Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Altı aydır eylemdeler...

18 Haziran 2021 Cuma

BOĞAZİÇİLİ AKADEMİSYENLERİN HEPİMİZE BİR ÇAĞRISI VAR

Altı ay oldu... Bu ülkenin en saygın, uluslararası başarısı en yüksek üniversitelerinden birinde akademisyenler, altı aydan beri her gün yağmur, fırtına dinlemeksiniz büyük alana çıkıyor, rektörlük binasına sırtlarını dönerek “kayyum rektör” ve onun icraatlarını protesto ediyorlar...

Onurlu ve azimli direnişlerinin mesajı açık: “Kabul etmek zorunda değiliz. Etmeyeceğiz.”

Önceki gün de üniversite senatosunun toplantısının ardından eylemlerini gerçekleştirdiler ve “Boğaziçi Üniversitesi Senatosu Gasp Ediliyor” başlıklı bir bildiri yayımladılar:  

“Temel sorumluluğu üniversitemizin eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın faaliyetlerinin esasları hakkında karar almak olan senatomuzun, özgür ve özerk olarak çalışabilmesi, atamalar, görevlendirmeler ve vekâleten yürütülen görevler gibi yollarla engelleniyor. Bu süreçte siyasi saiklerle alınmaya çalışılan kararlar ile bir kamu üniversitesi olan Boğaziçi Üniversitesi’ne telafisi zor, geri dönülmesi güç zararlar verilmeye çalışılıyor” diyerek tüm bu yapılanları “sadece Boğaziçi Üniversitesi’ne değil, ülke gençliğinin geleceğine kasteden girişimler” olarak tanımladılar. 

Evet, altı aydır sessizce gerçekleştirdiler eylemlerini ama artık herkese bir çağrıları var: “Özgür ve özerk üniversite idealini destekleyen herkesi, mücadelemize destek vermeye, ülkemizin gençlerinin geleceğinin karartılmaması için bizimle birlikte Boğaziçi Üniversitesi’ne sahip çıkmaya çağırıyoruz.” 

Bu çağrıya yanıt vermek hepimizin boynunun borcu. Çünkü tıpkı Marmara Denizi’nin deniz salyası ile boğulduğu, tıpkı Türkiye’nin siyaset-mafya-kirli iş dünyası üçgeninde balçık içinde yüzdüğü gibi asli görevi “evrensel boyutta bilgi, düşünce, bilim ve teknoloji üretmek; özgüvenli, donanımlı nesiller yetiştirmek” olan üniversiteler de ölüyor... Her şey ölüyor ve nefes almakta giderek zorlanıyoruz. Bu yüzden “kabul etmiyorum, etmek zorunda değilim” diyerek mücadele edenlerin arkasında durulmalı. 

Hatırlarsınız, 2021 yılının ilk günlerinde ülke gündeminin en önemli maddesi haline gelmişti Boğaziçi Üniversitesi’ne yeni atanan rektör Melih Bulu. Aslında garipti çünkü üniversite eğitim ya da bilimsel üretkenlik falan hiçbir zaman Türkiye’nin baş gündemi olmayı başaramamıştı. Öğrencilerin de kitlesel katılımı, polis şiddeti, tutuklamalar işin içine girince ilgi çekti, epey bir müddet tartışıldı hatta araştırma şirketlerinin anketlerinde halkın eylemlere desteğinin çok yüksek olduğu ortaya çıktı. Sonra ülkenin hızla değişen gündemi arasında yitip gitti. 

Boğaziçili akademisyenler üniversitelerinin emir komuta zinciri altında yönetilmesini istemiyorlar. Prof. Dr. Lale Akarun, aylar önce Herkese Bilim Teknoloji dergisindeki köşesinde durumu “Seneler içinde, ilmek ilmek inşa ettiğimiz kurumlarımız, komisyonlarımız, yönergelerimiz, usullerimiz bir çırpıda silinip atıldı: Bir anda kendimizi yeni kurulmuş bir taşra üniversitesi gibi her rektör yardımcısının çeşitli görevlere vekâlet ettiği, tüm yöneticileri erkeklerden oluşan, rektörün ziyaretine siyasetçilerin gelip erkek erkeğe resim çektirdikleri bir kurumda bulduk” diye özetlemişti. 

Önümüzde böyle rektör kılığını üzerine giymiş örnekler giderek artıyor. Örneğin İstanbul Sözleşmesi’nin ensest ilişkinin önünü açtığını iddia eden Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan... “Erdoğan’a itaat etmek farzdır” diyen Harran Üniversitesi Rektörü Ramazan Taşaltın...

Boğaziçili akademisyenlerin çağrısı herkese... Bu ülkenin kurtuluşunun doğru bilgiden, bilimden, özgür düşünceden olduğunu bilen herkese. 

Ortaçağda bir üniversite mezunundan beklenen, okuma yazmaya hâkim olması, kitap okuyabilmesi, yazı yazabilmesi idi... Oysa 21. yüzyıl bilgiye ve bilginin üretim gücüne hâkim olanın yüzyılı.. Biz ise ortaçağ karanlığına doğru ilerliyoruz, üniversiteleri de sürükleyerek...

***

Dün gencecik bir kadın öldürüldü. Deniz Poyraz. İzmir’de HDP binasının içinde gencecik bir partili çalışan. Katilleri cesaretlendiren, insanları hedef gösteren zihniyet asıl tetikçi. Ve o kurşun Deniz ile birlikte toplumsal barışa da sıkıldı.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir garip ülke 13 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları