistan’la başladığı müzakereleri, Hırvatistan gibi bitirebilmek perspektifini çünkü AB güzergâhının, Zagreb’in yol haritasından ayrıldığı gün yitirdi.
Bunu Erdoğan’ın “Avrupa fatihi” olarak kutlandığı günlerde yazmıştım. Brüksel’den henüz yeni “müzakere tarihi alınmıştı”. “Ucu açık” olan çerçeveye rağmen, kamuoyu kararı kayıtsız olarak destekliyordu.
Bizim yol nasıl ayrıldı?
Katıksız “anti-Avrupacı” damgası yemek pahasına coşkuya hiç ortak olmamış ve o günden şu satırları yazmıştım:
“Bu bir Brüksel klasiği oldu... 63’te farklı çerçevelerde kurgulanan Atina ve Ankara anlaşmalarından sonra, Helsinki (zirvesinde) de AB aynı şeyi yapmış; bizimle ‘aday’ ilan ettiği diğer 12 ülkeyle ‘müzakere açarken’ Türkiye ile açmamıştı.
Şimdi de son anda kuyruğa giren Hırvatistan’la Türkiye’nin ‘müzakere çerçevesini’ ayrı tutmaya çalışıyor. 17 Aralık (2004’te) Türkiye’yi bekleyen en büyük tuzak budur: Türkiye’yi gene ‘izole etmek’ ve diğer aday Hırvatistan’dan ‘soyutlamak’... Bu yapıldığında; ‘özel statü’ ya da ‘özel adaylığın’ yolu açılmış olur...
Bunu nereden çıkardın diyenlere, taslak metinlerin 22. paragrafını dikkatle incelemelerini öneririm. ‘Hırvatistan’la Türkiye için düşünülen ‘farklı müzakere çerçevelerinin’ anahtarı (burada)… COREPER tutanaklarında da, konunun Brüksel’deki AB daimi temsilcileri tarafından tartışıldığını görüyorsunuz. ‘Özel statü’ cephesi; Fransa ve Avusturya ‘Hırvatistan’la Türkiye’ye aynı müzakere çerçevesi uygulanmasını sakıncalı’ buluyor.
Ortaklar bunun üzerine 22. paragrafa (iki ülkenin müzakere çerçevelerine farklı tanımlar) koyuyor. (Sağnak, Özel Statü Tuzağı 13 Aralık 2004)”
Hırvatistan’la sonra Lüksemburg’da müzakerelerin açıldığı 3 Ekim 2005 tarihinde, bu yaklaşım kesinlik kazanıyor. O zaman da “En Geyik Müzakere” başlıklı yazımda şunu kayda düşmüşüm: “Bitti! 17 Aralık kararları dahil olmak üzere, Helsinki’den bu yana tüm zirve kayıtlarında geçen, Ankara’nın çok önemsediği: ‘Türkiye, tüm diğer adaylarla eşit kriterlerde birliğe üye olmak hakkına sahiptir!’ cümlesi Lüksemburg’da yok. Tebahür etmiş...
‘Diğer adaylarla eşit kriter’, Türkiye için aranan şart değil artık. Türkiye’nin yolu, geçmiş genişlemelerden böylece artık ayrılmış ve ‘özel şartlar’ resmi belgelere geçmiştir. ‘Üyelere eşit muameleden’ geçen AB’nin en asli, en temel kuralı böylelikle çöpe atılmış ve Türkiye ile yeni bir gelenek başlatılmıştır. Ankara ile bundan böyle her türlü ‘özel şart’ konuşulabilir. Hayırlı geyikler!” ( Sağnak, 8 Ekim 2005)
Ankara ile “geyik” sürdürülürken sırada “müstakbel 29. üye” Sırbistan bekliyor. Hırvatistan AB saflarına katılırken Sırbistan da 1 Ocak 2014’te müzakerelere başlayacak.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği