Olaylar Ve Görüşler

Hakkımızı Kullanmalıyız - Can ERENOĞLU

30 Kasım 2020 Pazartesi

Sahil Güvenlik Komutanı olduğum 2005-2008 yılları arasında benzer durumlarla karşılaşan bir Komutan olarak, Türk Konteyner Gemisi Roseline-A'ya Avrupa Birliği(AB) Akdeniz Deniz Görev Kuvveti (EUNAVFOR MED) tarafından yapılan hukuk dışı ve düşmanca harekete ilişkin tespit ve değerlendirmelerim şu şekildedir;

Uluslararası hukuk gereği Bayrak Devleti izni ve Gemi Kaptanı rızası alınması kaydıyla açık denizde ticaret gemilerine müdahale edilebilecek suçlar şunlardır:

1.   Köle taşınması,

2.   Deniz haydutluğu,

3.   Uyuşturucu maddelerin ve psikotrop (asıl olarak merkezi sinir sisteminde etkisini gösteren ve beynin işlevlerini değiştirerek algıda, ruh hâlinde, bilinçlilikte ve davranışta geçici değişikliklere neden olan kimyasal maddelerdir.) maddelerin gayrimeşru trafiği,

4.   İzinsiz radyo yayınları.

AB Akdeniz Deniz Görev Kuvveti İrini Harekâtı kapsamında Roseline-A’ya yapılan ilk denetim değildir. Pek gündeme gelmese de;

   İlk müdahale, Türk sahipli ve Panama bayraklı MEDKON SINOP kargo gemisine, 21 Ekim 2020 tarihinde Bingazi’ye 135 mil mesafede Fransız firkateyni Latouche-Tréville tarafından yapılmış, aramada şüpheli bir şey bulunamamış ve geminin yoluna devam etmesine izin verilmiştir.

   İkinci müdahale, Suriye bandıralı CAPT AVEDA isimli ticari gemi sadece Türk limanından hareket ettiği için 25 Ekim 2020 tarihinde Tobruk’a 150 mil mesafede yine Fransız firkateyni Latouche-Tréville tarafından yapılmış, inşaat işlerinde kullanılacak çimento bulunmuş ve gemi serbest bırakılmıştır.

   Üçüncü müdahale, 21 Kasım 2020 tarihinde Mısır kalkışlı, Panama bayraklı SERRANO gemisine Tobruk’a 42 mil mesafede yapılmış ve denetim sonrası serbest bırakılmıştır.

AB’nin İrini Harekâtı kapsamında 22 Kasım 2020 tarihinde saat 10.30 civarında Türk bayraklı Roseline A konteynır gemisi, kendisini EU WARSHIP olarak tanıtan Alman Hamburg firkateyni (F 220) tarafından telsiz aracılığı ile sorgulanmış, Roseline A gemi kaptanı, boya malzemesi taşıdığını bildirmiştir. Durum derhal Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ve Ana Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi (MRCC/Ankara) ile Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na iletilmiştir.

KABUL EDİLEMEZ TAVIR

İrini Harekâtı’nın Roma Karargâhı’ndaki İtalyan komutanı, hukuk müşaviri kanalıyla; Türk bayraklı Roseline A adlı konteynır gemisine çıkmak için ülkemizin rızasını arayan bir mesaj göndermiş, bu mesajda; dört saat içinde rıza verilmediği takdirde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2292 (2016) sayılı kararı uyarınca, gemiye çıkılacağını” bildirmiştir.

Türkiye tarafından İrini Harekâtı Hukuk Müşavirliği’ne, Uluslararası hukuk uyarınca ülkemizin açık rızası olmadan Türk bayraklı gemilere çıkılamayacağı, dört saatlik bildirim süresinin Türk bayraklı gemiler bakımından uygulanamayacağı, zira Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme (SUA 2005)” uyarınca IMO Genel Sekreterliği’ne dört saat ölçütünü kabul eden bir bildiriminin bulunmadığı, bu yöntemle ülkemizin rızasının bulunduğunun varsayılamayacağı” bildirilmiştir.

Bu mesajlarımıza rağmen İrini Harekâtı’nın Denizdeki Taktik Komutanı Yunan Tuğamiral Theodoros Mikropoulos’un emri ile Saat 18.00 civarında Alman Hamburg firkateyni tarafından bayrak devleti izni ve gemi kaptanının rızası olmadan FAST ROPE olarak isimlendirdiğimiz helikopterle Sualtı taarruz timleri ve özel harekât timlerinin gemiye çıkmaları tarzındaki bir operasyonla 5 Alman Özel Kuvvet askeri tam donanımlı ve silahlı olarak Roseline A’ya çıkarılmıştır.

Alman askeri tim personeli gemiye çıktığında gemi personeline doğrudan suçlu ve terörist muamelesi yapmış, zor kullanarak ellerini başlarının üstünde tutturmuş, reddedenleri itelemiş, gemi kaptanı dahil tüm personelin cep telefonlarını toplamış, gemi personelinin Türkçe e-posta ya da WhatsApp yazışmalarına izin vermeyerek iletişim özgürlüklerini gasp etmişlerdir.

DÜŞMAN HUKUKU

Bu hukuk dışı düşmanca hareketler üzerine, İrini Harekâtı Hukuk Müşavirliği’ne yeni bir mesaj gönderilerek, Geminin denetime tabi tutulması konusunda bayrak devleti olarak rızamızın bulunmadığı, bu durumu protesto ettiğimiz, denetime hemen son verilerek geminin yoluna devam etmesine izin verilmesi, zarar görebilecek gerçek ve tüzelkişilerin, yetkisiz ve güç kullanılarak gerçekleşen bu denetimden doğabilecek zarar ve kayıplara karşı her türlü tazminat hakkının saklı tutulduğu” bildirilmiştir. Roma Büyükelçiliğimiz tarafından da AB makamları nezdinde girişimde bulunmuştur.

İrini Harekâtı Hukuk Müşavirliği’nden 23 Kasım 2020 saat 02.00 sularında alınan yanıtta, BMGK 2292 (2016) sayılı karar uyarınca gemide denetime başlandığı iddiası yinelenmiş; ancak, ülkemizin bu konuda rızasının olmadığı ve denetimin durdurulması yönündeki talebi dikkate alınarak denetimin durdurulacağı ve geminin güzergâhına devam edebileceği” bildirilmiştir. Denetim 23 Kasım 2020 saat 02.00 civarında sonlandırılmış ve olumsuz hava şartları nedeniyle bu saatten sonra denetim yapılmaksızın beklenerek Alman askeri personeli 09.30’da helikopterle ayrılmıştır.

Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme (SUA 88)” Türkiye tarafından 1998 yılında onaylanmıştır. Bu sözleşmeye 2005 yılında eklenen protokol (SUA 2005) de 2009 yılında onaylanmıştır.

TÜRKİYE KARŞITI İTTİFAK

SUA 2005 Protokolü’nün 8 bis maddesi 5 (c) (ıv) paragrafında yer alan Talepte bulunan taraf, bayrak devletinin açık yetkilendirmesi olmadan gemiye çıkmayacaktır” denmektedir.

Açık denizde müdahale için her bir olayda bayrak devletinin açık rızasının alınması şarttır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları bile bu şartı ortadan kaldıramaz.

Kendisinden böyle bir arama izni talebinde bulunulan bayrak devleti bu talebe dört ayrı şekilde cevap verebilir;

1.    Bayrak devleti talepte bulunan devlete, gemiye çıkma konusunda açıkça yetki verebilir,

2.    Veya gemiye çıkma ve aramayı kendi kolluk kuvvetleri ile yapabilir,

3.    Veya talep eden devletle beraber bu işlemi gerçekleştirebilir,

4.    Ya da gemiye çıkma yetkisi vermeyi reddedebilir.

Gemiye çıkma yetkisinin kullanılması Bayrak Devletinin IMO(Uluslararası Denizcilik Teşkilatı) Genel Sekreterliğine bir ön bildirimde bulunmasına bağlıdır. Bu bildirim “Geminin uyrukluğunun teyit edilmesinden itibaren ve arama talebi mesajının bayrak devleti tarafından "alınıp anlaşıldığının bildirilmesinden" itibaren 4 saat içinde Bayrak Devleti herhangi bir cevap vermemişse talep eden devletin gemiye çıkmak dâhil kendisine bu çerçevede tanınan hakları kullanabileceğine” ilişkindir.

Türkiye IMO Genel Sekreterliğine önceden bu yönde bildirimde bulunmadığından, reddedilmesine rağmen Boarding yapılması(Denetim için gemiye asker çıkarılması) hukuk dışıdır ve düşmanca bir harekettir.


Ayrıca SUA Sözleşmesi’nin 8’inci maddesi gereğince bir suç işlendiğine inanmak için makul nedenler olmalıdır.” Nedenlerin makul olup olmadığı nasıl bilinecektir? Biz benzeri arama izni taleplerinde bayrak devletine makul nedenlerin neler olduğunu somut kanıtlara dayalı olarak ve karşılıklı görüşmelerle bildiriyorduk.

Türk bayraklı bir ticaret gemisine yönelik son düşmanca hareketin Taktik Komutanının Yunan olmasına rağmen, Operasyon Komutanının İtalyan Tuğamiral Fabio Agostini ve Operasyon Komutan Yardımcısının da Fransız Tuğamiral Jean-Michel Martinet olduğu; Almanya'nın talebi ile Oruçreis araştırma gemisinin iyi niyet gösterisi olarak ve NAVTEX iptal edilerek geri çekilmesi esnasında Yunanistan ile Mısır'ın Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma anlaşması imzalaması, PKK Terör Örgütünü korumak için uyguladığı ambargolar ve benzeri tehditler dikkate alındığında, Almanya’nın güvenilir bir müttefik olmadığı unutulmamalıdır.

İrini Harekâtında denetim yapılan dört gemiden üçünün Türkiye limanlarından çıkışlı, birinin Türk sahipli yabancı bayraklı ve Roseline-A'nın da Türk bayraklı olduğu dikkate alındığında İrini Harekât Merkezi ve EUNAVFOR MED’in teşkilinin tamamen Türkiye'ye yönelik olduğu ve başta Yunanistan ile Fransa olmak üzere Almanya ve İtalya'nın, Türkiye’ye karşı bir ittifak oluşturdukları aşikârdır.

İrini Harekâtı’nın amacı tamamen siyasidir. AB, hiç haddi olmamasına rağmen Türkiye’yi, Ya Akdeniz’de, Libya’da, Ortadoğu’da ve Kafkaslar’da bizim çizgimize geleceksiniz, ya da bu tip olaylara ve hatta daha ciddi yaptırımlara maruz kalacaksınız” mesajı vererek tehdit etmektedir. Emperyalistlerin tetikçisi, tarihten ders almayan şımarık çocuk Yunanistan’a da yine elma şekeri verilerek kandırılmaktadır.

KARŞILIK VERİLMELİ

Bu hukuk dışı ve düşmanca hareket içeren operasyonlarla Türkiye’ye hukuken benzer şartlarda bir operasyon icra hakkı verilmiştir. Hatta Alman askerlerin Bayrak Devleti izni ve Gemi Kaptanının rızası olmaksızın FAST ROPE olarak isimlendirdiğimiz silahlı, tam donanımlı Sualtı Taarruz Timleri ve Özel Harekât Timleri operasyonu yöntemiyle helikopterle gemiye çıkmaları, zor kullanmaları, gemi personeline karşı davranışları, suçlu muamelesi yapmaları, cep telefonlarını toplayarak iletişim özgürlüklerini kısıtlaması dikkate alındığında bize misliyle mukabele hakkı bile tanınmıştır.

AB son zamanlarda Türkiye’yi öngörülemeyen müttefik olarak tanımlamakta ve neredeyse Türkiye’yi tehdit olarak görmektedir. Türkiye meşru hak ve çıkarlarını korumakta kararlı oldukça da AB üzerimize yönelik baskılarını artırmaktadır.

Türkiye AB’nin tehditlerine karşı tahriklere kapılmamalı, asla taviz vermemeli, geri adım atmamalı, İrini Harekâtı’nın sonlandırılmasını talep etmeli, yapılacak deniz nakliyatının imkânlar nispetinde denizden güvenliğini sağlamalı, başta ekonomik gücü olmak üzere tüm milli güç unsurlarını dikkate alarak acele etmeden siyasi iradenin onayıyla gerektiğinde angajman kurallarımızda yer aldığı üzere düşmanca hareketlere aynı biçimde hareketle cevap vermeyi de içerecek şekilde ve benzer şartlarda mutlaka karşılık vermelidir.

(E) KORAMİRAL CAN ERENOĞLU

11. SAHİL GÜVENLİK KOMUTANI VE 26. GÜNEY DENİZ SAHA KOMUTANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları