Şahin Aybek

MEB mafyatik bir çiftlik değildir!

03 Mayıs 2021 Pazartesi

“MEB’in Yönetici Atama Sistemi Çökmüştür. PARA-lel Üst Düzey Bürokratlardan Köpekken Kurt Gibi Davrananlar Olmuş mudur Tarihimizde? Futbol Takımı Antrenörü Değiştirir Gibi Milli Eğitim Bakanı Değiştirmeyelim! Eğitim Yöneticileri Eğitim Etiğine Aykırı Davranmışlardır. Vekiller, Sendikalar ve Belediye Başkanları Okul Müdürü Atamalarıyla Uğraşmamalıdırlar.”

Ülkemiz yeni bir yönetim sistemine geçti. Bu sistem içinde doğal olarak eğitim sistemi de yeniden şekillendiriliyor. Yeni eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğini ayrı bir yazıyla ele alacağız. Ama yol göstermesi adına öncelikle yeni eğitim sisteminin nasıl olmaması gerektiğini ele alalım. Eğitim tarihimizde yaşanmış olan pek çok olumsuz örneği ele alarak ileride aynı hataları yapmamanın yollarını bulalım.

FUTBOL TAKIMI ANTRENÖRÜ DEĞİŞTİRİR GİBİ MİLLİ EĞİTİM BAKANI DEĞİŞTİRMEYELİM

Öncelikle futbol takımı antrenörü değiştirir gibi Milli Eğitim Bakanı değiştirmeyelim. Eğitim tarihimizde çok fazla eğitim bakanı değişmiştir. Eğitimden anlamayan bakanlar getirilmemelidir. Diğer türlü gelen bakanlar klikleşmiş kendileri de eğitimden anlamayan bakanlık bürokratlarının elinde oyuncağa dönmektedirler. Gelen bakan tam kıyısından köşesinden işi öğrenmişken hoop bakan değişti. Yeter artık eğitimle ilgisi olmayanlar eğitime yön vermemelidir. Tüm konuşulanlara ve tartışmalara rağmen maalesef karar vericiler bildiklerini okumuşlardır eğitim tarihimiz boyunca. Eğitimde bilgiliymiş gibi şişinerek gezip eğitime yön verip ezber eğitim konuşanların ezberini, yine eğitimin sonuçları bozmuştur hep. Eğitimin, her aşaması uzman ve bürokratik kimliğinden hızla uzaklaşmıştır. Sonuçta, eğitimciymiş gibi davranan eğitimle ilgisi olmayan insanlar eğitime yön vermişlerdir. 

EĞİTİM YÖNETİCİLERİ EĞİTİM ETİĞİNE AYKIRI DAVRANMIŞLARDIR

Eğitim tarihimiz boyunca eğitim yöneticisi ve eğitimcilerin bir kısmı devlet memuru olmalarına rağmen siyasetçi gibi davranıp siyasetçi gibi açıklamalar yapmışlardır. Kadınlardan Alevilere, Atatürk’e pek çok konuda sosyal medya hesaplarından açıklamalar yapan eğitimciler olmuştur. Çocukların eline idam ipi verenler mi dersiniz, laik olanları … ilan edenler mi dersiniz, kadınları doğrudan günahkâr ilan edip cehenneme gönderenler mi dersiniz… Bu durum öncelikle eğitim etiği ile bağdaşmamakta. Ayrıca bu kimselerin devlet memuru olduklarını unutmamaları gerekir. Hangi kademede olursa olsun bazı eğitim yöneticileri de makamlarını çay kahve içme-sosyalleşme-iş takibi yapma -adres olarak kullanma ve de buraları kullanıp bireysel iktidarları için güç devşirme yeri olarak görüp makamcılık oynamışlardır. Oysaki devlet aklında böyle şeylere yer olamaz. Bu olayı öğretmen ve yönetici açısından incelemek gerekiyor. Yöneticilerin bir kısmı bir yerlere daha şirin görünüp liyakat dışı yükselme derdindeyken öğretmenlerde böyle bir şeyin görülmesi ise eğitim etiğinin önemini bir kez daha gösteriyor. Bu tip insanları motive eden diğer ana faktör ise bu tip hakaret edenlerin ödül gibi terfi ettirilmeleri veya vekalet olan kadrolarının asalete çevrilmiş olmasıdır.

İRRASYONEL VE SAĞLIKSIZ İNSAN KAYNAKLARI POLİTİKALARI UYGULANMIŞTIR

 Öğretmenler ücretli ve sözleşmeli olmamalıdır. Öğretmenin sözleşmelisi, ücretlisi olmaz, kadrolu ve niteliklisi olur. Ayrıca mülakatla öğretmen alımı yanlış bir uygulamadır. Mülakat demek torpil demektir. Atanamayan Öğretmenler Sorunu olmuştur. MEB’in Yönetici Atama Sistemi Çökmüştür. Yönetici atama ile ilgili pek çok kararlar mahkemelerden geri dönmüştür. Yönetici atama yönetmeliği defalarca değiştirilmiştir. Bu konuyla ilgili sayısız dava mahkemeden dönmüştür ve bunların devlete ciddi mali zararı olmuştur. Ve kimse bunun hesabını vermemiştir. Şube Müdürü ve okul müdür yardımcılarıyla ilgili atamalar hem genel davalarda hem de bireysel davalarda pek çok kez iptal edilmesine rağmen yargı kararları uygulanmamıştır. 

VEKİLLER, SENDİKALAR VE BELEDİYE BAŞKANLARI OKUL MÜDÜRÜ ATAMALARIYLA UĞRAŞMAMALIDIRLAR

Eğitim yöneticileri ve okul yöneticileri, siyaset kurumunun isteklerine göre değil, eğitim yönetimi alanında uzmanlık ve yeterliliğe göre göreve getirilmelidir. Eğitim politikaları hükümetler, partiler, çıkar grupları ve sendikalar üstü olmak zorundadır. Eğitim birilerinin baskısıyla şu adamı ata, şu adamı görevden al tarzı güç oyunlarıyla gölge dansı yaparak olmaz. Sürekli birilerini tatmin etmek ve dengeleri gözetmek zorunda kalan, ha beni aldılar alacaklar korkusu yaşayan eğitim yöneticisinden kimseye fayda gelmez. Kapalı kapılar ardında EĞİTİM OYUNLARI OYNAYAN EĞİTİM BARONLARI EĞİTİM TARİHİMİZDE HEP OLMUŞTUR. Belediye başkanı, partili ilçe başkanı ve sendikanın her türlü isteğinin arasına sıkışıp kalan eğitim yöneticilerinden kimseye fayda gelmeyeceği gibi de eğitimden başka her türlü işle de uğraşmak zorunda kalır. Bir eğitim yöneticisinin göreve gelmesi ya da görevden alınması birilerinin iki dudağının arasındaysa orada eğitimden başka her şeyin olması kaçınılmazdır. Koca koca vekiller okul müdürü atamalarıyla uğraşmaktadırlar.

EĞİTİM TARİHİMİZDEKİ BU KÖTÜ ÖRNEKLER TEKRARLANMAMALIDIR

Eğitim tarihimizde tabi farklı şeyler de olmuştur. Neler mi olmuş olabilir? Kimi eşinden dolayı daire başkanı, genel müdür olmuştur, kimi eski bürokratlar klikleşmiş kendini bakanlığın gerçek sahibi sanmış, kimi kiminin akrabası olduğu için Talim Terbiye Kurulu’na eğitimci olmamasına rağmen üye olmuş; kimileri para alabilmek için çeşitli yönetim kurulu üyeliklerini arpalık olarak almıştır. Birileri birilerinin damadı olduğu için lise mezunu olmasına rağmen bakan başdanışmanı olmuş; kendince koca bakanlığa yön vermiştir. Bakanların hemşerileri eğitimden anlamamalarına rağmen memleketçilikten bakan danışmanı olmuş, Atatürk’e hakaret edenler terfi ettirilmiş; ödül olarak yurt dışlarına gönderilmiştir. Müsteşar yardımcılarına posta koyan daire başkanı ve genel müdürler olmuştur. Sekreter özel kalemi olanlar bir gecede daire başkanı olmuşlardır. Hiçbir okul müdürlüğü bile yapmamış öğretmenler bir gecede daire başkanı yapılmıştır. Bu ülkede yabancı dil bilmeyenler Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü yapmıştır eğitim tarihimizde. Ha bu arada EĞİTİMİN ZÜBÜKLERİNE DE haksızlık etmeyelim. Eğitim tarihimizin kendi makamlarında, otel lobilerinde her türlü ilişkiye giren, ihale kovalayan, özel okul temsilcisi gibi davranan,  özel okullarla her türlü kirli ilişkiye giren eğitimin zübükleri de olmuştur. Kimi siyasi parti, sendika ilişkisinden bir yere gelir; kimi de gecesini gündüzüne katar, olduğu yerde sayar durur. Velhasıl eğitim tarihimiz içinde eğitimden anlamayan ve eğitim yolsuzlukları yapmış olanlar da kendilerince eğitimimize yön vermişlerdir tarihsel süreç içerisinde dönem dönem.

TAHT OYUNLARIYLA VAKİT KAYBEDİLMEMELİDİR

Eğitim tarihimiz taht oyunlarıyla da geçmiştir. Her makamdaki kişiler arasında ciddi ciddi savaşlar yaşanmış, birbirinin yüzüne gülüp arkasından her türlü entrikalar çevrilmiştir. Herkes bir üst makama geçme derdine düşmüştür. Kimi kimi müsteşar kimi genel müdür olma derdine düşmüştür. Siyasi otoriteye yakın oldukları için bir yerlere gelmiş olanlar bir kısır döngü içerisinde enerjilerini eğitime aktarmak yerine taht oyunlarına ayırmışlardır. Bununla beraber eğitim bürokrasimizde şekilcilik de olmuştur. Yok protokolde sen öne oturdun ben öne oturdum, ödülü sen verdin ben verdim. Fotoğrafta sen çıktın ben çıkmadım. Basında senin haberin çıktı benim haberim çıkmadı. Siyasi otoriteye sen mi daha yakınsın ben mi daha yakınım, hangimizin daha çok bakanla daha çok resmi var? İnternet siteleri üzerinden birbirleriyle ilgili haberler yaptırıp; birbirlerini tehdit edip savcılığa vereceklerini söyleyenler mi dersiniz; devletin resmi belgelerini çarşaf çarşaf özel sözde internet sitelerine servis edenler mi dersiniz, adı eğitim yolsuzluklarına karışanlar mı, özel okullarla özel ilişkileri olanlar mı dersiniz, güç oyunları oynayıp bakanlığı babalarının çiftliği sanıp insanları bir gecede ülkenin öbür ucuna sürenleri mi ararsınız. Teftişlerdeki rezaletleri mi ararsınız, torpille ve mülakatla kendine yakın insanların müfettiş yapılması mı dersiniz. 10 kişinin adı soruşturma için geldiğinde çok ciddi suçlamalar olmasına rağmen siyasi baskılarla listenin yarısının listeden çıkarılmasını mı dersiniz, kapatılan yolsuzluk soruşturmaları mı dersiniz. Bu arada eğitim tarihimizde eğitim yolsuzlukları adı altında inceleyebileceğimiz kipkirli özel okul ilişkileri de olmuştur.

EĞİTİMDE KURALLAR DEĞİL KRALLAR DA OLMUŞTUR

Eğitim yöneticileri bürokrasi içinde KURALLARI değil, kendi KRALLIKLARINI ilan edebilmiştirler. MEB’i ve görev yerlerini babasının çiftliği sananlar, insanları bir gecede keyfi olarak ülkenin öbür ucuna sürüp, geri getirip kendilerince “güç oyunları” oynayabilmiştirler. İhalelere fesat karıştıranları mı, para karşılığı merkezi sistem sınavlarında öğrencilerin puanlarını yükseltip iyi liselere yerleştirenler mi dersiniz, önemli birilerinin eşi diye kanuna aykırı görevlendirme- tayin-atama yapanları mı dersiniz, devletin okul ve arazilerini rüşvet karşılığı özel okullara satan ve kiralayanlar mı dersiniz, yirmi dört saat özel okul temsilcisiymiş gibi şu bakan senin bu bakan benim diye özel okul SAHİPLERİYLE gezip tozan iş takibi yapanlar mı dersiniz, belirli özel okul ve yayınevlerinin deneme sınavlarını okullarda zorla yaptıranlar mı dersiniz, eğitimin etiğine aykırı pek çok şey vardır eğitim tarihimizde. Etiğin de ötesinde hukukun da unutamayacağı şeylerdir bunlar. 

