14 Mayıs’ta ne olacak? Sevineceğimiz muhakkak. Milletçe olumlu bir değişimi gerçekleştirerek demokrasiye doğru önemli bir adım atacağız. Ancak unutmayalım ki o gün yönetim değişikliğini sağlayan en başat unsur hayat pahalılığı, enflasyon olacaktır. Toplumun ağır bir geçim derdine düşmesi, buna bir de deprem felaketinin eklenmesi, bu değişikliğe yol açacak. Artan hayat pahalılığı ve elim deprem felaketi olmasaydı yönetim değişmeyebilir, küçümsenmeyecek sayıda seçmenimiz mevcut sistemin sürmesi lehinde oy kullanabilirdi.

Demokrasiyle pek bağdaşmayan yönetimlerin, gelecekte ülkemizde belirmemesi için ne yapmamız gerektiğini de düşünmeliyiz. Yönetim değişikliğiyle ilgili sevinçlerimizin sürekli olması için yapılması gerekenleri tasarlamanın tam zamanı.

EĞİTİM SİL BAŞTAN

Okullarımızda, eleştirel düşünceyi, akılcı davranmayı, sorgulamayı öğreten bir eğitim uygulamalıyız. Bu konuda, çok başarılı bir eğitim sistemine sahip olan Finlandiya’dan esinlenmeliyiz. Bir zamanlar ormancılıkla geçinen İskandinav ülkesi Finlandiya’nın bugünkü gelişmişliğinin altında eğitime verdikleri önem, eğitimde yaptıkları devrim yatıyor. Başarısı kanıtlanmış bu sistem, günümüzde bütün dünyada “Finlandiya eğitim modeli” olarak anılıyor. Bu modelin başarısında, esneklik, özerklik, bireysel ihtiyaçların karşılanması, fırsat eşitliği, öğretmenin en üst düzeyde eğitimi, öğrenme ortamı ve eğitimde finansal destek gibi unsurlar öne çıkıyor. Bu modeli irdeleyip, ülkemizde uygulamak mümkün.

Ülkemizdeki eğitim sisteminin, sil baştan düzeltilmesi gerekiyor. Temel eğitimin ana direği olan öğretmenlik mesleğine önem verilip, herhangi bir maddi sorunu, geçim sıkıntısı olmayan, mesleğinde çok başarılı öğretmenler yetiştirerek başlanabilir bu modelin uygulanmasına. Finlandiya modelini örnek alarak eğitim sistemimizde yapacağımız kalıcı düzenlemelerle, öğrencilerimizi bilinçlendirebiliriz. Bu konuda bir adım daha atmalı, bir unsurdan daha yararlanmalıyız: Doğru eğitimin etkisini pekiştirmeliyiz.

DEMOKRASİYİ BENİMSEMEK

14 Mayıs’ta demokratik düzene geçecek bir Türkiye, saygın ve tümümüze onur verecek niteliğiyle, kıtalararası ticaret açısından önem taşıyan İpek Yolu’nun en elverişli geçit bölgesi olarak, Avrupa Birliği’nin ilgisini yeniden çekmeye başlayacaktır. AB üyesi olduktan sonra Balkan ülkelerinin nasıl geliştikleri bilinmektedir. Çağdaş ve etkin bir eğitimin yanında AB’nin her konuda yavaş yavaş benimsenecek kurallarına uymak da vatandaşlarımızın demokrasiyi benimsemelerini hızlandıracaktır.

PROF. DR. REHAT FAİKOĞLU