
8 Ağustos 2025’te ABD Başkanı Trump’ın girişimiyle Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan bir anlaşmayla gündeme gelen “Zengezur Koridoru” Türkiye başta olmak üzere birçok ülke kamuoyunda tartışmalara yol açtı.
Aslında Azerbaycan toprağı olan Zengezur, Sovyet Rusya tarafından 1920’de Ermenistan’a verilmişti. Ondan bir asır sonra yapılan bu anlaşma; Nahçıvan ile Azerbaycan arasında ulaşım yollarının açılmasını öngörüyordu. Azerbaycan ve onun bağlısı Nahçıvan arasında; Ermenistan topraklarının en güneyinde İran sınırına bitişik alanda 44 kilometrelik sınır boyunca uzanacak olan koridorun genişletme ve işletme hakkı, 99 yıllığına ABD’ye verildi. Bu arada Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan Karabağ sorununun çözümünü teşvik amacıyla 1992’de kurulmuş olan AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) Minsk Grubu’da anlaşma gereğince feshedilecekti.
ARKA PLAN
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ toprakları, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde, 1988’de Ermenistan tarafından işgal edilmişti. 30 yılı aşkın işgalin sonrasında 2020’de Azerbaycan ile Ermenistan arasında 2. Karabağ Savaşı yaşandı. Savaş sonrasında Rusya arabuluculuğuyla ateşkes anlaşması imzalandı. Zengezur Koridoru ilk kez bu anlaşmada gündeme geldi. Ancak Ermenistan’ın tavrıyla proje hep engellendi. Nihayet Karabağ toprakları 2023 Eylül’ünde Azerbaycan tarafından ele geçirilince konu yeniden alevlendi ve “Trump Uluslararası Barış ve Kalkınma Koridoru” adı verilen proje üzerinde anlaşmaya varılabildi. Koridor doğrudan Türkiye ile Azerbaycan arasında Nahçıvan üzerinden bir kara ve demiryolu bağlantısı sağlıyor ve Hazar Denizi geçişi sonrasında Çin’e kadar uzanan “demir ipek yolu”na bağlanıyordu.
ÜLKELER VE TEPKİLER
Hiç kuşku yok ki proje bölge ülkeleri için önemli ekonomik olanaklar yaratmanın yanında, bu ülkeler arasında barış ve işbirliğinin tesisine de katkı sağlayacaktı. Ancak ABD’nin durumdan yararlanarak Ermenistan’da askeri ya da yarı askeri ya da sivil unsurlardan oluşacak Kafkasya’da ilave bir güç anlamındaki bu girişimi özellikle İran açısından yeni bir tehdit algılamasına yol açtı. Güney Kafkasya’ya bitişik coğrafyada yer alan İran, bölgesel bir güç olmanın ötesinde, arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle bölgede ABD varlığına karşı çıkıyordu. ABD’yi bölge ülkelerinin ulusal güvenliği açısından bir tehdit olarak görüyordu. Onun her nedenle olursa olsun bölgede konumlanmasını, güç sergilemesini ve bayrak göstermesini kabul etmiyordu.
Zengezur projesinin zamanla NATO’nun bölgeye yerleşmesi için bir araca dönüşeceği endişesini taşıyordu. (Hâlbuki; kendi topraklarında Azerbaycan ile Nahçıvan arasında benzer bir ulaşım hattının geçişine olanak sağlasaydı, böyle bir durum ortaya çıkmayacak ve İran belirttiği tehditle karşı karşıya kalmamış olacaktı.)
Rusya; Ukrayna sorunu nedeniyle ABD karşısında küresel konumunu korumakta zorlanmaktaydı. Yıllardır Ortadoğu’da işbirliği içinde olduğu; etkili, güçlü ve güvenilir bir müttefik olan Suriye’yi terk ederek ülkeyi ABD ve İsrail’in ardında durduğu gruplara bırakınca Ortadoğu’da ve dünya genelinde zemin yitirdi. Sonuçta Zengezur Koridoru’nun inşasında rol alamayan Rusya; Ermenistan ve Azerbaycan ile olan tarihsel bağlarını koruma yolunda giderek zorlanır hale geldi. Kafkasya’daki eski nüfuzunu yitirmeye başladı. Koridor hakkında olumsuz bir tavır sergilemese de Kafkasya’da rol yitirdiğinin farkındaydı.
Çin’in projeyle ilgisi, kara ve demir yollarının başlangıç noktası olması nedeniyleydi. Ancak henüz konuya ilişkin eylemli girişimde bulunmasını gerektirecek bir gelişme ortaya çıkmamıştı. Ekonomik gücünü siyasal ve askeri gücünün ardına koyabilecek bir konuma gelinceye kadar sessiz ve fark edilmez şekilde bir yol izleyeceği belli olan Çin; Batı dünyası ülkeleri kadar projeden yarar görecek bir ülkeydi. Ancak ABD’nin yeni bir küresel rol üstlenmesinden memnunluk duymadığı kesindi. Türkiye de, siyasal ve ekonomik açıdan projeden yarar gören ülkeler arasındaydı. Ne var ki çevresini saran, Irak-SuriyeGüney Kıbrıs-YunanistanBulgaristan- Romanya kuşağındaki ABD askeri varlığı, bu proje ile onu doğudan da çevreleme olanağına kavuşacak ve ABD’nin Türkiye üzerindeki askeri ve siyasal etkisi daha da artacaktı.
ABD TEHDİDİ
Tehdit kavramı kamuoyunda çoğu zaman askeri boyutta algılanır. Halbuki tehdit aynı zamanda siyasal ve ekonomik türleri de olan bir kavramdır. ABD’nin Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü açısından ne büyük bir tehdit olduğu yıllardır görülmektedir. Çevremizdeki son siyasal ve askeri gelişmelerle bu gerçek iyice belirginleşmiştir.
Zengezur Koridoru’nun Türkiye’ye kazandıracağı faydalar bunun görülmesini ve de dile getirilmesini engelleyemez. Bugün Türkiye’de tartışmalı bir şekilde yönetimi ele geçirmiş olan siyasal iktidar da bunun farkındadır. Ancak Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı ABD girişimleri karşısında demeç verme dışında hiçbir eylemde bulunamamaktadır. Çünkü ABD’nin kendisine sağlayacağı siyasal ve ekonomik destekle iktidardaki kalış süresini uzatmayı ve bu şekilde “kutlu dava”sını gerçekleştirmeyi, yani dine dayalı bir rejim oluşturmayı amaçlamaktadır. Ama Türk ulusu geçen 23 yılda tüm gerçekleri görmüş ve sonunda “Atatürk Cumhuriyeti”ne sahip çıkma mücadelesi içine girmiştir. Ülke ufkundaki karanlıkların aydınlığa dönüşme zamanı artık gelmiştir!...
DOĞU SİLAHÇIOĞLU
EMEKLİ TÜMGENERAL