Ayasofya Müzesi (2)

16 Haziran 2020 Salı

Geçen yazımda, bugünkü Ayasofya’nın tarihinden kısaca söz etmiştim… Tarihçiler, bugünküne  “3. Ayasofya” derler. Kısaca 2., 3. Ayasofya’ya da göz atalım…

Ancak şunu ısrarla vurgulamalıyım! İstanbul odaklı, Bizans bağlantılı, bu alanda pek çok tarih kitabı ya da roman, hatta TV dizisi olacak konular var! Garip, her nedense bu konular tarihe uygun olarak doğru dürüst işlenmiyor: Oysa çoğu İstanbul odaklı, ilginç aşklar ve entrikalardır! Her nedense “Bizans” denilince, konu ihmal ediliyor ya da çarpıtılıyor!

1. Ayasofya:

I. Ayasofya’nın inşaatına, Hıristiyanlığı da Doğu Roma İmparatorluğu’nun resmi dini kabul eden 1. Konstantin (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus; 272 - 337) başlamış, ancak ölümü üzerine, oğlu II. Konstantin tamamlamıştır. 15 Şubat 360’ta açılışı yapılmıştır. Adı “Büyük Kilise” idi…

Ayasofya adındaki “aya” sözcüğü “kutsal, azize”, “sofya” sözcüğü ise bir kişi adı olmayıp Yunanca “kutsal bilgelik” anlamındaki “sophos” sözcüğünden gelir, Tanrı’nın üç özelliğinden biri olarak kabul edilir.

Büyük Konstantin, İstanbul kentine de adını “Konstantinopolis” olarak veren Doğu Roma İmparatorluğu’nun kurucusudur…

***

Günümüzde resmen kullandığımız “İstanbul” adı da ondan kaynaklanır... “Konstantino-polis” sözcüğündeki “polis”, Yunanca “şehir” demektir. İnsanlar konuşurlarken “Nereye gidiyorsun” sorusuna verilen yanıt “stan-polis” idi. Türkçe yanıtta “şehir-e” takısındaki “e’nin” karşılığıdır. Özetle “İstanbul” demek, “şehre” demektir!

***

İstanbullu tarihçi Socrates Scholasticus, kayıtlarında, Ayasofya kilisesinin, “Artemis Tapınağı” üzerine yapıldığını ve gümüş kaplı perdelerle süslü olduğunu yazmıştı…

I. Ayasofya, geleneksel Latin mimarisi biçiminde, tek sütunlu, ilk dönem kilise tipi olan “bazilika” olarak yapılmıştı. Çatısı ahşaptı ve önünde açık hava alanı olan bir “atrium (avlu)” vardı…

20 Haziran 404’te Patrik Aziz İoannis Hrisosmos’un, İmparator Arkadius’un eşi İmparatoriçe Aelia Eudoksia ile çatışması sonrasında, sürgüne gönderilmesinin ardından çıkan isyanlar sırasında bu ilk kilise yakılarak büyük ölçüde tahrip olur!

Barış dönemi kısa sürer. “Eudoksia’nın gümüş heykeli” , katedralin yanına dikilir! Patrik Hrisostomos, yapılan şatafatlı törenleri eleştirir ve Eudoksia’ya karşı çok sert sözler kullanır…

(Eudoksia’nın yaşamöyküsü, günümüzde ilginç bir tarihsel roman ve ona bağlı olarak TV dizisi dahi olabilir…)

***

9 Ocak 400 tarihinde Eudoksia’ya “Augusta” unvanı verilir… İmparatorluk düzeyini gösteren “paludamentum” elbisesini giyer ve hatta görüntüsünü, Roma sikkelerinde erkek Augustus’a benzer biçimde düzenler!

Eudoksia, kilise hamiliği rolü için I. Konstantin’ten beri süren “Augustiliği” benimser. Bu rol, Konstantinopolis piskoposu Hrisostomos ile anlaşmazlığa yol açar.

Çünkü Hriysostomos inatla; müsrif toplumsal olayları reddedince, sıradan insanlarca sevilmesine, ama zengin insanlar ve ruhban sınıfı arasında ise kızılmasına neden olur!

***

2. Ayasofya

1. Kilise, isyanlarda yıkılınca, İmparator II. Theodosius, bugünkü Ayasofya’nın bulunduğu yere, ikinci bir kilisenin inşa edilmesi emrini verir. 2. Ayasofya onun zamanında, 10 Ekim 415 gerçekleşir…

Mimar Rufinos’un inşa ettiği 2. Ayasofya, “bazilika (Hıristiyanlık öncesi toplanma yeri.)” planlı, ahşap çatılı ve beş “nef’liydi (bölüm)”… 2. Ayasofya, 381’de, İmparator Theodosius’un İznik Konseyi’nin kabul ettiği, “inanç sistemini” onaylandığı, I. İstanbul Konsülü’ne ev sahipliği yaptığı yerdir…

Roma, Antakya ve İskenderiye’nin yanı sıra İstanbul da “4. Patriklik” olarak kabul edilmiştir.

***

1935’te binanın batı avlusunda, bugünkü girişinde, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden A.M. Schneider’in kazılarında, 2. Ayasofya’ya ait birçok buluntu ele geçirilmiştir.

Günümüzdeki Ayasofya’nın ana girişinin yanında ve bahçede görülebilen buluntular, “portik (binanın üstü örtülü girişinden)” kalıntılar, sütunları başlıkları, bazıları kabartmalarla işlenmiş mermer bloklardır…

Bunların kilisenin cephesini süsleyen üçgen alınlığın parçaları olduğu saptanmıştır. Üstteki mermer kabartmalarda, binanın cephesini süsleyen, “12 kuzunun”, “12 havariyi” temsilen yapıldığını, bazıları ise “yaşam ağaç” simgesi olarak kabul ederler!        

Not: Sürecek…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları