Kadın Hakları Diye Diye...

28 Kasım 2013 Perşembe

“Az gittik uz gittik bir arpa boyu yol gittik...” bile diyemiyoruz... Kadın hakları için kadınlar ve haklarını savunan erkekler sokaklarda haykırarak dertlerini anlatmaya çabalarlarken, günün, haftanın gelişmelerinin üçüncü sayfalık haberleri yürek dağlıyor... “Kadına yönelik şiddetin protesto edildiği gün Diyarbakır’da, 19 yaşındaki bir şoför, imam nikâhlı yaşadığı çocuğunun annesini poşu ile boğarak öldürdü. Komşular olayı 5 aylık bebeğin ağlama sesinden öğrendi...” “Balıkesir’in Gönen ilçesinde emekli öğretmen, kendisi gibi emekli olan eşini, dilini ve kulağını kopardıktan sonra boğarak öldürdü...”
Türk Tabipleri Birliği’nin raporunda, Hatay Kırıkhan’da yaşayan kadınların eşlerinin Suriyeli kuma getirmesi nedeniyle depresyona girdiği belirtildi... Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde Rize’nin tepelerindeki çay bahçesinde yaşadığım acılı bir anımı gülümseyerek paylaşmalıyım... Hâlâ geçtiğini sanmıyorum, ancak o tarihlerde Doğu Karadeniz kadınları için aynı depresif kaygılar denetlenemez boyutlardaydı. Bölgeye en çaresiz, en yoksul orta yaş kadınları da evlerine para gönderebilme kaygısı ile yığıldıklarından, seminer dönüşü arkamda iki sendikacı arkadaşımla hızla yürürken, sadece renk çağrıştırması ile önyargılı bir grup yöre kadınının öfkeli, saldırgan sataşmalarından zor kurtulmuştum: “İşte işte bir tanesi daha geliyor, arkasında satıcı ve müşterisi!..”
Unutamadığım bir acı anı da babasının sürekli tecavüzüne uğramış, ifadesiyle babası tutuklandıktan sonra üniversite sınavlarına katılması ve can güvenliğinin korunması için memleketinden İstanbul’daki bir sığınmaevine kaçırılmış genç kızla ilgili... 68 kuşağından yakın dostum, o tarihlerde Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı, belediyenin yeri bilinen, korunması zor çarşı içindeki sığınmaevinin güvenlik kaygılarını yaşayan İnci Beşpınar ile yıllar sonra keyifli bir sohbet için oturmuştuk ki... Bölgeden kızın babasının tahliye edildiği haberi geldi. İnci’nin paniğini, fırlayıp sığınmaevine koşturmacamızı hiç unutamıyorum. Yol boyu, sınava hazırlanan genç kıza durumun vahametini anlatmadan acil sığınmaevinden çıkarılıp, bilinmeyen bir yerde güvenceye alınabilmesinin zorluklarını, çaresizliği dinledim. Sığınmaevlerinin nasıl hedef tahtası, kadınların güvencesiz olduklarını elbet biliyordum, ancak şiddetin, dehşetin boyutlarını örnekleri, yaşanmışlıkları ile dinlemek çok farklı bir boyut...

***

Hani iktidarları kadın üzerinden siyaset yapmadaki başarıları ile çok övünüyorlar ya... Kadınlar AKP içinde oy taşıma görevi yapıyorlar ya... Nasıl oluyor da iktidarları sürecinde Türkiye, kadın hakları gelişiminde insani ölçümlerle hazırlanmış tüm uluslararası raporlarda sürekli geriye çekilen, en son sıralar, en kötü konumda ülke oluveriyor? İktidarlarının yeni yerel seçimler, üçlü genel seçimler paketinde türbanı Meclis’e, kamu alanlarına taşımayı en etkin propaganda aracı olarak sunacak, kadın hak ve özgürlükleri kazanımı olarak pazarlayacak. İslam ülkelerindeki kadın örgütlenmelerinin, hak savunucularından yaklaşımların tam tersine olması gerçeği bir yana... Hani iktidarları türbanla kadının önünü açtıklarını siyasal, toplumsal yaşama taşıdıklarını savlayıp duruyorlar ya...
İşte bu seçimlerde gerçek yüzlerini göreceğiz... Siyasetlerine en çok katkıyı yapan kadınları en ağır hizmetlerde kullanıp, sonra da siyasette dışlamalarının tek bahanesi türban oluyordu ya... Engellerini kaldırdılar. Bakalım ilki yerel seçimler, üçlü seçim paketinde kendilerine en büyük katkıyı sağlayan, en çok hamallık yaptırdıkları kadınlara ne kadar yer açacaklar? Yüz akı ile çıksınlar, kendi adıma önyargılarım için özür dilemeye hazırım. Kadın haklarını en ağır ölçeklerde kullanan, kadın sömürüsünün önünü açan, kadına yönelik şiddeti en çarpıcı boyutları ile tırmandıran erkek egemen kültürün ideolojik yandaşlığında tersi bir sonuç üretilemez.
BDP kadına yer açmakta en iddialı siyasi hareket, ancak orada da eş durumlarından var olma, kadın kimliği açısından incitici. Din kimliği, gelenekler üzerinden, tarihte kalmış olması gereken değerler öne çıkarılarak sürdürülen genel siyasetin günlük yaşama yansıyan olumsuz sonuçları kadının yaşamını kolaylaştıracağına zorlaştırıyor, kadına yönelik şiddeti değil sadece, yaşamın her alanında insanca haklar kullanımını geriye çekiyor... CHP son açıklamalarında Kılıçdaroğlu’nun da altını fazlasıyla çizdiği gibi, bu yerel seçimler kotasında titiz olma sözünü veriyor, oransal siyasette kadın varlığı artışında iddialı. Gelin görün ki siyasetin doğası burada da kritik görevler, örneğin ilk seçimler için belediye başkanlıklarında kadın sayısının artışına engel oluşturuyor... Kadın hakları diye diye 1980’li yıllardan bu yana kitlesel ileri gidişi unutun, geriye sayıp duruyoruz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları