Öztin Akgüç

Yaygın yanılgılar

18 Kasım 2020 Çarşamba

Dış politika, ekonomi ve siyasal yaşamda yaygın yanlışlardan kurtulup Cumhuriyeti kuranların belirlediği tam bağımsız ulusal devlet amacına odaklanmak yerinde olur. Dost, müttefik, stratejik ortak ABD söylemi, Avrupa Birliği üyeliği girişimi, Arap ülkeleriyle yakın ilişkiler, bağdaşık arama, sonuçları bakımından yaygın yanılgılar olmaktadır. Bu yazıda üzerinde durulan ABD ile ilişkilerde kilometre taşı sayılabilecek olaylar, gelişmeler kuşbakışı şöyle özetlenebilir:

Sevr Antlaşması’yla dönemin ABD Başkanı W. Wilson’a, Büyük Ermenistan devleti ile anlaşmadan bir yıl sonra kurulacak Kürt devletinin Anadolu’daki sınırlarını belirleme yetkisi veriliyordu. ABD, Lozan Konferansı’na gözlemci göndermiş, konferans sonrası ABD delegeleriyle Lozan ilkelerine uygun olarak hazırlanan antlaşma ABD Senatosu tarafından onaylanmamıştır.

II. Dünya Savaşı sürerken ABD Başkanı T. D. Roosevelt, İngiltere Başbakanı W. Churchill, davet üzerine 1943 yılında Kahire’de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile buluştular. Davetin amacı, Türkiye’yi Almanya’ya karşı ikinci cephe açılmadan savaşa girmeye ikna etmekti. İnönü’nün kabul etmemesi üzerine, yayımlanan bildiride tarafların dünya durumuna ilişkin görüş birliği içinde oldukları, geleneksel dostlukların sürdüğü açıklandı. Savaş sonrası SSCB’nin Boğazlar’ın statüsünün değişmesi, Doğu Anadolu’da Kars, Ardahan dahil toprak istemi, Türkiye-ABD yakınlaşmasına yol açtı. ABD, Türkiye’nin yanında olduğunu göstermek için jest olarak ABD’de vefat eden büyükelçi Münir Ertegün’ün cenazesini 1946 yılında Missouri zırhlısı ile gönderdi. Dönemin ABD Başkanı Truman, 1947 yılında Sovyet yayılmasını önlemek amacıyla Türkiye ve Yunanistan’a ekonomik ve askeri yardımı da içeren, SSCB’yi kuşatma, içine kapatma (containment) amaçlı, Truman Doktrini olarak anılan politikayı başlattı. Aynı yıl Marshall Planı adı altında Avrupa devletlerine ekonomik yardım örgütlendi. Plan, büyük ölçüde ABD’nin savaş sırasında Avrupa’ya getirdiği donanım ve malzemenin ABD’ye geri götürülmesi pahalı olacağından, bir bölümünün de kulanılma süresinin dolması yaklaştığından yardım olarak dağıtılması esasına dayanıyordu. Plan kapsamına alınan ülkemize 1948-52 döneminde dolaylı, dolaysız hibe, ikraz (borç verme) olarak 351 milyon Amerikan Doları sağlandığı hesaplandı. ABD-Türkiye ilişkileri, Türkiye’nin 1951 yılında Kore’ye asker göndermesiyle Türkiye’nin ödül olarak, belki de Truman’ın Sovyetler’i kuşatma politikası gereği, NATO’ya alınmasıyla yakınlaştı. ABD ile içerikleri kamuoyuna açıklanmayan çok sayıda ikili anlaşma yapılarak ABD’ye, yoruma göre üs veya tesis kurma olanağı tanındı. ABD, barış gönüllüleri yaftası altında elemanlar gönderip Güneydoğu Anadolu’nun demografik özelliklerini belirleyerek günümüzde yaşanan olayların da tohumlarını attı.

Yakın ilişkiler, Başkan L. Johnson’nun 1964 yılında Başbakan İsmet İnönü’ye yazdığı, Türkiye’nin Kıbrıs’a yapacağı müdahalede ABD tarafından sağlanmış silah ve malzemenin kullanılmasının onaylanmayacağını bildiren mektubuna değin sürdü. Böylece soydaşlarımıza yapılan saldırının önlenmesi ABD tarafından engellendi. Mektuba tepki olarak ABD ile yapılmış ikili anlaşmalar gözden geçirildi, önerdiği çok yönlü nükleer güç projesine Türkiye’nin katılmayacağı bildirildi. Ancak ABD, 1974 yılında girişilen Kıbrıs Barış Harekâtı’nı önleyemedi. Bir tür cezalandırma olarak yaptırım, ambargo uygulamasını başlattı. Yaptırımlar, Trump’ın yaptığı gibi sözde kalmayıp fiilen uygulanarak ekonomi zor duruma sokuldu. 1970’li yıllar ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya koyduğu yıllardır. Projede, bölge için siyasal model olarak ılımlı İslam, ekonomik model olarak da uluslararası piyasalara eklemlenmiş serbest piyasa düzeni öngörülmüş, Türkiye de uygulama açısından örnek, prototip seçilmiştir. Öngörülen ekonomik model, T. Özal aracılığıyla 24 Ocak Kararları’yla uygulamaya konulurken silahlı kuvvetler de Başkan J. Carter’in “Bizim çocuklar iyi iş başardı” söylemine mazhar olarak 12 Eylül 1980 darbesiyle ılımlı İslam düzeninin yolu açılmıştır. Türk-İslam sentezi alalaması, MHP’nin kılavuzluğu ile 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle siyasal ılımlı İslam modelinin uygulanmasına yönelindi. ABD, bir alternatif, belki de bir tehdit unsuru olarak F. Gülen hareketini yaratarak destekledi. Emperyal güçlerin en etkili aracı, din istismarı, çıkar sağlama, göz korkutma gibi araçları kullanarak yandaş gruplar oluşturarak yönlendirmektir. Emperyal güçler, bağımsızlık savaşımızın başından itibaren bu aracı kullanmaktadır. Görünen F. Gülen hareketi, bir aysbergin su üstünde kalan kısmı olabilir.

İlişkilerde, ABD’nin BOP’undan (GOP), Ortadoğu’daki etkinliğinden, İran’ın nüfuzunu kırmaktan, güdümünde tampon bir Kürt devleti kurmaktan, Suriye’nin hegemonyası altına girmese bile en azından bölünmesinden vazgeçmeyeceğini bilerek hareket etmek gerekir.

Trump, döneminde yaptırım uygulama yerine ödün almayı tercih ederek ilişkileri yürüttü. Davranış benzerlikleri Trump-Erdoğan özleştirmesine yol açtığından Erdoğan yandaşları başkanlık seçiminde Trump’ı destekler, seçim sonrası da bizdeki Yüksek Seçim Kurulu gibi karar beklerken karşıtları J. Biden’ı kutladı. Dost, müttefik ABD söylemi, özetlenen tarihi ilişkilerin ortaya koyduğu gibi galatı meşhurdur.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump tehlikesine teyakkuz 11 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları