Yalan kampanyası

27 Mayıs 2023 Cumartesi

Güzel ülkemiz her gün yeni bir rekor kırılan bir ortama kavuştu. Ama ne yazık ki rekorları olumlu yönde kırmıyoruz. 

Geçenlerde yayımlanan bir istatistiğe göre aklınıza gelen tüm konularda, örneğin 2021’de 140 devlet arasında 126’ncı sıradaysak 2022’de 133 veya 135’inci olmuştuk. Saydam toplum olup olmadığımızda, yargımızın bağımsızlığında, medyanın ne kadar özgür olduğunda hep böyleyiz. Kısaca her gün daha dibe gidiyoruz. 

Lakin siyaset dünyasındaki seviyemizde ve özellikle seçim kampanyalarında kullanılan dil ve araçlarda bugünkü düzeye düştüğümüze ben 1950’den beri (o seçim dahil) izlediğim bütün seçimlerin hiçbirinde tanık olmadım. Üstelik cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan bir liderin rakibini seçmen gözünde küçültmek için, bile bile sahte bir videoyu kullandığını görmedim.

O rekoru da bu son seçimde kırdık. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun PKK’nin karargâhı olan Irak sınırları içindeki Kandil dağına gittiğini ve o terör örgütünün en önde gelen kişilerinden Murat Karayılan’la görüştüğünü gösteren sahte bir videoyu, muhtelif seçim konuşmalarında halka gösterdi ve CHP genel başkanının PKK ile işbirliği içinde olduğuna kanıt diye sundu.

Kılıçdaroğlu’nun buna yanıtı hayli sert oldu:

“Bir seçim kampanyasının bu kadar kirli, kötü, bu kadar yalana dayalı bir kampanya olduğunu hiç düşünmedik. Vicdanı olan bütün vatandaşlarıma soruyorum. Nasıl olur da ben Kandil’e gideceğim, ortak video düzenleyeceğiz? Hayatının bütün evresinde teröre karşı çıkan birisi için bu kadar ahlaksız, bu kadar düzeysiz bir şey nasıl yapılabilir? Sahte video üreten kişiye ne denir? Sahtekâr denir. Devletin cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir kişi nasıl sahtekârlık yapabilir? (...) Cumhurbaşkanı montaj yapamaz, montaja sığınamaz. (...) Efendim sen teröristlerle berabersin. Dün akşam TRT’de ne söyledi? Kandil’de ortak bir şeyler yapmışız. (...) Sözde kampanya yapmışız. Bu kadar ahlaksız, düzeysiz bir iş nasıl yapılabilir? (...) Keşke karşıma gelse, Allah’a inanıyorsan yemin et, derim. Niye iftira atıyorsun? (...) Bir montajı nasıl gösterirsin? Böyle bir rezalete nasıl izin verirsin? (...)”

Nitekim Kılıçdaroğlu, Erdoğan hakkında “tazminat davası” açtı. Talep ettiği bir milyon lirayı da “şehit çocuklarının eğitim bursu” olarak kullanılacağını açıkladı.

Aslında karşılaştığımız bu durumun sürpriz olduğunu söyleyemeyiz:

“Gezi” olayları sırasında Erdoğan’ın, “O olaylara karışanlar, çocuğu ile giden bir kadını taciz etmediler mi? Dolmabahçe Camisi’nde bira içmediler mi? Camiyi kirli pabuçlarıyla kirletmediler mi?” anlamındaki sözlerinin ve suçlamalarının tamamen asılsız olduğu ortaya çıkmadı mı? Buna rağmen Erdoğan’ın aynı sözleri söylemeye devam ettiğine tanık olmadık mı?

Dahası Erdoğan “CHP iktidara gelirse TOKİ’yi kapatacak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı lağvedecek” demedi mi?

Aynı Erdoğan’ın “Medya yalan yazıyor. Gerçekleri çarpıtıyor” iddiasıyla yasa çıkardığını ve bu yasanın yasakladıklarını kendisinin yaptığını bilmeyen kaldı mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir başka açıdan... 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları