\n

Geçen hafta televizyonda hak, hukuk, tutsaklık, özgürlük, esaret sözcüklerini duyunca kulak kabarttım. \n

Malum, bu konular artık pek konuşulmuyor.\n

Doğal olarak aklıma Mustafa Balbay, Soner Yalçın, Nedim Şener, Tuncay Özkan, Ahmet Şık, Odatv’nin Barış’ları ve hapisteki sayıları 100’ü aşkın tutuklu gazeteci geldi...\n

***\n

Baktım Okan Bayülgen’in programında Ayça Varlıer, yunusların esaretini gündeme taşıyor.\n

Özgürlük istiyor.\n

Hayvanların eğlence amaçlı tutsak edilmesinin çarpıklığına değiniyor, sağlıklarının, sosyal yaşamlarının bozulduğuna, psikolojik olarak kötüleştiklerine, hatta nasıl intihar ettiklerine...\n

“www.yunuslaraozgurluk.com” adresine dikkat çekiliyor.\n

Türkiye Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP), Greenpeace, WWF Türkiye Temsilciliği, SAD, Profesyonel Sualtı Adamları Topluluğu gibi benzeri kuruluşlar, doğal ortamlarından sökülüp tutsak edilen bu canlılar için çaba gösteriyor.\n

Bern Sözleşmesi’ne imza atmış Türkiye’de yunusları ticari bir unsur olarak kullanmak, yasak sözde.\n

Takan yok ama, suç yani!\n

***\n

Önemlidir... Birkaç kez yunus parklarının, gösteri merkezlerinin durumuna, bu canlıların rehabilitasyon amaçlı kullanılmalarına ilişkin tartışmalara dikkat çekmiştim...\n

Yunuslar gibi bütün canlıların yaşam hakkına, özgürlüğüne duyarlılık göstermek, tutsaklığa ve zulme karşı çıkmak gerekir.\n

Karşılaştırma olsun diye söylemiyorum ama insanların tutsaklığı, daha çok insanı derinden etkiliyor kuşkusuz.\n

Bir yılı aşkın sürede, beş adım boyunda hücrede insanların tek başına kalması, tecritte tutulması...\n

Kimseyle konuşamaması...\n

Dört bir yan kapalı, duvar ve demir...\n

Yalnızca bir iki gün için bu esareti çektiğinizi düşünün! Nasıl sağlıklı kalabilirdiniz, psikolojiniz nasıl olurdu?\n

Zaten uzun tutuklamayla peşinen cezalandırılırken, üstüne üstlük tecrit yaşamı, hangi demokrasiye sığıyor?\n

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve ilgili sözleşmeye göre adil yargılama esas, tersi durum suç sözde.\n

Sözde, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler, itilaf durumunda daha önde.\n

***\n

Üstüne üstlük yalanlar, çarpıtmalar...\n

BBC World’de AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Stephen Sackur’a Türkiye’de tutuklu gazeteci olmadığını söylüyor hâlâ... “Gazeteci kimliği taşıyan bazı kişiler var. Birine tecavüz ettiği için yakalanan... Banka soyarken yakalanan...” diyebiliyor.\n

Kamuoyunun yakından bildiği hangi gazeteci, Bakan Bağış’ın tarif ettiği suçların zanlısı acaba?\n

***\n

Hafta sonu bu ülkenin duyarlı insanları, sanatçıları, aydınları biri Taksim, diğeri Galatasaray olmak üzere iki ayrı yerde gösteri düzenledi tutuklu gazeteciler için.\n

Tutuksuz yargılama talep edildi.\n

Bu arada gösterilerin ayrı ayrı olması da düşündürücü!\n

Ardından Balbay’ın hücresine Odatv davasından Coşkun Musluk, Özkan’ın yanına Muhammet Sait Çakır verildi. \n

Sus payı sayılmamalı. “Yalnızlık bitti, tecrit bitmedi” diyor Balbay.\n

***\n

Ya birtakım yandaşların başlattığı medyadaki cadı avına, cezaevlerindeki çocuklara ve başlarına gelenlere ne demeli?\n

Pozantı’daki skandallar üzerine Sincan’a sevk edilecek çocukların temiz ve bakımlı, tek kişilik odalarda kalacağını, daha iyi koşullarda yaşayacağını anlatıyor yetkililer.\n

Ama hapisteki çocuk sayısının neden 3 bine yaklaştığını sorgulayan yok.