Gıdanın finansallaşması

11 Eylül 2010 Cumartesi

Gıda tüm dünyada küresel ısınmayla çok daha etkili stratejik bir güç haline geldi. Tarımsal üretimi güçlü olan ülkelerin küçük bir hareketi, tarımsal üretimin yetersizliği ve spekülatif davranışlar dünyanın başka köşesindeki ülkeleri etkiliyor; hatta bazı ülkelerde gıda isyanlarının yaşanmasına ve sosyal patlamalara neden oluyor. Gıda ürünleri ülkeler için varlıkta da yoklukta da adeta bir silah gibi kullanılıyor. Rusya bu yıl kuraklıktan dolayı elinde bulunmayan buğday ile tüm dünya emtia piyasasını son üç aydır yönetirken en büyük tahıl tüketicisi Çin alım yapmama tehditleri savuruyor, Avrupa Birliği gıdada korumacı önlemleri tartışıyor, Asya ve Ortadoğu ülkeleri gelişen orta sınıfın ihtiyaçlarına paralel olarak et talebini giderek arttırıyor, Mozambik’te binlerce insan artan gıda fiyatlarına karşı ayaklanıyor.

Günden güne artan gıda sıkıntıları zincirinin son halkası yine Moskova’dan gelen haberle sarsıldı. Rusya başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın tahıl ürünleri ihracatına yönelik getirdiği yasağı, 2011 yılı hasadının yapılacağı döneme kadar uzattı. Rus televizyonlarından yayımlanan açıklamasında; tahıl ürünleri ihracatına yönelik yasağın sadece 2011 yılındaki ekinlerin toplanmasıyla ortaya çıkacak sonuca göre kalkabileceğini söyledi. 21 Ağustos 2010’da “Hububat Fiyatlarındaki Tırmanış” başlıklı yazımızda; Rusya’da haziran ayının ortasından ağustos ayının ortasına kadar devam eden sıcak hava dalgası yüzünden çıkan yangınların ve yaşanan kuraklığın buğday üretiminde ciddi bir düşüşün yaşanmasına neden olacağını söylemiştik. 90-95 milyon ton civarında mahsul bekleyen Rusya’nın, bu yıl ancak 60-65 milyon ton ürün elde edeceği tahmin edilirken Putin önlem olarak tahıl ürünleri ihracatını, 15 Ağustos’tan itibaren 2010 yılı sonuna kadar yasaklamıştı. Putin’in buğday fiyatlarını yeniden tırmandıran açıklaması Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’nü (FAO) harekete geçirmeye yetti. Örgüt genel olarak gıdada özel olarak ise buğday ve pirinç piyasalarındaki sıkıntıları konuşmak için ‘‘acil’’ toplantı çağrısında bulundu. FAO’nun Roma’daki temsilcilerinden Abdülrıza Abbasian; ‘‘Bu oldukça ciddi bir durum. Rusya’nın iki yıl boyunca ihracat yapamayacak olması rahatsızlık yaratabilir’’ dedi.

Uzmanlara göre, gıda alanındaki sıkıntıların diğer önemli bir nedeni ise finansallaşma. Son 10 yılda artan bir biçimde piyasa oyuncularının insafına bırakılan tarımsal emtia ürünleri, pek çok zaman fiziki nedenlerden bağımsız olarak fiyat artışlarının kurbanı oldu. Eski Uluslararası Gıda Politikaları Araştırma Enstitüsü yöneticisi Joachim von Braun, Financial Times gazetesine yazdığı makalesinde gıdanın finansallaşmasıyla ilgili sıkıntıların acilen kontrol altına alınması gerektiğini söyleyerek şu uyarıda bulundu: ‘‘… bu ve benzeri nedenlerle hemen ulusal hükümetlerin önlem alması ve bunun uluslararası bir düzeyde sonuçlara bağlanması için gerekli önlemlerin neler olduğunun farkına varmalıyız. Gıda fiyatlarındaki hareketliliğe çözüm ancak bunun global anlamda düşünülmesiyle mümkün olabilir. Pazarların kurumsal ihtiyaçlarını düzenleyecek şekilde saydam ve uygulanabilir bir açık ticaretin teminatlarını sağlamak bu durumda bir zorunluluk haline gelmiştir. Gıda emtia ürünlerinde aşırı spekülasyon mutlaka frenlenmeli.’’ Tüm bu gelişmelerin 2007-2008 gıda krizi ile benzerlikler taşıması ekonomistleri kaygılandırıyor. Özellikle Mozambik’te yaşananlar bu kaygıları giderek güçlendiriyor. Mozambik hükümetinin ekmek fiyatlarını yüzde 30 arttırma kararı almasından sonra başkent Maputo’da 5.10.2010’da fiyat artışını protesto etmek amacıyla toplanan ve lastik yakıp gıda depolarını yağmalayan binlerce göstericiye polisin ateş açması; 10 kişinin ölmesine, yüzlerce insanın yaralanmasına neden oldu. 2007-2008 döneminde gıda sektöründe son 30 yılda görülen en ağır kıtlık yaşanmıştı. Dünya gündemine ‘‘ülkelerin gıda savaşı’’ gibi yansıyan bu duruma karşı ise yapılacakları yine Braun şöyle özetliyor: ‘‘Sonuç olarak tarım ve gıda için, küresel bir politika omurgasının kurulması mecburiyetini harekete geçirmek zorunluluktur ve alınacak tedbirlerde de geç kalınmamalıdır. Yaklaşan G-20 zirvesi ve Birleşmiş Milletler Konferansı’nın en önemli gündemi gıda ve beslenme güvenliği olmalıdır.’’

Hububat fiyatlarının rekor seviyelere yükseldiği bu dönemde; et fiyatlarındaki tırmanış ve üretimin talebi karşılamakta yetersiz kalması (Gelişmekte olan ülkelerde orta sınıfın büyümesi, refah düzeyinin yükselmesi, özellikle Hindistan ve Çin’de proteine dayalı Batı tarzı beslenme biçiminin yaygınlaşması, et talebini büyütüyor) nedeniyle 1990’dan bu yana ülkemizde ve dünyada gıda fiyatlarının son 2 yılın en yüksek seviyelere ulaşması, gıda enflasyonunu körükleyebileceği endişelerini arttırıyor. FAO’nun; gıda fiyatları endeksi temmuz ve ağustos ayları arasında yüzde 5 oranında artış kaydetti. Gıda fiyatlarında, aynı dönemdeki artışın, fiyatların tavan yaptığı Haziran 2008’deki yükselişinin yüzde 38 gerisinde olmasına rağmen uzmanlar bu durumdan kaygı duymaktalar. Türkiye bu kaygıları bugünden uyarı kabul ederek tedbirlerini geç kalmadan almalıdır. Kuraklığın dünyada tarım ve hayvancılığı nasıl sarstığını doğru analiz ederek 2007-2008’de yaşanan kuraklıktan ders çıkarmalıdır. Şeker Bayramınız kutlu olsun!..

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları