Vay halimize!

Vay halimize!

29.05.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi artık tüm ipleri koparmış vaziyette, bu seçimi “millet ve düşmanları”nın, “milletin tek ve yegâne temsilcisi” olduğunu iddia eden iktidar ile mücadelesi olarak görüyor ve gösteriyor. Bu durumda bu ülkede demokrasi sadece sakatlanmış değil, demokratik mücadele yapılamaz hale gelmiş demektir. Bir partiye muhalefet edenleri düşman ilan etmek, partiyi devlet, millet, milletin bekası ile özdeşleştirmek, “parti- devlet”lerde olacak bir iştir. “Parti-devlet”in ne demek olduğunu ise izah etmeye gerek yok. Halihazırda Türkiye’de durum budur.
Yoksa, normal şartlar altında, bir iktidara karşı mücadele etmek gayri meşru ilan edilebilir mi? Muhalefet çevreleri iktidara karşı mücadele etmeyeceklerse veya muhalefet ettikleri ölçüde “millet düşmanı” ilan edilecekse, muhalefet ne için var veya olmasının ne anlamı var, kapatın partilerini olsun bitsin. Ha muhalefeti yasaklamışsınız, ha millet düşmanı, gayri meşru ilan etmişsiniz, ne farkı var? Artık, bırakın demokrasinin alanının giderek daha fazla daralmasını, artık demokrasi dediğimiz düzenin “asgari zemin”i sorgulanır hale geldi, muhalefetin varlığını hedef almak böylesi bir iştir.
Bunu anlamak için, profesör, akademisyen, düşünür, rüyasında Hegel ve Gazali ile tartışmaya dalmak gerekmiyor, sıradan biri olmak yeterli. Hal böyle iken, Cumhurbaşkanı bir yandan, “büyük düşünür” Başbakan diğer yandan, her gün meydanlarda muhalefeti gayri meşru bir zemine taşımaya çalışıyor, terör ile, çete kurmakla, millete düşmanlıkla suçluyor.
Tüm muhalif çevrelerin, iktidarı sorgulamak, iktidardan düşürmek konusunda “ortak” paydasının olması, çete kurdukları üçgen, altıgen olmaları demek değildir, bu normal bir demokratik düzende, son derece tabi bir durumdur, tabi olmayan bunun sorgulanması, yetmedi suçlanmasıdır. Her toplumda, muhalefet çevreleri birbiri ile anlaşmaz ama hepsinin hedefi iktidarı eleştirmek, zayıflatmaktır, bu hiç de olağanüstü bir durum değildir.

Neresi gayri meşru
Tam da bu nedenle, sadece iktidar partisini zayıflatmak için HDP’ye oy vermeye karar verenler de olabilir, bu insanlar sadece ve sadece demokratik bir seçim yapıyor, tıpkı eski vesayet sistemini zayıflatmak adına farklı görüşten çevrelerin, zamanında AK Partisi’ne çeşitli düzeylerde destek vermeleri gibi. Öyle değil mi? Hatırlarsanız, o zaman da bu ittifakı da, demokrasi mücadelesinin doğal bir sonucu olarak değil, “şer ittifakı” olarak görenler vardı, oysa demokrasi mücadelesi böyle bir şeydir. Şu an itibarıyla, demokrasi önündeki en büyük engelin iktidar partisi, onun siyasetleri ve zihniyeti olduğunu düşünen pek çok insan var, bunun neresi garip, neresi gayri meşru?
Hal böyle iken, 27 Mayıs’ın yıldönümünü, mevcut iktidarın ipe götürmeye çalıştığı iddiası için vesile yapmak neyin nesi? Kefen, şehadet edebiyatının, insanları muhalefet çevrelerine karşı mobilize etmek gayreti dışında, demokratik bir seçim ortamında ne anlamı olabilir? Herkes kefenini giyip, ortaya mı dökülsün? Neden böylesi bir atmosfer hazırlanır? Geçin demokrasiyi, böylesi bir ortam, bir toplum için tehlikeli bir istikamet çizmektir, demokratlık bir yana aklı başında bir siyaset çevresi böyle bir gidişi körükler mi?

İktidar amigoları
Cumhurbaşkanı ve Başbakan etrafında kümelenmiş bir kısım zevatın körükçübaşılığı yapması, böylesi dönemler için anlaşılır bir şey. Savruluş içindeki toplumlarda, kendi çıkarını her şeyin önünde gördüğü için mevcut iktidarlara amigoluk yapan, normal koşullarda rekabet edemeyeceği şahısları, fikirleri baskı ortamlarından istifade sindirmeye hevesli, başka koşullarda “adam yerine” konulamayacakların, böylesi çekişme ortamlarında sahne alma hevesinde olmalarında anlaşılmayacak bir şey yok. Anlaşılması zor olan, iktidar siyasetçilerinin bırakın demokrasiyi, asgari sorumluluk duygusundan bunca uzaklaşmış olması.
O kadar ki, demokratik zeminde siyaset yapmakta ısrar eden Kürt siyasetini, çatışmaya, gayri meşru zemine kaymaya itmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yetmiyor, “dinsiz”, “İsrail yanlısı” ithamı altında bırakmaktan çekinmiyorlar. O kadar ki, merkez siyaset çizgisindeki ana muhalefet partisini marjinal bir tanım içine hapsetmeye, tüm muhalefeti “vatan haini” konumuna düşürmeye çalışıyorlar.
Onlardan başka herkesi, millet-din-vatan düşmanı ilan etmekte, yani nefret objesi olarak tanımlamakta tereddüt etmiyorlar. Bırakın demokratlığı, insanda biraz vicdan, biraz hakkaniyet, biraz utanma hissi varsa bu noktaya gelmeden durur, düşünür. Bir de şunu düşünür, “bunca farklı türden insan neden bizden korkar, hazzetmez, bunların hepsi “yeminli düşman”, hain, huysuz uğursuz olabilir mi? Sadece biz ve her konuda haklı olabilir miyiz? Bu soruları kendine sormayan bir siyaset anlayışı sadece demokrasiden uzaklaşmış olmaz, sağduyudan, ruh sağlığından, vicdan ölçüsünden, hakkaniyet duygusundan uzağa düşmüş demektir. O halde, vay halimize!  

Yazarın Son Yazıları

‘Yeni devlet’

‘Yeni devlet’

Devamını Oku
07.08.2017
Müftü nikâhı ve İslami rejim

Müftü nikâhı ve İslami rejim

Devamını Oku
04.08.2017
‘Hans’ın ne dediği’

‘Hans’ın ne dediği’

Devamını Oku
31.07.2017
‘Evrim teorisi’

‘Evrim teorisi’

Devamını Oku
28.07.2017
Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Yeni Türkiye’nin tarih yazımı

Devamını Oku
24.07.2017
15 Temmuz’un anlamı

15 Temmuz’un anlamı

Devamını Oku
17.07.2017
15 Temmuz

15 Temmuz

Devamını Oku
14.07.2017
Parayla saadet olmaz

Parayla saadet olmaz

Devamını Oku
10.07.2017
‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

‘Adalet Yürüyüşü’ ve 15 Temmuz

Devamını Oku
07.07.2017
Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Rıdvan Bey, Katar ve diğerleri

Devamını Oku
03.07.2017
Katar krizi

Katar krizi

Devamını Oku
30.06.2017
Yine hüzünlü bir bayram

Yine hüzünlü bir bayram

Devamını Oku
26.06.2017
Adalet istiyoruz! (23.06.2017)

Adalet istiyoruz!

Devamını Oku
23.06.2017
Nerden başlasak nasıl anlatsak

Nerden başlasak nasıl anlatsak

Devamını Oku
19.06.2017
Katar’ın başına gelenler

Katar’ın başına gelenler

Devamını Oku
09.06.2017
ABD, Türkiye ve Kürtler

ABD, Türkiye ve Kürtler

Devamını Oku
05.06.2017
Toplum yorgunluğu

Toplum yorgunluğu

Devamını Oku
02.06.2017
Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti

Devamını Oku
29.05.2017
İki veda

İki veda

Devamını Oku
26.05.2017
‘Devrime hazır olun’

‘Devrime hazır olun’

Devamını Oku
22.05.2017
Kötü yönetim ve dış siyaseti

Kötü yönetim ve dış siyaseti

Devamını Oku
19.05.2017
‘Türbe, tarih, siyaset’

‘Türbe, tarih, siyaset’

Devamını Oku
15.05.2017
Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Fransız seçimleri ve demokrasi krizi

Devamını Oku
12.05.2017
İslamcılık, çirkin itiraf

İslamcılık, çirkin itiraf

Devamını Oku
08.05.2017
Yeni siyasi arayışlar

Yeni siyasi arayışlar

Devamını Oku
05.05.2017
Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Hindistan ziyareti ve İslamcılar

Devamını Oku
01.05.2017
Referandum sonrası Kürt meselesi

Referandum sonrası Kürt meselesi

Devamını Oku
28.04.2017
Nafile analizler

Nafile analizler

Devamını Oku
24.04.2017
Her şeye rağmen

Her şeye rağmen

Devamını Oku
17.04.2017
Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Son itiraz hakkımız, son kararımız Kesinlikle HAYIR!

Devamını Oku
14.04.2017
İslamcıların Suriye ile İmtihanı

İslamcıların Suriye ile İmtihanı

Devamını Oku
10.04.2017
Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Fırat Kalkanı; ‘zafer’ mi ‘hezimet’ mi?

Devamını Oku
03.04.2017
‘Vicdan ve adalet nöbeti’

‘Vicdan ve adalet nöbeti’

Devamını Oku
31.03.2017
En büyük tehlike (27.03.2017)

En büyük tehlike

Devamını Oku
27.03.2017
Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Dünya ve Türkiye; vahim vaziyet

Devamını Oku
24.03.2017
En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

En güzel evler, en iyi arabalar en kötü siyaset

Devamını Oku
20.03.2017
18 yaşında seçilme hakkı

18 yaşında seçilme hakkı

Devamını Oku
17.03.2017
‘Hollanda krizi’nin ötesinde

‘Hollanda krizi’nin ötesinde

Devamını Oku
13.03.2017
‘Erdoğan ve liderlik’

‘Erdoğan ve liderlik’

Devamını Oku
10.03.2017
‘Milli Kültür Şûrası’

‘Milli Kültür Şûrası’

Devamını Oku
06.03.2017