Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demokrasi Sorgulanamaz
Evrensel insan hakları; “Temel Hak ve Özgürlükler” sözleşmesi hükümleri, demokrasi, hukuk devleti düzeninin olmazsa olmaz kriterleri sorgulanamaz. Demokrasiyi ortadan kaldırma hakkı yoktur. Demokrasinin sorgulanması, olsa olsa demokrasi suçu olur. Başbakan Erdoğan’ın, rejimleri demokratik olan, insan hakları, hukuk devleti düzenine bağlı ülkelerin Mısır’daki insan hakları suçlarının işlenmesini destekler izlenimi veren duruşlarını eleştirme kastı ile olup bitenlere seyirci kalmayı sürdürmeleri halinde “Demokrasiyi sorgulamak gerek” sözlerini, pek çok öfkeli çıkışında söz konusu olduğu üzere kastını aştığı sözler olarak algılamak isteriz. Ancak hoşgörü ile de karşılamamak, dahası toplumda yaratılmak istenen algılamadan kaygılanmak gerek. Çünkü aynı amaçla, Mısır’da yaşananları protesto etmek üzere sokağa çıkan radikal İslami akımların sloganları demokratik düzenin kaldırılması, şeriat düzeninin getirilmesini kitlelerin bilinçaltına kazıma içerikli, ağır tehdit içeriyorlar. Toplumsal algılamada demokrasi diktatörlük, sandık şeriatın simgesi gibi pazarlanıyorlar...
Başbakan Erdoğan İslam dünyasında tek laik cumhuriyet, rejimi demokrasi olan Türkiye’nin başbakanı olarak, olsa olsa demokrasiyi savunan ülkelerin insan hakları, hukuk devleti düzeni, demokrasi ilkelerinin katledilmesi karşısında çifte standartlı davranamayacaklarını, aksine görüntü veren çıkışlarının demokrasiyi savunma kriterlerine aykırı, ihlal suçları kapsamında sorgulanması gerektiğini söylemek istemiş olmalı...
Başbakan’ın da ülkemizin yürürlükteki anayasal, hukuk devleti düzeni içinde “demokrasiyi sorgulama” hakkı yoktur. Var olan anayasal, yasal düzenlemelerin gerçek demokrasi kriterleri içinde yetersiz olup olmadıklarını, ülkenin her bireyi için gerçek demokratik hakların işleyişi, geçerli kılınması yolunda yapılanlar, yapılmayanları, öncelikle de kendi İktidarlarının icraatlarını sorgulama hakları vardır. Aynı ölçüler içinde dünya ülkelerinin, rejimi demokrasi olan ülkelerin de elbet izledikleri iç-dış politikalar çerçevesinde demokratik olup olmadıklarını, her olayın özelinde de sorgulama hakları vardır. Özetle demokratik düzenin kendisi değil, demokrasi adına siyasi erklerin icraatlarının ancak sorgulanabilmesi söz konusudur. Demokrasinin evrensel kriterleri, değerleri ile sorgulanmaya kalkışılması, hele de siyasi erkin başındaki güç adına yapılıyorsa “demokrasiyi ortadan kaldırma yolunda en hafifi ile düşünce suçu işlenmesi..” anlamına gelir ki... Hele de siyasi erkin başındaki güç adına yapılıyorsa, katlanan suç niteliği yanında, ağır sonuçları, toplumsal, rejimi tehdit boyutları da söz konusudur...
Ülkemizde, “Mısır’daki darbeci yönetimi kınama, insan hakları ihlallerini protesto etme, seçimle iktidara gelmiş Mursi yönetimini savunma..” çerçevesinde, insan hakları, demokrasi savunuculuğu amaçlı eylemlerin içlerinin, içeriklerinin doldurulmasında giderek daha çok göze batan bir eksen kayması gündemde... Ne yazık ki AKP’nin seçmen tabanı ağırlığından da kopuk izlenimi veren, siyasal İslamcı radikal örgütlenmelerin baskın sloganlarıyla, söz konusu demokrasi, insan hakları ihlalleri suçlarını sürekli işlemekte... İktidarları cephesi adına sorgulanıp eleştirileceklerine, gözü kapalı bir cephe algılaması, yandaşlığında desteklenmektedirler. Akla kara birbirine öylesine karıştırıldı ki...
Bazen kulaklarıma inanamıyorum... Profesyonel gazeteci, haberci, ırk, mezhep ayrımcılığı üzerinden öylesine çatışmacı, kendi militan, radikal siyasal İslamcı seçiminin dışında kalanları suçlayıcı, dışlayan bir dil kullanıyor, öylesine taraflı yorumlarla olup bitenleri çarpıtıyor ki.. fotoğraf karesi çerçevesinde bile gerçek olup biteni öğrenme, anlama şansınız sıfırlanıyor... Mısır’da başka dinlerden olanların evlerinin, işyerlerinin, kiliselerinin yağmalandıklarını satır arasından öğrenseniz de, asıl yağmacıların bugünün iktidarı mı, giden iktidar yandaşları ağırlıklı mı, hangi siyasal İslamcı örgütlenmeler desteği, provokasyonunda yola çıktıklarını anlamanız olanaksızlaşıyor...
Kendi adıma ülkemizdeki protesto eylemlerinin, insan hakları, mezhepler üstü, demokrasi isteme gibi.. ortak kavramlarda, çok geniş cephede buluşması söz konusu iken, en radikalinden şeriatçı İslami akımlar güdümünde apaçık genel toplumsal desteksiz yürüyor olmasını hiç ama hiç anlayamıyorum... Olsa olsa tek akılcı açıklaması, Mısır, Suriye ağırlıklı gündemde İslam dünyasını kasıp kavuran mezhepler çatışmasının, henüz çatışma boyutunda olmasa da, uzlaşmayı, bir araya gelmeyi engeller boyutta Türkiye’ye de mi sıçradığı, Cumhuriyet sayesinde bu çatışmalardan uzak kalmış toplumumuzu korkuttuğu, kaygılandırdığı gibi bir sonuç mu olabilir? Ya da İktidarlarının bölgede öncülük, güç kapma adına her yere bulaşıp, dış siyaset bilimi, etiği adına, sürekli pot üstüne potlar kırarak sonunda açıkta kalması, yalnızlaşması... Yangının Türkiye’ye sıçraması kaygısı, korkusu mu yürekleri dağlıyor?..
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!