Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bu İşsizlik Diğerlerinden Çok Farklı...
Evet, yalnış okumadınız.. Bu işsizlik diğerlerinden farklı; tıpkı bu ekonomik krizin diğerlerinden farklı olduğu gibi. Çünkü işsiz kalanların çoğu zaten borç içinde. Şimdi boş masanın üzerine dizdikleri, sayıları 1 ila 5 arasında değişen kredi kartlarına bakıp kara kara düşünüyorlar. Yalnız kredi kartları mı? Bir kısmının tüketici kredisi, ev kredisi gibi başka borçları da var... Rakamlar ise az değil.
Veriler de durumu doğruluyor. Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu’na göre Türkiye’de hane halkı borcu 2008 Eylül ayı itibarıyla 2007 yılı sonuna göre yüzde 24, faiz ödemeleri ise yüzde 19.8 artış gösterdi. Hane halkı borcunun gelişimi türlerine göre incelendiğinde, 2007 yılı sonuna kıyasla 2008 yılı eylül ayı itibarıyla konut kredilerinde yüzde 22.1, diğer kredilerde yüzde 35.3 oranında artış kaydedildi.
Ya yılbaşından bu yana batık kredi oranının yüzde 50 oranında arttığı gerçeği? Ocak 2008’de tasfiye edilen tüketici kredisi ve kredi kartlarının tutarı 2.7 milyar YTL iken bu rakam geçen hafta sonu itibarıyla 3.9 milyar YTL’ye ulaştı.
Şurası bir gerçek ki, kriz derinleştikçe, iflaslar ve işten çıkarmalar arttıkça bu sayılar da artacak... Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick’in vurguladığı gibi; “küresel mali kriz yakın zamanda işsizlik krizine dönüşecek”... Zoellick “İşsizlik krizi birçok ülkenin sosyal yapısını tehdit edecek. İşsizlik krizi gıda ve yakıt krizini derinleştirecek. Krizden en fazla yoksul olanlar etkilenecek” diyor.
“Üretmekten çok tüketmek” üzerine kurulu sistem, dev dalgaların girdabında alabora olurken sistemin en büyük mağdurları da çalışanlar oluyor her zamanki gibi.
Durum tespiti tamam, iyi ama, resmin bütününü görmek çok daha önemli. Sistem öyle kendiliğinden bu hale gelmedi. GETİRİLDİ.
Önce bunu görmek lazım. Sermayenin amacı çok üretip çok satarak çok kâr etmek. Ancak 1980 sonrası küreselleşme, rekabeti ucu açık hale getirdikçe emeğin hem gücü hem geliri azaldı. Bir formül bulunması gerekiyordu ve bulundu da: Emekçilere borç vererek daha çok tüketmelerini sağlamak. Böylece mortgage, kredi kartları, ihtiyaç kredileri, tüketici kredileri gibi farklı enstrümanlar geliştirildi.
Bizim gibi ülkelerde ise durum iyice abartıldı. Bankalar gelir düzeyine, ödeme gücüne bakmadan kredi kartı dağıttılar. Ekmek bile kredi kartı ile alınır hale getirildi. Ben bu yazıyı yazarken bile cep telefonuma bir bankadan “Yeni yıl harcamalarınız için 0.84’ten başlayan oranlarla hazır ihtiyaç kredisi, gelir belgesiz ve kefilsiz. Sizi kimlik ve adres belgenizle bankamıza bekliyoruz” yazılı mesaj geliyordu.
Peki ne yapmak gerek?
Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde öğretim üyesi Doç. Dr. Özlem Onaran, bölüşüm, istihdam, büyüme ve finansal krizler alanlarında çalışmalar yapan bir isim. Aynı zamanda ATTAC üyesi. 4 Aralık’ta Birgün gazetesinde yer alan röportajında Onaran;
“Emekçi ‘Biz artık faturayı ödemek istemiyoruz’ diyor. Bu ancak radikal ve örgütlü bir yanıtla mümkün: Ana talebimiz, kriz karşısında tam istihdam olmalı. Bunun da kısa vadede üç ayağı var: Kâr eden özel işletmelerde işten çıkarmalar yasaklanmalı. Zarar eden şirketlerde, işçilerin denetimi sağlanmalı. İşverenlerin kapatmak istediği veya bırakıp kaçtığı şirketler çalışanların denetiminde kamusal kredilerle canlandırılmalı. Kamu sektörü aktif istihdam yaratma politikası başlatmalı” diyor ve ekliyor: “Depreme dayanıklı bina inşaatı, binalarda ısı izolasyonu, sağlık, eğitim, çocuk ve yaşlı bakımı gibi alanlarda yatırıma ve istihdama zaten ihtiyaç var. Bunlar emek yoğun sektörler. Bu işlerin iç talep etkisi de var. Kör devletçilik değil ama çalışanların denetiminde demokratik katılımcı kamusal işletmeler istemeliyiz. Bir sonraki orta vade çökmüş bir ihracata dayalı büyüme safsatası yerine geleceğimiz açısından önemli seçilmiş sektörlerde, örneğin yeşil enerji sektöründe yatırıma dayalı bir kalkınma ve teknoloji politikası için demokratik ve katılımcı bir plan oluşturmak.”
TÜSİAD, TOBB işçi ve işveren sendikaları artık bir yandan da bunları biraz konuşup tartışmalı. Öyle “IMF’siz asla olmaz” diyerek ülke kurtarılmıyor ne yazık ki... Üstelik kurtarılmadığını daha önce de hepimiz görüp yaşadık...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası