Yangının külleri ve insanlık hikâyemiz - Av. Bülent Maraklı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yangının külleri ve insanlık hikâyemiz - Av. Bülent Maraklı

01.02.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Çocukluğumda kayak bizim için bir eğlence değil, bir zorunluluktu. Meşe ağacından yapılmış  kızaklarla, siyah Ermenek lastik ayakkabılar ve hemen ıslanmakla buz kesen yün çoraplarla, yaşamın acımasız koşullarını bir oyuna dönüştürürdük. Annemizin karnında öğrenmiş gibiydik kaymayı; ne bir öğretmen ne bir rehber. Yalnızca yaşamın bizi şekillendiren sert elleri vardı. Oysa bu zorlu şartlar, bizi insan olmanın kırılgan gerçeğine hazırlıyormuş meğer.

Yıllar sonra, çocukların isteği üzerine Bolu Kartalkaya’da bir kayak tatiline çıktık. Geçmişimde soğuğun ve mücadelenin temsili olan kar, burada dinlenmenin, eğlencenin ve rahatlığın bir sembolüydü. İronikti bu. Ancak o gece, yan otelde çıkan yangın, modern dünyanın üzerindeki o ince parıltıyı kazıyıp, bize en çıplak haliyle insanlığı gösterdi. O alevlerin altında yalnızca bir bina yanmıyordu; insanlığımızın nasıl köreldiğine dair sessiz bir ağıt yükseliyordu.

Tarih, felaketlerin ve insanların o felaketlere verdiği tepkilerin izlerini taşır. Büyük yangınlar, depremler, savaşlar… Her biri toplumların tarihine birer dönüm noktası olarak kazınır. Ancak bu yangınların bir başka yanı daha vardır: Güç ve sorumluluk arasındaki ince bağın kopuşunu gösterirler. Osmanlı’nın 19. yüzyıl büyük yangınları, ihmallerin, düzensizliklerin ve adaletsizliklerin bir aynası olmuştu. Bugün de değişen bir şey yok; modern dünya dediğimiz bu sahnede aynı oyunun yeni bir perdesindeyiz.

TANIDIK BİR UTANÇ

Kartalkaya’da tanık olduğum yangın, bana bu döngünün hâlâ kırılamadığını hatırlattı. İnsanlar bağırıyor, çığlıklar yükseliyordu ama müdahale eksikti, çözüm yoktu. İnsanların yaşamı için gerekli olan sistemler ya çalışmıyordu ya da hiç var olmamıştı. Yangın sonrası açıklamalardaki rakamların gizlenmesi, halkın gerçeklerden koparılması, tarihin o tanıdık utancını bir kez daha gözler önüne seriyordu. İnsan, toplumsal bir varlık olarak yalnızca kendi eylemlerinden değil, kolektif bilincin sonuçlarından da sorumludur. Yangına karşı duyarsızlık gösterenler, pistte eğlencelerine devam eden insanlar, bu kolektif bilincin sarsıldığını kanıtlıyordu. Fark ettim ki insanlık yalnızca bireyin içindeki merhametle değil, toplumun bütün olarak geliştirdiği adalet duygusuyla var olur.

Kartalkaya yangını, Tolstoy’un “Acı duyabiliyorsan, canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın” sözünü ve Albert Camus’nün “İnsan, insanın kurtarıcısı olmalıdır” sözünü de hatırlattı. Çığlıklar gökyüzüne yükselirken bazıları karın beyaz örtüsünde kaymaya devam etti, sanki hiçbir şey olmamış gibi. İnsan olmak, başkasının acısını hissetmekle başlar; hissedilmeyen her acı, insanlıktan eksilen bir harftir.

UNUTMAK UMUDU YOK EDER

Her felaket bir hikâye bırakır ardında. O gece, Kartalkaya’da yanan sadece bir bina değildi; vicdanlarımızın da küle dönmesini izledik. Nâzım Hikmet der ki “Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” Ama yanmak, yalnızca izlemekle sınırlı kalıyorsa, o karanlıkların hiç aydınlanmayacağını anlamak gerekiyor. Bu ülke de yangınları izlemek yetmedi mi? Herkes, yangınlar da payına düşeni almadı mı?

Yangın sonrası ceset torbalarını sayarken beynim zonkluyordu. Taşınan her can, unutulmasın diye zihnime kazındı. Ama biliyorum ki bu topraklarda unutmak kolaydır. İnsanlar acıyı hızla siler; bu yüzden karanlıklar hep aynı hızla geri döner. Oysa bu hikâyelerin unutulmaması gerek. Çünkü unutmak, yalnızca geçmişteki acıyı değil, gelecekteki umudu da yok eder.

Bu ülkenin yeni bir hikâyeye gereksinimi var. Sorumsuzlukların, ihmallerin ve adaletsizliklerin üzerini örten bu döngü kırılmalı. Hesap soracak ve hesap verecek bir sistem, bir kültür inşa etmeliyiz. Bunu yapmazsak, alevler her seferinde daha geniş bir alana yayılacak. Yeniden doğabilmemiz için önce karanlığımızla yüzleşmemiz gerek.

Eğer susarsak, unutursak, bizden sonrakilere yalnızca yanmış bir geçmiş bırakırız. Ayağa kalkma ve direnme zamanı. Biz konuşmazsak, kimse karanlıkları aydınlığa taşıyamaz.

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025