ÖĞRETMEN BİR GECEDE DAİRE BAŞKANI YAPILMIŞTIR

Durum böyle olunca hiçbir yöneticilik deneyimi olmayan bir öğretmen bir gecede MEB Merkez Teşkilatına Daire Başkanı ya da Genel Müdür yapılabiliyor. Ya da ilgili birimin gerektirdiği özellikleri taşımayan biri oraya atanabiliyor. Örneğin iyi düzeyde yabancı dil bilmeyi gerektiren önemli bir birime hiç yabancı dil bilmeyen birisi getirilebiliyor. Bir eğitim sisteminin kendisine yön veren yöneticiler kadar olduğunu düşündüğümüzde böyle bir tablo uzun vadeli eğitim sistemimizin çöküşü anlamına gelecektir.   Dünya tarihinde de görüldüğü üzere, bazı bürokratlar devletin daha üst yöneticilerinin de adını kullanarak, kirli ve özel kurum ilişkilerine, tehdit, şantaj, haksız yükseltme, ihaleye fesat karıştırma, Platon’un dediği gibi köpekken(Platon köpeği bürokrat anlamında kullanır) kurt gibi davranma… gibi ilişkilere girerek, herkesi kandırdığını, kimseyi kimseye değdirmediğini de düşünerek haksız PARAlar kazanabilmiştirler eğitim tarihimizde. Ben bunlara kendi kavramımla PARA-lel ÜST DÜZEY BÜROKRAT diyorum. Peki PARA-lel Üst Düzey Bürokratlardan Köpekken Kurt Gibi Davrananlar Olmuş mudur Tarihimizde?

MAKAMLARIN HALKA HİZMET YERLERİ OLDUĞU UNUTULMUŞTUR

Hiç ilgisiz yerlerde yersiz x-ray cihazları ve özel güvenlik korumaları görünmüştür bazı eğitim binalarında tarihimiz içinde. Bu kişiler neyden korkmuşlardır? Kötülük yapanlar korkarlar. Kime ne kötülük yapmışlarda korkmuşlardır? Görev yaptığınız yerler eğitim yuvaları. Unutmayalım kötülükten nitelikli eğitim ve eğitimin etiği ile korunulur. Eğitim tarihimizde küfürler eden yöneticiler de olmuştur. Düşünün ki, bir eğitim yöneticisi literatürde bile olmayan küfürleri aleni ediyor, etrafındaki eğitim yöneticileri de çıkarları gereği sanki bu normalmiş gibi davranıyorlar. Çocuklarımız bunlara emanet olmuştur tarihsel süreçte.

EĞİTİM SİSTEMİ BÖYLE OLMAMALIDIR

Milli Eğitim çalışanları kendilerini devletin sahibi sanıp kendilerinden olmayanlara yabancı muamelesi yapmışlardır. Oysaki makamlar halka hizmet yerleridir. Bugün sen yarın o hizmet eder. Üst düzey bürokratlara da rotasyon tarzı bir şey olmalıdır. Ancak böylece klikleşmenin önüne geçilebilir. Veriye dayalı kalıcı reformlar yapılmalıdır. Bir sürü kirli ilişki içinde olup sonra devletin üst makamları her yaptığını biliyormuş gibi devletin yukarılarıyla iki fotoğraf paylaşanlar eğitimin içinde olmamalıdırlar. Devletimize ve eğitimimize en çok bunlar zarar veriyorlar. Eğitim sistemi deyince aklımıza yolsuzluklar, tacizler, negatif şeyler gelmemelidir. Yeni eğitim sistemi yukarıda yazdığımız ve daha binlerce örnek verebileceğimiz gibi olumsuz olmamalıdır. Kısacası  eğitim sistemi taht oyunlarını, eğitimin zübüklerini ve baronlarını engelleyecek şekilde dizayn edilmelidir Başkanlığın eğitim sisteminde taht oyunları ve mafyatik eğitimin zübükleri olmamalıdır. Nasıl olmalıdır ise bir başka yazının konusu olsun… Türkiye Hepimizin Eğitim Hepimizin…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları