Olaylar Ve Görüşler

100 YILLIK ONUR: Milli Kurtuluşun Gazi Meclisi - Av. Hüseyin ÖZBEK

23 Nisan 2020 Perşembe

Osmanlı Meclisi Mebusan’ının Milli Mücadele yanlısı tavrı işgalcilerin tahammül edemeyeceği bir şeydi. Mütareke İstanbul’unun kibirli işgalcileri, Saray gibi, Babıâli (hükümet) gibi kendileriyle uyumlu çalışacak bir meclis beklerken Misakı Milli (Milli Yemin) gibi kararlar da neyin nesiydi?

İngilizler, 16 Mart’ta Osmanlı Meclisi’ni basıp milletvekillerini tutuklayarak en ufak direnişi bile acımasızca yok etme kararlılıklarını gösterdiler. Birkaç ay yitirildikten sonra Mustafa Kemal Paşa’nın işaret ettiği noktaya gelinmiştir:
İşgal bölgesi dışında, Anadolu’nun bağrında emperyalist işgale karşı milli direnişin meşruiyet organını oluşturmak.

SONUNA KADAR MÜCADELE

Mustafa Kemal, yenilgiyi zafere, karamsarlığı umuda, teslimiyeti direnişe çevirmeyi bilen kaderin adamıdır. Onun kitabında vazgeçme ve teslimiyet yok, hangi koşul altında olunursa olunsun sonuna kadar mücadele vardır.

Meclisi Mebusan’ın faaliyetinin sona erişinin ertesi günü, 19 Mart 1920’de Temsil Kurulu Başkanı sıfatıyla vilayetlere, sancaklara, kolordu komutanlarına gönderilen tebliğ ile olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara’da toplanması çağrısında bulunacaktır: “Devlet merkezinin de İtilaf Devletleri tarafından resmen işgali, yasama, adli ve yürütme kuvvetlerinden ibaret olan milli devlet kuvvetlerini bozmuş ve bu durum karşısında görev yapmaya imkân göremediğini resmen hükümete bildirerek Meclisi Mebusan dağılmıştır. Şu halde devlet merkezinin dokunulmazlığını, milletin istiklalini ve devletin kurtarılmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek üzere millet tarafından olağanüstü yetkiye sahip bir meclisin Ankara’da toplanmaya daveti ve dağılmış olan mebuslardan Ankara’ya gelebileceklerin de bu meclise iştirak ettirilmeleri zorunlu görülmüştür.”

Bundan sonrası, Meclisi Mebusan’ın fiilen kapatıldığı 18 Mart ile Büyük Millet Meclisi’nin açılacağı 23 Nisan arası 36 gün sürecek akıl almaz bir yarıştır. O günün ulaşım ve iletişim olanaklarıyla bu kadar kısa sürede bir yandan yeni milletvekili seçimlerinin gerçekleştirilmesi, diğer yandan kara ve denizyollarının denetlendiği işgal İstanbul’undan çıkış olanağı bulacak milletvekilleriyle Ankara’da yeni bir meclis kurmak olacak şey değildir.

Saltanat koltuğunda kaderini işgalcilerin merhametine bağlamış bir halife sultan, Babıâli’nin (hükümet) başında İngilizci Damat Ferit’in olduğu İstanbul’dan hayır yoktur. Neler yapılacaksa Türk milleti ile yapılacaktır!

TÜRKÜ TÜRKE KIRDIRMAK

19 Mart ile 23 Nisan arası var olmakla yok olmak arasındaki sırat köprüsüdür. Yüzyılların sömürgecilik deneyimiyle İngilizler Anadolu’da beliren tehlikeyi endişeyle izlemektedir. Mustafa Kemal’in örgütlediği direnişin başarısının Birleşik Krallık’a çıkaracağı ağır faturanın, sömürgelerinde yol açacağı depremin farkındadır.

Milli direnişi, genişleyip kurumsallaşmadan yok etmek, kaynağında kurutmak için Ankara’nın devreden çıkarılması, meclisin toplanmasının kesinlikle önlenmesi gerekmektedir. En iyisi ve maliyeti düşük olan yöntem, yani Türkü Türke kırdırmak seçilmiştir! Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını kâfir ilan edip milleti kelle avcılığına çağıran Dürrizade fetvalarının, Anadolu’yu yangın yerine çeviren, Ankara varoşlarına kadar uzanan gerici, bölücü isyanların arka planı budur.

Damat Ferit’in Kuvayi İnzibatiye çeteleri, Dürrizade’nin cennet vaatleri, bol keseden dağıtılan İngiliz altınları, Milli Mücadele’nin meşruiyet dayanağı Millet Meclisi’nin açılışını engelleyemeyecektir. 335 vekilden 115’inin katılımıyla 23 Nisan’da açılan Meclis’le aslında yeni devlet kurulmuştur. Milli iradeyi yansıtan, yasama ve yürütme yetkilerine haiz, hukuk meşruiyetine dayalı TBMM’nin açılışıyla işgal İstanbul’unun güdümlü hükümetlerinin son meşruiyet kırıntıları da tarihin çöp sepetine atılmıştı.

TARİHSEL SORUMLULUK

24 Nisan’da oybirliği ile TBMM Başkanı seçilen Mustafa Kemal’in açış konuşması, bir askerin hukuk ve demokrasiye, millet iradesine gösterdiği saygının, verdiği önemin tarihi bir belgesidir.

Asker kökenli TBMM Başkanı’nın bu tarihi konuşması, kurulan yeni devletin diktayı, tek adamlığı değil, hukuk ve çağdaş demokrasiyi hedeflediğini göstermektedir:Meşru olmayan ve sorumlu olmayan kuvvetlerin baskısı ile milletin ve devletin bütün kuvvetlerini birleştirmek mümkündür. Ama bu sonuç devamsızdır. Bu birleştirmenin devamı mümkün değildir. Bu Meclis’in varlığı, her şeyden evvel, meşruluk ve sorumluluk esaslarının, milletçe itibar ve saygı görmesinin şart sayıldığına bir delildir. Şu halde yüksek Meclis’inizde birleşen yüksek millet iradesine dayanmak suretiyle meşruluğun ve yasallığın işlere hâkim kılınması şarttır.”

Açılışının 100. Yılında, Milli Mücadele'nin meşruiyet kaynağı Gazi Meclisi, Reis Paşa’sını, İstiklal madalyalı Gazi  vekillerini saygıyla selamlayalım. Bağımsızlığın, çağdaş demokrasinin,hukuk devletinin dayanağı Gazi Meclisin 100 yıllık onurlu mirasına sahip çıkmanın; iktidarıyla, muhalefetiyle bu gün çatısı altında bulunan vekillerin, yeminlerinin gereği olduğu kadar vicdani borçları olduğunun altını çizelim.

AV. HÜSEYIN ÖZBEK

Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları