Olaylar Ve Görüşler

Meslek Odaları Özerk Kalmalıdır - Doğan HASOL

13 Temmuz 2020 Pazartesi

İktidar, Meslek Odaları ve Barolara ilişkin olarak yeni kararlar ve yasal düzenlemeler yapmak eğiliminde. Bu kuruluşlar Anayasa’da da yeri olan, kamu kurumu niteliğinde, tüzel kişiliğe sahip özerk kuruluşlardır.

Görevleri, mesleğin ilkelerini ve doğrularını belirlemek ve onların doğru uygulanmasını sağlamaktır. Eleştirileri, iktidarların hoşuna gitmese de bu, onların normal kamusal görevidir. Ne var ki çoğu kez, politika yapmakla suçlanırlar.

TEPKİLERİN HEDEFİNDE

Demokrasilerde meslek ve sivil toplum kuruluşlarının ciddi bir yeri vardır. Buna karşın, zaman zaman kimi iktidarların eğiliminin, bu özerk kuruluşların seslerini kısmak ve yönetimlerine müdahale etmek şeklinde olduğu görülmektedir.

Bu kurumlar, iktidarların yanlış girişimlerini ortaya koyduklarında tepkilere hedef olmuşlardır. Bu tür tepkiler ve susturma önlemleri, geçmiş dönemlerde de görülmüştür. İlginç bir örnek verelim: Mühendis ve mimarların odalarını bünyesinde toplayan birlik, TMMOB 1954’te 6235 sayılı yasa ile kurulmuştur.

Beş yıl sonra 1959’da çıkarılan 7303 sayılı yasa ile Mühendis ve Mimar Odaları’nın merkezlerinin Ankara’da olması zorunlu hale getirilmiştir. Yapılan değişiklikte amaç, memur mimar ve mühendislerin çoğunlukta olduğu Ankara’da Odaları kolayca denetim altında tutabilmektir.

İBRETLİK ÖYKÜ

Bu yasa değişikliği öncesinde yaşanmış ibretlik bir öykü vardır. Şöyle:

1956'da Başbakan Adnan Menderes'in tutkusuyla İstanbul’da başlatılan imar hareketleri herhangi bir plan, program düzeni olmaksızın yalnızca Başbakan’ın kararları doğrultusunda doludizgin sürmektedir. Başbakan, çevresindeki bazı kişilerin “Siz doğuştan mimarsınız” deyişlerine kanmış olmalı…

Bu tuhaf durum karşısında Mimarlar Odası, Başbakan'a gönderdiği nazik bir yazıyla, çalışmalara yardımcı olmayı önerir. Menderes'in yanıtı ancak aylar sonra, o tarihte iktidar partisi milletvekili olan, İTÜ Mimarlık Fakültesi’nin kurucusu ve Oda’nın 1 no.lu üyesi Prof. Emin Onat aracılığıyla dolaylı ve sözlü olarak alınabilir: "Karışmasınlar Oda'yı kapatırım!"

Sonuçta, plansız, hesapsız imar harcamaları ülkenin mali kaynaklarını tüketince 1958’de Cumhuriyet tarihinin en büyük devalüasyonu gelmiş ve dolar bir anda 2.80’den 9 TL’ye sıçramıştır. 1960 yılında DP iktidarının çöküşünde demokrasi dışı davranışların yanında, ekonomik çöküşün de payı vardır.

Yıllar sonra 12 Eylül 1980 askerî yönetimi döneminde de yeni bir müdahale gündeme gelmiş, memur mimarların ve mühendislerin Odalar’a kaydolma zorunluluğu kaldırılmıştır. Sonraki dönemlerde de Odalar’ın, gelir kaynaklarını kısmak amacıyla, inşaat ruhsat projelerinden Oda’nın meslekî denetim süreci kaldırılır.

ÖZDENETİM KURULUŞLARI

Kısacası, kimi iktidarlar özellikle de işlerin kötü gittiği zor dönemlerinde bahaneler üretip meslek odalarının kendilerini engelledikleri şeklinde söylemlerle demokrasi dışı yollara başvurabiliyorlar.

Son günlerde yaşadıklarımızı da bu kapsamda yorumlamak yanlış olmaz.

Özetlersek, meslek odaları meslek ilkelerinin belirlenip korunması bakımından özdenetim kuruluşlarıdır. O nedenle de demokratik yaşam ve yönetimin vazgeçilmezidir. Mimarlar Odası’nın çeşitli kademelerinde görev almış deneyimli bir mimar olarak, her zaman söylediğimi burada bir kez daha aktarmak isterim:Odamızın özerk kalması mesleğimizin ve ülke mimarlığının güvencesidir.

DOĞAN HASOL
DR. Y. MÜH. (MİMAR)




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları