Gogol’ün çalınan paltosu Doç.Dr. Utku Yapıcı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Gogol’ün çalınan paltosu Doç.Dr. Utku Yapıcı

05.10.2018 08:03
Güncellenme:
Takip Et:

Gogol’ün 200. doğum etkinliklerinin Ukrayna ayağında Gogol neredeyse bir Ukrayna milliyetçisi, Rusya Federasyonu ayağında ise bir Rus milliyetçisi olarak yeniden tanımlanır. Gogol’ün halkçılığı iki tarafça da unutturulur.

Nikolay Vasilyeviç Gogol’ü çoğumuz “Ölü Canlar” ya da “Taras Bulba” adlı başyapıtları ile tanırız. “Palto”, “Bir Delinin Güncesi”, “Dikanka Yakınlarında Bir Köyde Akşamlar” gibi eserleri de Türkçe’ye çevrilmiş bir yazardır Gogol. Gogol’ü yazın dünyasında güçlü kılan unsurların başında, hayranlık uyandırıcı anlatımının yanında Ukrayna folklorunu yansıtmasındaki başarısı ve Dekabristler (Aralıkçılar) tarafından da desteklenen halkçı fikirleri bulunur.
Gogol, Ukrayna doğumludur. Doğu Ukrayna’da yer alan Poltava’ya bağlı Soroçinski’de 1809’da dünyaya gelmiştir. Ama Gogol, sadece Ukraynalı değildir; o, Ukrayna ile Rus kültürlerini ve aynı zamanda halklarını birbirine bağlayan sembollerin başında gelir. Gogol, özgün Ukrayna kültürünü eserlerine taşıyan Ukraynalı bir yazar olarak Rus dilinden vazgeçmemiştir. Sadece Ukrayna halkının kahramanlık hikâyelerini değil, “küçük insanların büyük hikâyelerini” de Rus okuyucuyla buluşturup, etnik kimlikler ötesi halkçı bir hassasiyetle birlik ruhunu zamanının toplumuna aşılamaya çalışmıştır. Tüm bunları yaparken, dalkavukluk düzeyindeki Batı hayranlığına karşı durmuştur.

Gogol, Şevçenko, Puşkin ve Dostoyevski
Gogol, çağdaşı iki büyük edebiyatçı ile karşılaştırılır genellikle. Birincisi “Ukrayna’nın milli şairi” olarak tanımlanan Taras Şevçenko’dur. Şevçenko, 1840 yılında yayımlanan Kobzar adlı başyapıtını Ukrayna dilinde kaleme almıştır. Günümüz Ukrayna milliyetçiliğinin bazı kolları bu yüzden Taras Şevçenko’yu Ukrayna milli kimliğinin esas taşıyıcısı olarak tanımlarken, Şevçenko’yla benzer bir hassasiyeti ondan farklı olarak Rusça anlatan Gogol’ü ötekileştirir.
Rus edebiyatının sembol isimlerinden olup “milli Rus şairi” olarak da tanımlanan Aleksandr Puşkin’in, çağdaşı Gogol ile karşılaştırılmasına da zaman zaman rastlanır. 1799 doğumlu olan Puşkin’in 1837’deki ölüm haberini alan Gogol’ün, onun hakkında arkadaşı Pletnev’e yazdığı mektup, Puşkin’i ve Gogol’ü daha iyi tanımamızı kolaylaştırırken, iki yazar arasındaki edebi ve kimliksel yakınlığı ortaya koyar. Puşkin’in ölümü hakkında şöyle yazar Gogol: “Rusya’dan bundan daha kötü bir haber alamazdım. Onun ölümüyle yaşama sevincimi tamamen yitirdim”. Puşkin, Gogol üzerinde derin izler bırakmışken, Gogol da Rus gerçekçiliğinin büyük isimlerinin düşünce yaşamlarını biçimlendirir. Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Gogol’ün “küçük yaşamları” ve “sıradan hayatları” çözümlerken toplumsal yaralara parmak basan “Palto” adlı eserine göndermede bulunarak “Hepimiz Gogol’ün Paltosundan çıktık” itirafında bulunur bir keresinde... Tüm bunlara rağmen Gogol, bazı etnik Rus milliyetçileri tarafından “Hokhol” (Ruslar tarafından Ukraynalıları tanımlamak için kullanılan küçültücü sözcük, Kozakların saç şeklini ifade etmek için kullanılır) olarak adlandırılmayı sürdürür.

Gogol’ün ölümü ve çalınan paltosu
Her ölüm acıdır. Gogol’ünki de... Gogol, ölmeden kısa süre önce Ortodoks rahip Konstantinovski’nin etkisiyle yazmakta olduğu Ölü Canlar romanının ikinci cildinin el yazmalarını günaha davetiye çıkardığı gerekçesiyle ateşe verir. Büyük acılar içinde henüz 43 yaşındayken 1852 yılında ölür.
Gogol’ün ölümünden 150 yıl kadar sonra Gogol tartışması hız kazanır. Viktor Yuşçenko’nun devlet başkanlığı yıllarında yükselen etnik Ukrayna milliyetçiliğinin etkisiyle Ukrayna’da Gogol’ün aslında Ukraynalı, Vladimir Putin’in yönetmeye kalkıştığı etnik Rus milliyetçiliğinin etkisiyle de Rusya’da Gogol’ün aslında Rus olduğu görüşleri sıklıkla seslendirilir.
2009 yılındaki Gogol’ün 200. doğum etkinliklerinin Ukrayna ayağında Gogol neredeyse bir Ukrayna milliyetçisi, Rusya Federasyonu ayağında ise bir Rus milliyetçisi olarak yeniden tanımlanır. Gogol, iki kimlik arasında uzlaşma sembolü olabilecekken, yaratılan iki farklı Gogol, iki kimlik arasındaki fay hatlarının derinleşmesine hizmet eder. Gogol’ün geniş paltosu, etnik kimlikler ötesi ortak bir kültürel sahayı yüceltmek için kullanılabilecekken, bu kez kesilip iki yeni dar milliyetçiliğe göre bir kez daha dikilir. Doğal olarak yeni paltolar, “Gogol’ün Paltosu” olmaktan çıkar...
Gogol’ün halkçılığı iki tarafça da unutturulur. İkonlaştırılmış, yüceltilmiş, ama yazdıkları unutulmuş bir Gogol vardır artık... O Gogol, gerçek Gogol değildir. Palto, hikâyedeki gibi çalınmıştır anlayacağınız. Gogol belki de paltosunun bir gün çalınacağı öngörüsüne sahip olduğu için kadim dostu Aleksandra Smirnova’nın bir mektubunda yöneltmiş olduğu soruya 24 Aralık 1844 günkü mektubunda şu yanıtı vermiştir: “Ukraynalı mıyım, Rus muyum? Kendimin ne olduğunu ben de bilmiyorum. Tek bildiğim şu: Ne küçük Rusluğun Rusluk, ne de Rusluğun küçük Rusluk üzerindeki tahakkümüne onay veririm”.

Doç.Dr. Utku Yapıcı Aydın Adnan Menderes Üni. Nazilli İİBF Ulus.İliş.Böl.

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025