Sultan’ın Dış Siyasası!

08 Aralık 2015 Salı

Türk diplomasisinin temelinde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh...” ilkesi ile İsmet İnönü’nün 2. Dünya Savaşı’nda uzak durma siyasası yatar. Türk diplomatlar da bu temel olguları benimseyerek görevlerini yapagelmişlerdir.

***

Sultan’ın giremediği TBMM’de, Abdullah Gül hükümeti, ABD’nin isteğiyle Irak’a “TSK’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin tezkereyi” sundu. Tezkere, 62 bin yabancı askerin, 255 uçak ve 65 helikopterin 6 ay süreyle Türkiye’de bulunmasını öngörüyordu. TBMM, 1 Mart’ta tezkereyi reddetti!

***

Sultan, 14 Mart 2003’te vezir-i azam olunca ilginç bir yapılanma ile Türk dış siyasasının iki temel olgusunun değil dışına çıkmak, tümden tersine çevirdi.
Başbakanlık’ta görevli danışmanlar arasında Dışişleri Bakanlığı’ndan da “büyükelçi” unvanlı, deneyimli bir diplomat görev yapar, Bakanlık ile Başbakanlık arasında eşgüdümü kurar.
Sultan, bu geleneğe bir ekleme yaptı. Ahmet Davutoğlu’nu dışarıdan “dış siyasa danışmanı” atadı. Dış siyasayı izleme ve algılamada ikilem belirince, Sultan, Davutoğlu’na “büyükelçi” unvanını verdi. Bakanlığın danışmanı dışlandı. Sonrasında, Davutoğlu, dışarıdan Dışişleri Bakanı atandı. Bugün de vezir-i azam koltuğuna oturtuldu.

***

Sultan, 28 Şubat 2011’de Libya konusunda şöyle konuştu:
“NATO, Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da? NATO, mensubu olan ülkelerden birine herhangi bir müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Libya’ya nasıl müdahale edilebilir? Bakın, Türkiye olarak biz bunun karşısındayız, böyle bir şey düşünülemez!”
24 Mart’ta ise Deniz Kuvvetleri’ne bağlı 2 savaş gemisinin Libya açıklarında olduğu, 2 geminin de Libya’ya doğru yola çıktığı açıklandı. Libya’da TSK’nin görev almasını öngören Başbakanlık tezkeresi TBMM’de oyçokluğu ile kabul edildi. Peki, o “saçmalığı” öngören tezkeredeki ilk imza kimindi?
Sonrasında ne oldu? Türk müteahhitlerinin işleri durdu, alacakları tahsil edilemedi, dışsatımımız çıkmaza girdi. Beş yılın kaybı 40 milyar dolara yaklaştı!

***

ABD, Sultanı “Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı” ilan etti. Bu pohpohlama ile göğsü kabardı, aklı havalara uçtu... Öteki eşbaşkanın kimliği hâlâ açıklanmadı. Bizimki, o an “sultanlığına” inandı!
Mısırla ipleri kopardı. Zarar 10 milyar dolar. “Kardeşim” dediği Beşşar Esad’a değil yardım etmek, asileri silahlandırdı. Tüm ticaret çöktü, kayıp 15 milyar dolar... İran ile de benzeri durumda zarar 10 milyar dolar. Rus uçağı Suriye’de düşürüldü, “ekonomik içerikli soğuk savaş” başladı.
PKK’ye yataklık yapan, Irak’ta bağımsızlık peşindeki Mesud Barzani ile petrol alışverişine girdi. Bağdat, Türk işadamlarını dışladı. Barzani yarın Ankara’ya geliyor. Beş yıldaki kaybın 25 dolar olduğu hesaplandı.
Şimdi de Bağdat’taki yasal hükümetin oluru alınmadan, Barzani’nin isteği üzerine Başika bölgesinde oluşturduğu üste asker değişimi yapıldı. İlk kez 2007 yılında kabul edilen, altı kez uzatılan, 2014’te Suriye tezkeresi ile birleştirilen Irak tezkeresi, son olarak 3 Eylül’de TBMM’de kabul edildi
Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum “Türk askerinin ülkemizde bulunması ihlal olup geri çekilmelidir” derken, Başbakan Haydar Abadi, “48 saat içinde Türk askeri çekilmezse BM Güvenlik Konseyi’ne gideceklerini” açıkladı.
ABD’nin IŞİD ile mücadele temsilcisi Brett McGurk, “Irak hükümetinin onayı olmadan yapılan askeri konuşlandırmayı desteklemiyoruz!” uyarısını yaptı. ABD’nin ardından Almanya ve Fransa da İncirlik’e asker, uçak gönderme kararı aldı. Anayasanın 92. maddesinin öngördüğü tezkere TBMM’ye henüz sunulmadı. Sultan demek, zaten tezkere demek, değil mi? Peki, Irak’taki kaybımız ne kadar? Şimdilik 5 milyar dolar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları