Özgür Mumcu

Bir yıldönümünün düşündürdükleri

15 Temmuz 2017 Cumartesi

15 Temmuz darbe girişimini çözmenin ve cemaatin devleti ele geçirme çabasını deşifre etmenin önünde bir engel var. O da cemaatin hangi tarihten itibaren bir suç örgütü olarak değerlendirileceğinin belirsizliği.
Darbeden sonra, AKP’lilerin zamanında Fethullah Gülen’le çektirdiği poz poz fotoğraflar epeyce gündem olmuştu. Bunlardan birinde yer alan AKP’li milletvekilleri kendilerini nasıl savunmuştu hatırlayalım:
Mustafa Hamarat, fotoğrafın 17- 25 Aralık’tan önce çekildiği için bir kıymeti olmadığını söylemişti. Safiye Seymenoğlu, fotoğraf MİT krizinden önce çekildiği için bir sorun olmayacağı fikrindeydi. Fatoş Gürkan ise fotoğrafın dershane krizinden önce çekildiği için meselenin büyütülmemesinden yana olduğunu belirtmişti.
AKP’li milletvekilleri bile Gülen cemaatinin ne zamandan itibaren bir suç örgütü olduğu konusunda kararsız. İktidar genel olarak 17-25 Aralık’ı bir milat olarak belirlemeye çalışıyor. Gelgelelim “suçun işlendiği tarih” siyasetçilerin belirleyeceği bir kavram değil. Bu yargının işi. Yargı tamamen iktidarın emrine girdiğinde ise, onun yapacağı hukuki tespitin de ne kadar sağlıklı olacağı şüpheli.
2004 MGK kararında, Genelkurmay ve MİT, cemaatin faaliyetleri hakkında ayrıntılı birer rapor sunmuş. MGK ise hükümete cemaate karşı bir eylem planı önermiş. Sonradan öğreniyoruz ki bu MGK kararı Sayın Erdoğan’ın talimatıyla Ömer Dinçer eliyle sumen altı edilmiş.
2004’ü takip eden senelerde ise cemaatin siyasi davalar yoluyla devlette kendisine engel olarak gördüklerini tasfiye ettiğini görüyoruz. Bu tasfiye davalarına “Ben bu davaların savcısıyım” diyerek destek veren Sayın Erdoğan’dı. Yine 2004’ü takip eden seneler boyunca cemaatin, iktidar tarafından el bebek gül bebek semirtildiği de açık. Sayın Erdoğan’ın, Gezi’ye katılanları Türkçe Olimpiyatları’nda yaptığı konuşmada cemaate şikâyet etmesi de hâlâ akıllarda.
Meclis’te kurulan darbe komisyonunun başına getirilen Reşat Petek, cemaatin tasfiye davalarının ateşli bir savunucusu olarak hayatımıza girdi. Bütün siyasi kariyerini buna dayandırdı. “Hakkında açılan tüm davalardan, Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi’nin beraat etmesine ve bu beraat kararının kesinleşmesine rağmen, Ergenekon yapılanmasının parlamentodaki uzantıları tarafından ‘çete’ diye hakkında Meclis kürsüsünden konuşma yapanlar oldu” diyerek hocaefendisini korumak için neredeyse gözyaşlarına boğuldu.
Petek, cemaatin devlete sızdığı gibi komisyon raporuna sızdı ve rapora CHP’yi suçlayan ifadeleri ekleyiverdi. Daha önce de Fethullah Gülen’in CHP’ye bağış yaptığını gösteren sahte bir evrakı kameralara sallama seviyesine düşmüştü.
Bu kadrolarla, bu anlayışla 15 Temmuz’la mücadele edilemez. Cemaatin başını okşadıklarını Meclis Araştırma Komisyonu’na başkan tayin eden irade hiçbir şeyi aydınlatamaz. Ancak iktidarın muhalifleri tasfiye için kullandığı bir bahaneye malzeme olur.
İktidar, Enis Berberoğlu üzerinden Kılıçdaroğlu’na uzanarak CHP’yi cezalandırıp yeniden şekillendirmek çabasındadır. Benzer bir yaklaşım Cumhuriyet gazetesine karşı yapılan operasyonda da görülmektedir.
Herhalde bundan bir sene önce 249 vatandaşımız, Petek gibiler ellerinde sahte belgeler sallasın, cemaatle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar işlerini kaybedip hapse atılsın diye canlarını vermedi.
Cemaatin tasfiye davalarına verdikleri destekle cemaatçi subayların önünü açarak darbe girişiminde bulunacak güce sahip olmasına destek olanların bugün konuşacak yüz bulmaları utanç verici. İktidarın cemaate senelerce verdiği aktif desteğin hukuki ve siyasi faturası çıkartılmadan kimse 15 Temmuz zihniyetiyle savaştığını iddia etmesin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları